Balık sezonu başladı. Hasret kaldığımız balıkları artık taze taze tüketeceğiz. Vira Bismillah deyip kara deryalara açılanlara rastgele diyoruz. İlk gelenler sardalya. Kazasız belasız, bol kazançlı günler hepimizin olsun. Hemen aklınıza gelmiştir “en taze balık Ankara’da yenir” cümlesi. Buna ister “geyik muhabbeti” deyi ister ironi “sazan gibi atlamayın” ama Türkiye’nin her kıyısına aynı uzaklıktayız. Taa Norveç’ten gelen somonlar, uskumrular derin dondurucularda aylar boyunca kalabiliyorlar en fazla 6 saatlik mesafedeki kıyılardan gelenin karşılaştırmasını artık sizler yaparsınız. Bu tartışmayı her sezon yaparız. Balık Pazarı’nın üstünde Samsun’dan, Amasra’dan kalkıp gelen kamyonları peşi sıra martılar bozkırın ortasında yuva yapmışlardı. Şimdi neredeler bilmiyoruz. Karadenizli bir vatandaş belki sadece oranın balığın tadına bakarken Ankaralı ise üç, Marmara’yı da sayarsak dört denizin balığını tecrübe etmiştir. Yalnızca bunlar değil Kızılırmak kıyısı, Haymana, Polatlı’da ırmaklarda tutulan güzel balıkları saymıyorum bile. Kızılırmak ve Sakarya bizi saran iki ayrı kol gibi. Buralarda yayın, kefal, turna, sazan ve bıyıklı avı yine Kirmir çayında, baraj göllerinde, Eymir’de turna ve sazan da yakalayabilirsiniz. Şanslıyız bozkırın ortasındayız denizimiz yok ancak dört tarafımızdan gelenleri biliyoruz, görüyoruz. Kompleksli değiliz elbette şehirlerin kıskançlığıdır. İstanbullular kızacak ama etçil olan martıları siz simite alıştırdınız! Simitin hası da Ankara’da var. Balık taşıyan kamyonların ardından gelen martıların günahını almayalım.