Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük’ünde ulus sözünün karşılığı; “Millet” biçiminde tanımlanır. Arapça kökenli Millet sözü ise Türkçe Sözlük’te;  “Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu, ulus”  olarak yer alır. Türkçemizin 1072 tarihinde Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılan ilk ve en büyük sözlüğü Divanı Lugat-it-Türk’te ulus sözü yer almaz. Bu söz yerine ülüş sözü vardır ki; “Budun arasında pay ayırış” demektir. Türk Dil Kurumu tarafından hazırlanan 12 ciltlik Tarama Sözlüğü’nde ise ulus; “göçebe, oba, aşiret, kavim” sözleriyle açıklanır. Ulus sözü, dilimize Moğolcadan geçmiştir. Geçtiğimiz yüzyıllar boyunca bazı yazar ve düşünürlerimiz tarafından “halk”  ve “millet” karşılığında kullanılmıştır. Çoğu yazarımız da millet, milliyetçilik gibi kavramlar dururken niçin ulus, ulusal, ulusalcılık sözlerinin kullanıldığı sorusunu sormaktadırlar. Elbette ki, “ulus” ve “millet” sözleri arasında fazla bir fark olmadığı görülmektedir. Türkçe ulusumuzun dilidir; yani Türkçe milletimizin dilidir. O hâlde kavramlar üzerinde çok oynayarak onları bir taraflara çekmek yanlış olur sanıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmasında önderlik yapan Kemal Atatürk’e ait  “Hakimiyet bilâ kayd-u şart Milletindir” cümlesi günümüz Türkçesiyle “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” anlamındadır. O dönemin diliyle “millet” sözü kullanılmış olmakla birlikte “ulus”un “halk” ve “millet” karşılığı kullanıldığı gerek Türk Dil Kurumu’nun 12 ciltlik Tarama Sözlüğü’nde gerekse 2012 tarihinde basılan Türkçe Sözlük’te görülmektedir. Atatürk ulus sözünü Nutuk isimli eserinde kullanmamıştır. Ancak Atatürk söylev ve demeçlerinde ulus, ulusal ülkü, ulusça, ulusal duygular, uluslararası, Türk ulusu adına, ulusa hizmet gibi sözleri kullanmıştır. 1 Kasım 1934, 1 Mart 1935, 9 Mayıs 1935 tarihli konuşmalarında bu sözler geçmektedir. (Bkz. Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I) Ulus sözcüğünün kullanılışı yazılı kaynaklarımızda yüzyıllar öncesine dayanmaktadır. Örnekler aşağıdadır: 14.yy.da yazılmış Dai Divanı’nın 140. sayfasında: “İlde, ulusta her kim ki boyun hana sunmadı…” Yine 15. yy.da yazılmış Gülşen-i Raz adlı eserin 90. sayfasında: “İyi dedin iyi, ey din ulu’su / ki toyladın bu han ile ulus’u” 15.yy.da yazılmış Tevarih-i Al-i Selçuk adlı eserde: “İl, ulus ve memleket tutmak ulu iştir… 16.yy.da yazılmış Şehname’nin 144. sayfasında: “İl’e, ulus’a düştü şadman’ı… 17.yy.da yazılmış Cihannüma adlı eserin 252. sayfasında: “Halk ekser ulus…” Şemseddin Sami Kamus-u Türkî adlı sözlüğünün “ulus” maddesinde (TDK 2010 basımı, s. 1258) : “Kavim, ümmet, aşiretin büyüğü: Ulus illere, il oymaklara, oymak uruklara taksim olunur” ifadeleri yer alır. Yukarıdaki örnekleri çoğaltabiliriz. Görüldüğü gibi ulus sözcüğünün yazılı kaynaklarımızda ve 12 ciltlik Tarama Sözlüğü’ndeki örneklerden yüzyıllar öncesinde kullanıldığına tanık oluyoruz. Millet sözcüğü edebiyat, sanat ve günlük dilde daha çok kullaulus, millet, nılmakta olup, özellikle görsel ve yazılı basında binlerce örneğe rastlamak mümkün. Ulus ve millet sözcükleri gerek yazı dilinde gerekse günlük dilde sıklıkla kullanılmaktadır. Millet diyenler ile ulus diyenler aynı şeyi ifade etmektedirler. Her iki sözcükte dilimizde özellikle edebiyatımızda önemli bir yer edinmiştir. Dil yaşayan bir unsur olduğuna göre bu sözcükler de yazın ve konuşma dilimizde yaşamaya devam edecektir şüphesiz. Bu sözcükler milletimizi küçültmek veya ayrıştırmak için değil, binlerce yıllık geçmişe sahip Türkçemize başka dillerden girmiş unsurlar olarak yaşamaktadır. Türkçenin söz dağarcığı yüzlerce yıl Türkçenin ses bayrağı olmaya devam edecektir.