Keçiören 19 Mayıs Mahallesi Muhtarlığı’nın düzenlediği Halk Eğitim Sertifikalı Yaz Okulu, gönüllülerden destek bekliyor. 2 Temmuz ve 3 Ağustos tarihleri arasında yapılacak olan Yaz Okulu ve ‘Tersine Dünya Atölyeleri’ hakkında bilgi veren 19 Mayıs Mahallesi Muhtarı Ali Gölpınar, yaptıkları çalışmalardan rahatsız olan çevrelerin olduğunu belirterek, “Bu çevrelerin başında da iktidar sahipleri geliyor çünkü soran, sorgulayan, araştıran bir birey çocuk da olsa, bilimsel bir çerçeve içinde faaliyet yürüten bir bireyin onlar için tehlike olacağını düşünüyorlar. Bu yüzden eğitimin de devlet tekelinde olmasını istiyorlar. Kreş ve özel okullara baktığımızda, burada yaptığımız faaliyeti gerçekten insan üstü bir çabayla, iğneyle kuyu kazarak yapıyoruz” şeklinde konuştu. “BİR KARŞI DURUŞ SERGİLEMEYE ÇALIŞIYORUZ” ‘Demokratik, laik ve bilimsel eğitimin gittikçe yozlaştırıldığı, yok edildiği süreçte kendi meşrebimizle ve gücümüzün yettiği oranda, Keçiören’de öğrenci, öğretmen ve kadın akademideki arkadaşlarımızın ortak çabasıyla bir karşı duruş sergilemeye çalışıyoruz’  diyen Gölpınar, “Yaz okulundaki temel amacımız, yazın öğrencilerin ücret ödenerek kreş ya da bakımevlerine gönderilmesini ya da Kuran kursu altında tarikatların eline düşmelerini engellemek. Bunun adına kimi zaman yaz okulu, kimi zaman “Tersine Dünya Okulu” diyoruz. Geldiğimiz son süreçte, eğitimle ilgili yaptığımız iş halkın yararına olduğu için bundan rahatsız olan çevreler de var” dedi. “6 İLE 13 YAŞ ARASI ÖĞRENCİLERİ ALIYORUZ” 6 ile 13 yaş arası öğrencileri aldıklarını vurgulayan Gölpınar, “Yüzme kursu için ODTÜ Mezun Derneği ahvuzuna götürüyrouz, ilk kez orada havuz gören ve yüzme öğrenen çocuklarımız var. İlk yaptığımızda, Keçiören Belediyesi, kendi havuzu için ‘kadınlar ve erkekler günü ayrı’ dedi. Erkek  çocuğuysa, annesinin; kız çocuğuysa babasının girmesine izin vermiyorlar. Yani Keçiören Belediyesi havuzlarında kendi çocuğunuzun yanında refekatçi olmanıza müsaade etmiyorlar. Bu yüzden 100. Yıl’a gidiyoruz ama oraya da servis ücreti ödemek durumunda kalıyoruz. Parasız da olmuyor bu işler ama biz bu işi dayanışmayla çözmeye çalışıyoruz. Ülke içinden ve dışından maddi destekte bulunan kişiler, bizim ne kadar doğru bir iş yaptığımızı gösteriyor. Öğrenci profilimize bakarsak, her kesimden öğrenci var. Kışın derslere destek kursu düzenliyoruz, örenğin onların üçte biri muhafazakar ve milliyetçi ailelerin çocukları... Siz doğru işi yapıp, insanlara temas ettiğinizde ve yaşama dokunduğunuzda bu iş, adınız da çoğalıyor. Bugün, burada ders veren arkadaşlarımız, geçmişte öğrencilerimiz olan çocuklarımız.”  Şeklinde konuştu. “İNSANLAR EĞLENEREK VE SORGULAYARAK BİLGİLENDİRİYORUZ” Tersine Dünya Atölyeleri hakkında bilgi veren Eğitmen Deniz Soluğan, “Aslında bu yaz okulunda karşılaştığımız sorunlar uzun zamandır var, yeni değiller. Ben bağlama atölyesi sayesinde burayla tanıştım ve çocuklarla birlikte iletişime geçip bazı şeyleri öğretmeye çalıştım. Tersine Dünya’yla da bir kaç yıldır çalışma yürütüyoruz. Aslında bu yaz okulunu, üç beş kişiyle başlayığ sonra diğer illere yaymaya çalıştığımız büyük bir grup olarak düşünebiliriz. Amacımız hiç bir zaman insanları tepeden inme bilgilerle yönlendirmek