Mini mini bir kuş donmuştu Pencereme konmuştu Aldım onu içeriye Cik cik cik cik ötsün diye Pır pır ederken canlandı Ellerim bak boş kaldı Küçükken hepimizin eğlenerek söylediği bu şarkının acıklı bir aşk şarkısı olduğu ihtimalini büyüdüğümde düşünmeye başladım. Şarkıda penceremize konmuş donmuş bir kuş var. Kuşun hiç bir duygusu belli değil bize ne hissettiğini anlayamıyoruz. Onu içeriye alıyoruz tek istediğimiz kuşun ötmesi, bize güzel şeyler söylemesi, bazı beklentilerimizi karşılaması ve tek başına değil bizimle mutluluktan uçması. Tek deyip çok şey istediğimizi söyledim farkındayım. Artık ne bekliyorsak kuştan, donmuş kuş beklentilerimizi fark edince ateş mi basıyor ne oluyorsa birden canlanıveriyor ve pır uçuyor. Ellerimiz boş kalıyor. Biz de mini mini kuşun arkasından e ne oldu şimdi diye bakıyoruz. Kendimizde bir kusur olduğunu düşünüyoruz. Kesin hata yaptım yoksa pencereme konmuştu uçmasının sebebi biz olmalıyız sanıyoruz. Kendimize kızıyoruz böyle yapmasaydım uçmazdı diyoruz ama yanılıyoruz. Çünkü o kuş özgürce oradan oraya uçmak istiyor. Yaratılışında özgürce kanat çırpmak var. Sizin kafesinize giremeyeceğini, mutsuz olacağını biliyor. Donduğunda, yorulduğunda, pencerenizden güzel manzarayı izlemek istediğinde pencerenize konması sizin onu kafesleyebileceğiniz anlamına gelmiyor. O yüzden uçan özgür kuşların arkasından suçu kendimizde aramamalıyız. Onun zaten uçmak için konduğunu bilmeliyiz. Bu kuşların ardından bakarken mutsuz oluyorsanız cik cik cik cik ötsün diye her kuşu içeriye almayın. Kalbinizin özgürce uçması dileğiyle...