Hammadde sıkıntısı ve döviz kurlarının yükselmesi, ilaç stoklarını da etkiledi. Birçok eczacı ilaç temini konusunda sıkıntı yaşadıklarını dile getirdi. Vatandaşların kalp, tansiyon, şeker ilacı gibi en çok kullanılan ilaçlara ulaşamaması tepkilere ise tepkilere neden oldu. Görüştüğümüz Eczacı Ali Ünal, güçlü ilaç sektörünün ayakta kalabilmesi için ilaç politikasının ciddi şekilde gözden geçirilmesi gerektiğine dikkat çekti. Ünal, “Türkiye’de şuan itibariyle 10 binin üzerinde ilaç vardır. Bunların yüzde 20’ye yakını hayati ilaçlardır. Bu ilaçlar bizim için ciddi sorun oldu. Yaklaşık 3 ay önce yüzde 26,7 ilaçlara zam geldi. Dolayısıyla bu zam kısmen de olsa sanayiyi güçlendirdi” dedi. 45 yıldır Eczacılık yapan Namık Kemal Eczanesi’nin sahibi Eczacı Ali Ünal, ilaç stoklarında yaşanan sıkıntının nedeninin hammadde olduğunu söyledi. Döviz kurunun dengesizliğinden dolayı Türkiye’nin yaklaşık 7 ay ilaçsız kaldığını hatırlatan Eczacı Ünal, “45 yılık bir eczacı geçmişim var. Son yıllarda ilaç piyasasında çok ciddi sorunlar yaşanmaya başlandı. Bu sorunların en büyüğü kur üzerinden oldu. İlaç sanayisi bu konuda sorunlar yaşadı. Özellikle yurt dışından ithalat firmalarının getirdiği ilaçlar döviz kurunun dengesizliğinden dolayı, aşağı yukarı 2018 tarihinde 7 ay Türkiye ilaçsız kaldı. Türkiye başta göz damlası olmak üzere şeker ilaçları ve depresyon ilaçlarında çok ciddi sorunlar yaşadı” şeklinde konuştu. “66 ÜLKEYE İLAÇ PAZARLIYORUZ” Türkiye’de şuan itibariyle 10 binin üzerinde ilaç olduğunu belirten Ünal, “Bunların yüzde 20’ye yakını hayati ilaçlardır. Bu ilaçlar bizim için ciddi sorun oldu. Yaklaşık 3 ay önce yüzde 26,7 ilaçlara zam geldi. Dolayısıyla bu zam kısmen de olsa sanayiyi güçlendirdi. Türkiye bu anlamda dünyada 1 trilyon 460 milyar dolarlık bir ilaç alımı yapıyor. Türkiye’de ilaç sektörü çok ciddi bir şekilde gelişmiştir. Dünyada ilaç sektöründe 2018 itibariyle üretimde 17’inci sıradayız. Üretimin hepsini kendi ülkemize değil, 66 ülkeye pazarlıyoruz. Bunların içerinde Asya, Afrika ve Avrupa ülkeleri bulunuyor” ifadelerini kullandı. “YILDA 400 MİLYONA YAKIN REÇETE YAZILIYOR” Güçlü ilaç sektörünün ayakta kalabilmesi için, ilaç politikasının çok ciddi bir şekilde gözden geçirilmesi gerektiğini vurgulayan Ünal, “Türkiye’de sosyal güvenliğin ödediğini ve ödemediğini dahil edersek Türkiye’de yılda 3 milyar ilaç tüketiliyor. Bu reçete içi ve reçete dışı ilaçlardır. Yılda 400 milyona yakın reçete yazılıyor. Bu ne demektir; ülkemizde her bir kişi yılda beş kere doktora gidiyor demektir. Bunları alt alta dizdiğimizde hem kamu yararına, hem sanayi yararına hem de eczacı yararına dengelemeyi kurmak gibi projelere Türkiye’nin şuan ihtiyacı var. Türkiye’de TL bazında düşündüğümüzde yüzde 48’e yakın ilacı dış ülkeden getiriyoruz. Kutu bazında yüzde yüz 25’lere çıkıyor. Çünkü bu ilaçların çoğu onkolojik ilaçlardır. Ne yazık ki Türkiye bu konu da yol alamadı. Bunun için şuan bir gayret sarf ediyor fakat çok geç kalındı. Niçin geç kaldı? Çok ciddi şekilde ilaçlar vardır: bunların bir tanesi aşı, ikincisi kan ürünleri ve benzeri ürünler, bir diğeri ise serumlardır. Bunlar hayati ilaçlardır” diye konuştu. “DÜNYA KUDURMAYA BAŞLADI” ‘Dünya kudurmaya başladı, her gün savaşlar ve olaylar çıkıyor’ diyen Ünal konuşmasına şu şekilde devam etti: “Üçüncü bir savaşın çıkması için büyük çabalar sarf ediliyor. Dünya var olan nüfusu artık besleyemiyor. 