Türkiye, uzay çalışmalarında yatırımlarını arttırdı. Astronomi gün geçtikçe farkındalığı artan bir bilimdir. Ankara Üniversitesi Kreiken Rasathanesi’nde Astronomi ve Uzay Bilimleri Yüksek Lisans Öğrencisi Derya Öztürk, Erzurum’da Türkiye’nin en büyük rasathanesinin kurulacağını söyledi. Dünya dışı varlıklar, UFO görenler günümüzde tartışmalara ve filmlere konu olurken tüm bu tartışmaları ve uzay çalışmalarını konuşmak üzere Ankara Üniversitesi Kreiken Rasathanesi’ndeyiz. Ankara Üniversitesi Kreiken Rasathanesi’nde Astronomi ve Uzay Bilimleri Yüksek Lisans Öğrencisi Derya Öztürk’le Evreni, yıldızları ve Türkiye’deki uzay çalışmalarını konuştuk. Uzay ve astronomi alanlarında akademik çalışmalarda bulunmak istediğini belirten, ‘’Derya Öztürk, Astronom Yüksek Lisans öğrencisi, ‘’Türkiye’nin bu konuya bakış açısından yola çıkmak istiyorum. Ankara Üniversitesi’nde Astronomi ve Uzay Bilimleri bölümünde lisans eğitimimi bitirdim. Tekrar yine burada Uzay Bilimlerinde Yüksek Lisansa devam ediyorum ve doktoraya da devam etmeyi planlıyorum. Akademik çalışmak istiyorum. Aslında son birkaç yılda ülkenin uzay çalışmaları ve astronomi denince akla ne gelmesiyle ilgili bir kalkış oldu. İnsanlar, astronomi ve uzayın ne olduğunu anladı. Bunun öncesinde astronomi terimini kullanmayı sevmiyorduk. Çünkü astronomi denilince insanlar astroloji zannediyordu bunu. Yani fal bakıyoruz, burç yorumluyoruz gibi bir anlam çıkıyordu. Oysa astronomi çok derin bir bölüm. Ciddi anlamda, ileri matematik, ileri fizik kullanmanızı gerektiren, bilgisayar programlarına hakim olmanızı isteyen bir bölüm. Astronominin bana kalırsa, bizim ülkemizde çok fazla kullanım alanı var. İnsanlar, astronomiyi farkında olmadan kullanıyorlar. Örneğin, dini takvimlerin hepsi, güneş, ay gibi şeyleri ve gökyüzünün hareketlerini takip ediyor. Aslında tüm İslam camiası, astronomi ile iç içe. Ama insanlar, yanlış kaynaklardan ötürü, astronomiyi astrolojiyle karıştırıyorlar’’ dedi. TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK GÖZLEMEVİ ERZURUM’A KURULACAK Türkiye’nin en büyük teleskobunun Erzurum’da kurulacağını söyleyen Öztürk, ‘’Üniversite’de gördüğümüz dersler, ağırlıklı olarak fizik ve matematik dersleriyle. Kuantum fiziği, Astro Fizik gibi dersler, bu bölümde en çarpıcı ve en bilinmesi gereken konuları içeriyor. Benim aynı zamanda kısa bir yan dal macerası yaşadım. Yüksek lisansımda, ağırlıklı olarak ‘çift yıldız’ konusunu çalıştım ve çift yıldızı modelledim. Aynı zamanda da Jeofizik Mühendisliği ile de GPS uydular üzerine çalıştık. Atatürk Üniversite’nin bulunduğu bölgeye, şu anda Doğu Anadolu Gözlem Evi kuruluyor şu anda. Oraya bağlı bir projede yer aldım. GPS verisini kullanarak Erzurum’un atmosferik verisini inceliyoruz. Oraya bir gözlemevi kuruluyor ve kurmak için de atmosferik şartların uygun olması gerekiyor. İlk sonuçlar da bizi haklı çıkardı ve olumlu görünüyor. Çünkü çok büyük bir yatırım yapılıyor ve Türkiye’nin en büyük teleskobu oraya kuruluyor. Hem optik hem radyo bölgeli olacak. Kısacası Astronomi böyle çalışmalar yapıyor. ‘ÇİFT YILDIZ’I LİTERATÜRE KAZANDIRDIK Yüksek lisans konusunun ‘Çift Yıldızlar’ olduğuna değinen Öztürk çalışmalarından, ‘’Çift Yıldız’da aslında, şu an çok sıcak bir konu değil. Hemen hemen ülkemizde gayet iyi özümsenmiş konular çift yıldızlar. Asla yanına gidemeyeceğiniz iki cismin ışığını alıyorsunuz. Teleskobunuzu oraya çeviriyorsunuz ve onun modelini yapıyorsunuz. İşte kaç bin ışık yılı ötede olan bir cismin, yarı çapını, kütlesini ve neye benzediğini modelliyorsunuz. Tezimin sonucu, üç ayrı yıldızımız vardı ve bu yıldızların neye benzediğinin verisi, literatürde bulunmuyordu. Hocam ve ben bunu çalışarak literatüre kazandırmış olduk. Yani bundan sonra, bu yıldızlarla ilgili herhangi bir çalışma yapılmak istenirse, artık biliyorlar ki, kaç güneş kütlesinde olduğu biliniyor’’ şeklinde konuştu. Ankara Üniversitesi’nin astronomi alanındaki çalışmalarından bahseden Öztürk, ‘’Ben 2008’de lisans eğitimime başladığım zaman, manuel teleskoplar kullanılıyordu. Burada şu anda bilimsel gözlem yapılan 2 teleskobumuz var. Bir tanesi burada bulunan T40 teleskobu. Bir tayf çeker bağlandı bu son geçtiğimiz dönemde beri tayf gözlemleri yapıldı. Bunun faydası şu oldu bizim açımızdan, Türkiye’de lisans öğrencilerinin eğitilmesi için kullanılan tek tayf teleskobu şu an sadece Ankara Üniversitesi’nde var. Burası aslında bir laboratuvar. Nasıl ki biyolojinin, kimyanın bir laboratuvarı var burası da astronominin laboratuvarı ve burası bir rasathane ve materyalimiz de gökyüzü. Gözlem yaparken, öncelikle teleskobu mu bir yıldıza çeviriyorum, aslında teleskop her ne kadar içini açtığınız da biraz karışık gibi görünse de, en nihayetinde bir optik düzenek. Yani mercek ve ayna sisteminin bir tüp içerisine dizilmiş hali. Çok uzaktaki bir yıldızın ışığını, teleskobuma düşürerek topluyorum, kırıp, büküp bir yere iletiyorum. İlettiğim yer, teleskobumun altında takılı olan bir kamera. Fotoğraf makinası gibi hayal edebilirsiniz. Yıldızımın ışığını kameranın üzerine düşürüyorum. Belirlediğim bazı kriterlere dayanarak, meteorolojik veriler müsaade ederse bunları inceliyorum. Burası yer üzerinde bulunan bir gözlemevi olduğu için, yer koşullarının uygunluğu bizim için en önemli özellik. Bu neden atmosferik şartlara çok fazla bağlıyız. Hava açıksa, nem uygunsa, rüzgar hızı uygunsa gibi durumlar elverişli ise gece boyunca, aslında ben çevirdiğim yıldızımın fotoğrafını çekiyorum diyebilirim. Daha sonra aldığım bu fotoğraflardan, karelerden, bazı matematiksel analizler yapıyorum. Bu işin arka planında, matematiksel programlar kullanıyorum. Bir indirgeme sonucunda yıldızın, örneğin, etrafında bir gezegen var mı veya yıldız tek bir yıldız mı, çevresinde ikili ya da üçlü bir sistem var mı diye bakılıyor. Çünkü evrende genelde, tekli yıldız yok. Genelde ikili sistemler, çoklu sistemler var’’ dedi. YANINA GİDEMEYECEĞİNİZ BİR YILDIZIN HER ŞEYİNİ ÖĞRENİYORSUNUZ Yıldız sistemlerinin genel çoklu sistemlerden oluştuğunun ve gözlem aşamalarının tam bir gün boyunca teleskop başında yapılan çalışmalarla gerçekleştiğini söyleyen Öztürk, ‘’Güneş tek bir yıldız ve bizim sistemimizin ortasında bulunuyor. Etrafında gezegenlerimiz var ve onlar güneşin etrafında dönüyorlar. Ama