değil, eğlenerek ve sorgulayarak bilgilendirmek. Tersine Dünya olarak Ankara’da başladık ve mahalle mahalle yayıldık. Keçiören’de başladık, Batıkent’te, Çiğdem’de derken büyüdük. Destek olan öğrenciler çok oldu, diğer illere de yayıldık. Tokat, Bursa, İzmir, İstanbul’da da yaptık” diye konuştu. “UZMAN KİŞİLERLE BİRLİKTE YÖNETİYORUZ” Soluğan, “Burada sadece eğitim vermiyoruz, mesela resim atölyesinde çocukların ifade ettikleri çizimlerden onların ruh halini anlayabiliyoruz. Son zamanlarda istismar olayları arttı ve bunu yakınlarına bahsedemeyen çok çocuk var. Çocuğun durumu hareketlerine yansıyor. Yazdığımız atölyelerde, yazdıklarımızı önce biz oynuyoruz. Daha sonra çocuklara oynatırken de aralarına katılıyoruz. Günümüzde sokakta çocuk göremezsiniz mesela, hepsi bilgisayar, telefon başındalar ve burada bir araya geldikleri zaman ilk gün hepsi bireysel takılıyor çünkü iletişim kurma çabası yok. Atölyelerde kaynaştırıyoruz, tanışma oyunlarımız var. Oyun içinde birbirlerinin isimlerini söylüyorlar, birbirlerini tanıyorlar ve buradan çıktıktan sonra bağ kopmuyor. Atölyelerimizi alanında uzman kişilerle birlikte yönetiyoruz. Önce onlara danışıp, sonuçlarını da paylaşıyoruz” ifadelerini kullandı. “BİZ İNSAN SEVİYORUZ, ÇOCUK SEVİYORUZ, Kİ SEVMEDEN YAPILACAK BİR İŞ DEĞİL” Eğitmen Sevda Şahin ise şunları söyledi: “Çocuk buraya ilk geldiğinde, evde kardeşiyle bile bir şey paylaşamaz durumda oluyor ama burada durum değişiyor. Örneğin hiç bir öğrenci yanında fazladan su ya da çikolata getirmiyor. Eğer bir çocuk çikolata yemek istiyorsa, velisi tüm çocuklara çikolata alır ve aynı anda yenir. Çocuklar toplu bir şey yapmayı ve paylaşmayı öğreniyor. Biz derslerde hediye olarak kalem dağıtınca, dönem başında daha fazla kalem almaya çalışan çocuk, dönem sonunda kalemi küçücük kalmasına rağmen, ‘hocam benim kalemim var, olmayana verin’ diyecek hale geliyor. 10 yaşında bir çocuğun kalemini, yemeğini paylaşması göz önüne alındığında, biz o çocuğa bundan daha büyük bir şey katamayız. Bu çocuklar büyüyorlar ve birey haline geliyorlar, kendilerini ifade edebiliyorlar. İleride hayatlarında da bunu devam ettirebiliyorlar. Bu da bizim en büyük kazanımımız oluyor. Gönüllü öğretmenlere para almadan nasıl çalıştıklarını soruyorlar, bu kadar çocuğa sınıf öğretmenlerinin katlanamadığını ve bizim nasıl katlandığımıı soruyorlar. Biz insan seviyoruz, çocuk seviyoruz, ki sevmeden yapılacak bir iş değil.” “TOPLUMSAL CİNSİYET FARKINDALIĞI ATÖLYESİ YAPIYORUZ” Eğitmen Kardelen Kılınçoğlu, “Doğa atölyesi yapmıştık, çocukların doğaya ilgisini artırmak için. Tiyatro atölyesi ise çocukların kendilerini ifade edebilmelerini, konuşabilmelerini, ellerini kollarını nasıl kullanacaklarını öğrenmelerini sağlayan bir çalışmaydı. Müzik atölyemiz de oluyor, her seferinde çocukların müziğe olan ilgilerini hem bizim hem de kendilerinin görmelerini sağlayan bir atölye... Resim atölyesi, toplumsal cinsiyet farkındalığı atölyesi yapıyoruz. Tabii ki bu eğitim süresi kısa ama bunlar böyle yavaş yavaş, adım adım yapılcak işler. Sadece yaz okulu değil, dönem içerisinde de Tersine Dünya’nın atölye çalışmaları oluyor. Yaz okulundaki öğrencilerimizi oraya da aktarmaya çalılıyoruz” diye konuştu. “YAZ OKULU SADECE