En eski bulaşıcı hastalıklardan biri olan verem hastalığı halen dünyada milyonlarca insanın sağlığını tehdit etmeye devam ediyor. Ülkemizde verem mikrobunu taşıyan insan sayısı azalmış olsa da Türkiye Ulusal Verem Savaşı Dernekleri Federasyonu’na göre tehlike tam anlamıyla bitmiş değil. Son yapılan araştırmalarda Türkiye,  veremle mücadele konusunda dünya ortalamasının üstünde yer alırken, Ankara veremli hasta sayısının en az oluğu iller arasında  gösterildi. “VEREM HAVAYOLUYLA BULAŞAN BİR HASTALIKTIR” Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz Uzmanı olan ve Sağlık Bakanlığı’nda da bir süre Verem Savaş Daire Başkanı olarak görev yapan ayrıca Ulusal Verem Savaşı Dernekleri Federasyonu üyesi olan Dr. Emel Kibaroğlu, Ankara’da tüberküloz üzerine iyi çalışmalar yapıldığını kaydederek yıllardır verem hastalığı üzerine Ankara’da çalışmalar yapan doktorların olduğunu belirtti. Verem hastalığını ‘bulaşıcı hastalık’ olarak tanımlayan Kibaroğlu, verem hastalığı ile ilgili şöyle konuştu: “Hala verem hastalığının kalıtsal olduğunu, irsi olarak geçtiğini düşünen insanlar var. İrsi görünmesinin nedeni ise hane içinde çok sık görülmesinden kaynaklanıyor. Fakat öncelikle bilinmelidir ki verem hastalığı bulaşıcı bir hastalıktır. Grip, kızamık gibi havayoluyla bulaşan bir hastalıktır. Veremin bulaşması hastaların aksırma, öksürme ve konuşmaları sırasında havaya yayılan mikropların sağlam kişiler tarafından solunması ile oluşur. Bundan dolayı öksürürken ağzımızı kapatmalı, yerlere tükürmemeliyiz. Bugün dahi veremli bir hasta varsa hastanın yakın çevresinin tamamen taranması, verem mikrobu taşıyıp taşımadığının kontrol edilmesi gerekir. Fakat mikrobu alan herkes verem olacaktır diye bir kaide de yoktur.” “VEREM MİKROBU ÖMÜR BOYU VÜCUTTA KALIR” Verem hastalığı HIV/AIDS’den sonra erişkinlerde bulaşıcı hastalıklardan ölümün ikinci nedeni olduğunu belirten Kibaroğlu, “Veremle zor mücadele edilmesinin nedeni mikrobu aldıktan sonra mikrobu ömür boyu taşıyor olmalarıdır. Örneğin 5 yaşında vücuda sirayet eden verem mikrobu ilerleyen zamanda diyabet hastalığının çıkmasıyla birlikte vücut direncinin düşmesi ile verem hastalığı tekrardan ortaya çıkabilir. Bununla birlikte verem her organda görülebilir. Ama en çok görünen organ ise akciğerdir. Akciğerde görülme sıklığı %70-80 arasında iken diğer organlarda ise görülme sıklığı %20-30 arasında değişmektedir. Hangi durumların verem hastalığına yakalanma olasılığının artırdığına gelecek olursak, tedavi görmeyen verem hastası ile birlikte aynı evde yaşamak en büyük nedendir. Kalabalık, havalanması iyi olmayan ev koşulları, yoksulluk, kötü beslenme, HIV/AIDS hastalığı, şeker hastalığı, vücut direncinin azaltan diğer hastalıklar ve sigara içilmesi ise diğer nedenleri oluşturmaktadır” şeklinde konuştu. BELİRTİLER VE TANI KONMASI Verem hastalığının belirtileri ile ilgili açıklamalar yapan Kibaroğlu, belirtiler ve tanının konması ile ilgili şunlardan bahsetti: “Eğer ki kişide 15 günden fazla süren öksürük varsa, balgam çıkarıyorsa ve bu balgam kanlıysa, yüksek ateş var ise, bununla birlikte gece terlemesi de görülüyorsa, iştahsızlık ve beraberinde zayıflama var ise kişi muhakkak bir hekime görünmelidir. Her hastalıkta olduğu gibi verem hastalığında da erken tanı önemlidir. İki-üç hafta veya daha uzun süreli öksürük şikâyeti olan herkes Verem Savaşı Dispanseri veya başka bir sağlık kuruluşuna başvurmalıdır.” Verem hastalığında nasıl tanı konulduğu ile ilgili Kibaroğlu: “Tanı konmasında birçok testler yapılmakta. Balgamın mikroskobik muayenesi, Hızlı Moleküler Testler, balgam kültürü, akciğer grafisi, PPD testi ve IGRA testleri ile tanı konulmaktadır. PPD testi ile deri içine enjeksiyon yapılır. 48-72 saat sonra oluşan kabarıklık ölçülür. PPD testinin pozitif olması mikrobu aldığımızı gösterir. Lakin kesin hastalığı göstermez. Verem (BCG) aşısı olanlarda da test pozitif olabilir” dedi.  “TEDAVİ AKSATILMAMALI” Bugün var olan modern ilaçlarla verem hastalarının hemen hemen hepsinin başarı ile tedavi edilebildiğinin altını çizen Kibaroğlu, ülkemizde verem ilaçlarının herkes için ücretsiz olduğunu vurguladı. Hastalığın tedavi süreçleriyle ilgili açıklamalarda bulunan Kibaroğlu, veremin çok fazla ilaçla tedavi edilen bir hastalık olduğunu ifade ederek konuşmasına şöyle devam etti: “ilk etapta 10 tabletle tedaviye başlanıyor ve 6-8 ay verem hastası tedavi ediliyor. Burada önemli olan ise ilaçların düzenli kullanılacak olmasıdır. İlaçların bir gün bile aksatılmaması gerekir. Eğer ki verem hastaları ilaçlarını düzenli olarak ve yeterli süre kullanmazlarsa verem mikropları ilaçlara direnç kazanabilir. Böylelikle hastalar verem mikrobunu sağlıklı insanlara da bulaştırabilirler. Dirençli verem hastalarının tedavisi ise çok daha pahalı, zor ve uzun sürede (iki yıl) mümkün olabiliyorken bazen hasta kaybedilebiliyor.” DOĞRUDAN GÖZETİMLİ TEDAVİ Dünya  Sağlık Örgütü’nün verem hastalığında başarının garantisinin ‘Doğrudan Gözetimli Tedavi’ ile mümkün olduğunu söyleyen Kibaroğlu: “Dünya Sağlık Örgütü tedavi başarısını garantilemek için tüberkülozlu hastaların her doz ilacının her gün bir sağlık çalışanı veya eğitilmiş bir gönüllü tarafından yutturulmasını esas almaktadır. Ülkemizde de gözetimli tedavi uygulanmaktadır. Tedavi sürecinde hastanın içmesi gereken ilaçlar hastaya bırakıldığında ilaç sayısı çok fazla olduğundan dolayı hasta içmeyi reddedebiliyor. Ya da ilaçların bir kısmını içip bir kısmını içmeyerek tedavi sürecini aksatabiliyor. İşte bunların yaşanmaması için doğrudan gözetimli tedavi yöntemi uygulanmaktadır. Hastayla ilgilenen hastane çalışanı bizzat hastaya ilaçlarını içirmektedir” dedi. “VEREM HALA ÖNEMLİ BİR HASTALIK” Verem hastalığı dünyada görülmeye başlandığında Türkiye’nin bu konuyla ilgili çok etkin bir mücadele verdiğini söyleyen Kibaroğlu, o dönem Anadolu’yu karış karış gezerek verem aşısı götürdüklerini ifade etti. 1950’lerde verem aşısı yapılmayan insan kalmadığından dolayı şuan verem hasta sayısının az olduğunun altını çizen Kibaroğlu şunları söyledi: “Verem hastalığı tüm dünyada görülmeye başlanınca çok sayıda ölümler yaşandı. Aşısının bulunması ile biz doktorlar ve sağlık memurları Anadolu’nun her yerine verem aşısını götürdük. Bugüne gelecek olursak tüberküloz mikrobunu taşıyan kişi sayısı daha az. Ama verem hala önemli bir hastalık olarak yerini koruyor. Tedavi edilmezse %70 oranında kişiye ölüme sürükleyecek kadar tehlikeli. Tedavi olmadıkça etrafa da bulaştırmaktadır. Hastalığın yoğun olarak yaşandığı dönemlerde insanlar ölmesin diye mücadele ediliyordu.  Aşının çıkması ile insanlar hastalıktan korunmaya başladılar. Bugün ise hastalığın tamamen yok edilmesi için çaba harcanıyor. Yani aşama aşama ilerleyen bir süreç söz konusu. Burada önemli tehlike ise hasta sayısı azaldıkça devletin de verdiği önemin azalmasına yönelik. Aynı hata dünyanın birçok yerinde yapılıyor. Birçok ülke kurdukları verem teşkilatını dağıtmış durumdalar, Türkiye bu konuda avantajlı. Teşkilat küçüldü ama dağılmadı. Bugün hala 150-160 tane dispanser bulunuyorken, 110 tane de Verem Savaş Dernekleri bulunuyor.” ANKARA İSTATİSTİĞİ Kibaroğlu, bazı kıtalarda, ülkelerde verem hastalığının hala çok yaygın olan bir hastalık olduğunu belirterek Türkiye istatistikleriyle ilgili şunları kaydetti: “Dünyaya bakıldığında ülke nüfusunun tehlikede olduğu Afrika ülkeleri bulunuyor. Bunda tabi ülkenin sosyo-ekonomik durumuyla da doğrudan bağlantısı var. Bu tür ülkelerde tedavi süresi daha uzun sürebiliyor, çünkü hastalık dirençli hale gelmiş oluyor. Türkiye’nin veremle mücadele konusunda bulunduğu nokta ise Batı Avrupa, Amerika seviyesine ulaşma yolunda. Veremli hasta sayısında özellikle Ankara’da durum oldukça çok iyi. Ankara’da verem hastalığına sayısal olarak bakacak olursa Türkiye genelinin oldukça altında bulunuyor. Ankara’da çok etkili, kontrollü, bakanlık ve üniversiteler bazında bakarsak birbiriyle bağlantılı bir teşkilatlanma söz konusu ve Ankara 6 tane dispansere sahip. Ankara’nın verem hasta sayısı anlamında bakıldığında Türkiye ortalamasının altında olmasının nedeni de bu. Görülme sıklığı ise 100 binde 12 olarak ölçülmüş vaziyette. Yani Ankara’da her 100 bin kişiden 12’si verem hastası diyebiliriz. Bütün şehirlerin de bu durumda olmasını temenni ediyoruz. Zaten Türkiye’nin şu zamandan sonra yapacağı şey ise verem hastalığını ülkeden tamamen yok etmek olacaktır.” (Türkan ÇATAL)

Editör: TE Bilisim