2 milyar nüfus dünya için yeterlidir deniliyor. Onun için büyük çalışmalar yapılıyor. İnsan ömrünün azaltılması için, GDO’lu ürünler piyasaya sürüldü. Hatta bunlar özellikle az gelişmiş ülkelere sürüldü. Ülkemize de özellikle buğday üzerinden piyasaya sokuldu. Bu buğdaylar topraktaki önemli minareleri almıyor. Bu da kısırlığa neden oluyor. Dünyayı idare eden yapılar özellikle ilaç sektörü üzerinde çalışıyorlar (insan ömrünü azaltmak ve bir takım virüsler yaymak), yanlış ilaç kullanımı, çocuklarımızın ve kızlarımızın petlerinde yumurtayı önleyen maddelerin bulunması. Bunlar hala piyasa da mevcut. Bunun için özümüze dönmemiz lazım ve üzerinde çalışmak gerekir. Türkiye’de şuan itibari ile ithal ve imalat olarak 500’e yakın ilaç firması var. Kimisi dışarıdan gelip burada paketleniyor, kimisi direkt pakette geliyor. Şüphesiz Türkiye’de ilaç sanayisi ciddi yol aldı. Çok modern fabrikalarımız var. İlk ona giren ve birinci sırada bulunan yerli ilaç firmamız var. Bunlar bizim onurumuz. Çok ciddi elemanlarımız, iyi kimyagerlerimiz, biyologlarımız, ilaç bilimcilerimiz ve modern sanayimiz var. Avrupa sanayisi ile başa baş gidiyoruz. Bunlar sevindirici şeylerdir.” “DÜNYADA BENZERİ OLMAYAN BİR TAKİP SİSTEMİNE SAHİBİZ” “Türkiye’deki İlaç Takip Sistemi dünyanın hiçbir yerinde yok. Türkiye’de bir ilaç bir kere sistemden geçiyor. Aynen parmak izi gibidir. Her kutunun ayrı bir kimliği vardır. Tıpkı her insanın ayrı parmak izi olduğu gibi. İlaç hangi fabrikadan çıktı, hangi depoya gitti ve oradan hangi eczaneye gönderildi, tüm bunların hepsinin kayıtları bu sistemde mevcut bulunuyor. Bu sistemin benzerine dünyanın hiçbir yerinde rastlanılmıyor. En ufak bir ilaç sıkıntısında Sağlık Bakanlığı, ilaçların nerede bulunduğunu rahatlıkla tespit edebiliyor.” “HAM MADDE ÜRETEBİLECEK ÇOK CİDDİ SANAYİ KURUŞLARIMIZ VAR” Mevcut ilaç sıkıntısının en temel nedeni hammaddedir. Türkiye ne yazık ki hammadde üretemiyor. Dışarıdan hammadde alıp kullanmak daha ekonomik olduğu için olabilir. Ham madde üretebilecek çok ciddi sanayi kuruşlarımız var. Ham madde üretebilirler. Bu dünya piyasası böyle kalmayacak. Her ülke Afrika ülkelerinden arazi kiralıyor. Bunlardan bir tanesi de biziz. Çok ciddi araziler kiraladık. Önümüzdeki çeyrek asır, yarım asır ya da yüzyılda artık kimyasal ilaçlara son. Niye son? Bütün bu ilaçların hikayesine bakıldığında dünyanın en büyük eczanesi kainat eczanesidir. Yani doğadır. Doğa da her türlü bitki var. Hala yeni tür bitkilerle karşılaşıyoruz ve onlardan yararlanıyoruz. Türkiye son on yıldır ciddi bir şekilde uyandı. Kendi ürününü kendisi değerlendiriyor. Çok ciddi ürünlerimiz var. Sadece Anadolu’da endemik dediğimiz has bitkilerimiz var. Çocuklarımıza artık bunları yedirmek için çaba sarf ediyoruz. (Kadir GÜRHAN)              

Editör: TE Bilisim