evrende genelde iki sistem var. Yani iki yıldız, ortak bir kütle merkezi ve kendileri etrafında sürekli dönüyorlar. Basitçe şimdi size gece boyunca neyi gördüğümüzü anlatayım. Yıldızlar çok uzakta olduğu için, istediğiniz büyüklükte bir teleskop kullanın, ayrı ayrı göremeyebilirsiniz, tek bir cisim gibi görebilirsiniz. Görmemenizi sağlayan farklı parametreler var. Ama en nihayetinde bir ışık geliyor. Örneğin, siz bir gözlemcisiniz, teleskobunuzu çevirdiniz burada da iki yıldız var. Şu an teleskobunuza iki yıldızın ışığı da geliyor. Bir tanesi, diğerinin arkasına geçtiğinde öndeki yıldızın ışığını teleskobunuza alırsınız. Daha sonra tekrar ikisinin, tekrar birinin ışığını gözlemliyorsunuz. Gece boyunca, çeşitli zaman birimlerinde, aslında bir ışık ve artışını gözlemliyorsunuz. En basit anlatımla, gece boyunca, o karelerden, elde ettiğiniz ışık değişimi diyebiliriz. Biz bu ışık değişimine bağlı olarak, o asla gidemeyeceğimiz yıldızın etrafında başka bir yıldız var mı, yarıçapı kaç, kütlesi ne, hatta tayfsal gözlemler kullanılarak yıldızın içeriğini, yani içinde ne var, karbon yıldızı mı gibi soruların tamamının cevabını öğreniyorsunuz. Sadece ışık analiziyle bütün bu soruların cevaplarını alabiliyoruz’’ şeklinde konuştu. ANTALYA’DA BULUNAN GÖZLEMEVİ MUTLAKA ZİYARET EDİLMELİ Şu anda Türkiye’nin en büyük teleskop ve gözlemevinin Antalya’da bulunduğunu ve oradaki çalışmaların büyük bir titizlikle yürütüldüğüne değinen Öztürk, ‘’Türkiye’nin bilimsel gözlemlerinin yürütüldüğü, en büyük teleskop aslında şuan Antalya’da bulunuyor. TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi 1,5 metrelik bir teleskoba sahip. Orada da birden fazla teleskop var ama en büyüğü 1,5 metrelik bir çapa sahip. Ama dünya bu konuda çok ileride. Doğu Anadolu Bölgesi’nde kurulacak olan gözlemevi Türk bilim insanları için çok büyük bir kazanım olacak. Antalya’da bulunan gözlemevi bir Türk- Rus ortak çalışmalarıyla yapılan bir gözlemevi.  Son yapılan görüşmelerle durum tam tersine döndü. Antalya’da da burada olduğu gibi proje zamanları açılıyor, projenizi veriyorsunuz, komite kabul ederse, size bir gözlem zamanı atıyor ve gidip gözlemlerinizi yapabiliyorsunuz. Çok keyifli bir yer. Her şeyden önce mükemmel bir doğası var mutlaka ziyaret edilmesini tavsiye ediyorum. Gözlem şenlikleri düzenleniyor. Eğer teleskobunuz varsa, mutlaka katılmanızı öneriyorum’’ yorumunu yaptı. ASTRONOMİ BİLİMİNİN POPÜLERLEŞMESİ İÇİN ÇABALIYORUZ ‘’Araştırma yaparken birçok farklı ülkenin verisini kullanabiliyorsunuz. Ortak açık ağların bulunduğu sistemlerden bilgi analizi yapabiliyorsunuz. Örneğin, uzayda atmosfer dışında bulunan birçok uydunun verisini siz de kullanabiliyorsunuz. Bunun için herhangi bir anlaşma olmuyor. Türkiye’nin atmosferde, gözlem amaçlı bir uydusu yok ama haberleşme ve askeri amaçlı uyduları bulunuyor. Ama ileride atmosferde bir gözlemevi ve teleskop ile çalışmalar yapılması için yatırımlar yapılacağını duyduk ve umarız gerçekleşir. Hükümet tarafından epey bir uzay yatırımı başlatıldı. Bu tarz destekler için bilim insanlarının talep etmesi gerekiyor. Örneğin, bir bilim insanı benim