ÖĞRENCİ, ÖĞRETMENDEN DEĞİL, VELİDEN DE OLUŞUYOR” Atölyenin gönüllü velilerinden Fatma Abu Şehadet de verilen eğitimin öneminden bahsederek şunları söyledi: “Kadın dayanışma atölyesinde yıllardır istediğimiz bir şeydi yaz okulu. Daha dinamik oldukları için artık gençler bayrağı ellerine aldılar. Tersine Dünya Atölyesi adı sonradan konuldu ama yaz okulu bizim hayalini kurduğumuz, çocukların eşit, bilimsel, laik eğitim alabildikleri o ütobik dünyayı bir ay da olsa, çocuklara yaşatabileceğimiz, paylaşmayı, dayanışmayı, hayal kurmayı  öğrettiğimiz ve bu ülke için bu çocukların ne kadar önemli olduğunu öğrettiğimiz bir aylık eğitim süreci. Keşke bunu bütün okullar her zaman yapılabilse, biz bu istekle yola çıktık ve on yıldır devam ediyor.  Biz kadınlar olarak, ayaklardan biriyiz. Çünkü yaz okulu sadece öğrenci, öğretmenden değil, veliden de oluşuyor. Biz veli ayağında kadınlarla dayanışmaya çalışıyoruz. Zaten çoğu bir aylık eğitimden sonra, kadın dayanışma merkezine gelip gönüllü oluyor. Ne güzel ki, bizdeki aynı heyecanı onlar da yaşıyor ve böyle bir Türkiye’yi özlediklerini görüyoruz. Yemek getiriyorlar, ne yapabileceklerini soruyorlar ve bu da bizi umutlandırıyor, mutlu ediyor. İğneyle kuyu kazıyoruz, biz de o iğnelerden biriyiz.” “SİSTEM BİREYCİ, KENDİ ÇIKARLARINI GÖZETEN İNSANLAR HEDEFLİYOR” Mevcut sistemden farklı bir eğitim verildiğinin altını çizen, Gönüllü velilerden Vildan Kılındaroğlu ise şu şekilde konuştu: “Tersine Dünya çok oturmuş bir isim çünkü içinde bulunduğumuz sistem insanları çocukluktan başlayarak yarışmacı, bireyci, kendi çıkarlarını gözeten, arkadaşının sırtına basarak yükselmeyi hedefleyen, kar etmeyi önemseyen kişiler yetiştirmeyi hedefliyor. Eğitim de bunların en önemli parçası. Sadece okulda aldıkları eğitim için söylemiyorum, tüm toplumsal eğitimler için... Hepimiz biliriz, çocuklarımızı yarıştırırız,  sınava girsin, üniversitenin en iyi bölümünü okusun, iyi bir işe sahip olsun, nasıl yükselirse yükselsin. Böyle bir kültürle var olan aileler, çocuklarını da böyle yetiştirmeye çalışıyorlar. Bu yetiştirme içinde de çocuğun tüm değerlerden yoksun kalmasının yanı sıra, kişilik bozukluğu, travmalar, bir sürü sorun yaşanıyor. Bunları psikolog ve sosyal hizmet uzmanı arkadaşlarımız zaten dönem dönem anlatıyorlar. İşte biz burada bu dünyayı tersine çevirmek istiyoruz. Bu insanların farklı bir kültür ve yaşam edinmelerini istiyoruz. Paylaşımcı olsunlar istiyoruz, çünkü bunun ana damarı paylaşımcı olmaktan geçiyor. Çocuğun üretebildiği, paylaşabildiği, kendini ifade edebildiği eğitimler veriyoruz, bildiğimiz klasik tarzdakilerden değil. Veliler burayı kendi evleri gibi görüyorlar, tüm çocukları da kendi çocukları gibi görüyorlar, biz de öyle görüyoruz. Birlikte mutfağa girip yemek pişiriyoruz, evlerinde pişirip getiriyorlar. 30 çocuk varsa, o kadarlık yapıyorlar. İstismar konusunu da konuşmamız gerekiyor, özellikle annelerin kendi aralarında bunları konuşmaları gerekiyor. Bunları konuşuyor ve bilinç yükseltmeleri yapıyoruz, psikolog arkadaşlarımızdan yardım alarak, ne yapmamız ve çocuğumuza nasıl sahip çıkmamız gerektiğini konuşuyoruz. Bunların hepsi dayanışmayla oluyor, parayla çok işimiz yok, her şeyi birlikte kotarıyoruz.” (Kadir GÜRHAN)