Dünya hayatının geçiciliği, boşluğu, hayatın her anının kıymetli olması sürekli konuştuğumuz ve farkında olduğumuz şeyler. Bunları bile bile küçücük mevzuları çok büyüterek yaşayıp gidiyoruz. Bu gerçekle bir ölüm haberi almadan yüzleşemiyoruz. Bir insanın artık bu hayatta olmadığını, onu bir daha göremeyeceğimizi anladığımızda her şey boş bomboş geliyor. Her an her şeyin olabileceğini acı acı öğrenmiş oluyoruz. Bir korku sarıyor sonra kendi hayatımıza, o gündelik dertlere geri dönüyoruz. Ölüm gibi bir gerçek etrafımızda dolanırken bu hayatı fazlasıyla ciddiye aldığımızı fark edemiyoruz işte. Her an her şeyin olabileceği, kimseyi kırıp üzmeye değmeyen bir hayat yaşadığımızı maalesef göremiyoruz. Yapmamız gereken tek şey gerçekten her anın tadını dolu dolu çıkarmak. Olana da olmayana da şükretmek... Düşündüğümüz, kafaya taktığımız ne varsa zamanı gelince vakit kaybı olarak göreceğiz. Para kazanmak, planlar yapmak, başarılı ya da başarısız olmak hayat gerçeği karşısında önemsizleşiyor. Önemli olan bu dünyaya yaşadığımız hayata güzel anılar ve güzel izler bırakabilmek. Kalp kırmadan, kimseyi incitmeden yaşayabilmenin keyfini erkenden fark edebilmek. Sevdiklerimizin kıymetlerini yanımızdayken bilmek... Biz 8 temmuz akşamı arkadaşımız Gökhan Can’ı kaybettik. Kimsenin beklemediği, ihtimal vermediği bir anda aramızdan ayrıldı. Hepimiz ölüm gerçeğiyle bir kere daha yüzleşmiş olduk. Ölüm çoğu insanın en çok korktuğu an. Ama işte öyle bir an geliyor ki hiçbir şey yapamıyorsun ve bu acı gerçekle bir anda yüzleşiyorsun. Allah sevdiklerimizi korusun... Bu gerçekle yaşamayı her ne kadar istemesekte hayat bize öğretiyor işte. Bırakın yarını bir saat sonrasını bile tahmin edemediğimiz hayat bizi en acı şekilde sınamayı ihmal etmiyor işte. Arkadaşımızı kaybettik ve elimizden hiçbir şey gelmedi... Her zaman aklımızda ve kalbimizde olacaksın Gökhan... Seni tanıdığımız için mutluyuz ve seni hiç unutmayacağız...