böyle bir projem ve bunun şu şekilde bilime ve insanlığa katkısı olacak bunun için destek istiyorum diye devlete talepte bulunması gerekiyor. Bir ülkenin, uzay çalışmaları ne kadar ilerideyse, ülke o kadar gelişmiştir. Bence Türkiye de bunu anladı. Son zamanlarda bu konuyla ilgili çok fazla çalışma var. Örneğin bir uzay üssünün kurulması söz konusu, çalışmaları da başladı. Sanıyorum Kazan civarına kurulacak. Detaylı bir bilgim yok açıkçası ama bunun dışında TÜBİTAK’ın bazı çalışmaları var. Bunun dışında astronomi ve astrofiziğin popülerleşmesini sağlamak adına şöyle bir çalışma yapıldı. Okulda astronomi dersi seçmeli olarak yerini aldı. Birçok özel okul ve lise de kendi teleskoplarını aldı ve kendi gözlemevlerini kurdu. Biz bunun için çok çalışıyoruz.  Türkiye’ye astronomiyi anlatmak, fiziği ve bilimi sevdirmeye yönelik çok fazla çabamız var. Yeni gelen nesil de aslında çok bilerek geliyor. Bugün popüler anlamda, çok fazla kaynak bulabiliyorsunuz. Artık eskisi gibi fiziğe, gökbilime çok uzak ve anlaşılmaz bir bilimmiş gibi bakılmıyor. Öğrenciler de, yeni nesil de bunun bilincinde. Aslında iyiye doğru gidiyor. Türkiye çok iyi bilim insanları yetiştirdi. Birinin örneğini vereyim, Umut Yıldız. Ankara Üniversitesi mezunu ve şu anda NASA JPL’de çalışıyor. Türkiye’ye geldiğinde, ilkokul, lise, üniversite ayırmadan bu bilimi anlatmaya çalışan bir astrofizikçi kendisi’’ diyerek çalışmalara değindi. TÜRKİYE’NİN UZAY ALANINDA İLERLEMESİ KAÇINILMAZ Türkiye’nin son dönemde uzay çalışmaları için birçok önemli bilim insanı yetiştirdiğini söyleyen Öztürk, ‘’Uzay hukuku alanında bir çalışma yürütülüyor şu anda. Uzay hukuku Türkiye’de de gelişmeye başladı. Aslında ülkemiz, göktaşı açısından çok verimli sayılabilecek bir konumda. Göktaşlarının izlenebilmesi ve hatta yeryüzüne kadar ulaşabilen taşlardan bahsediyorum. Bu çalışma Türkiye’nin meteor ağını çıkartmaya yönelik. NASA’dan bilim insanlarının da içinde yer aldığı bir çalışma. Kısacası Türkiye’nin de son zamanlarda yüksek atılımlar gösterdiğini söyleyebilirim. Türkiye uzay madenciliğine gidiyor ve bu kaçınılmaz. Ümitsiz bakmamak gerekiyor Türkiye’nin de epey bir çalışması var. Tabi bunlar birazcık daha maddi kaynaklara da bağlı. Bilim insanlarını ne kadar desteklersek o kadar iyi olur’’ diyerek uzay çalışmalarının öneminden bahsetti. 12-13 AĞUSTOS PERSEİD GÖKTAŞI YAĞMURU GÖRÜLMELİ Her yıl 12-13 Ağustos tarihlerinde gerçekleşen Perseid Göktaşı yağmurunun Ankara Üniversitesi Rasathanesi’nde düzenlenen etkinliklerle oldukça yoğun geçtiğini söyleyen Öztürk sözlerine şöyle devam etti, ‘’Birçok bilim severin ve gök severin, keyifle takip edeceği, yaz aylarının da gelmesiyle gökbilim etkinlikleri de artış gösterecek. 12-13 Ağustos’ta burada bir etkinlik gerçekleşiyor. Perseid Göktaşı yağmuru dediğimiz olay. Burada düzenlenen etkinlik inanılmaz kalabalık oluyor. Metrekareye kaç kişinin düştüğünü hesaplayamıyorsunuz. Bisikletçiler geliyor, ODTÜ Astronomi topluluğu geliyor, üniversiteliler, vatandaşlar epey rağbet gösteriyor. Çadırlarını alanlar, şezlonglarını alanlar sabaha kadar burada etkinlikte göktaşı yağmurunu izliyorlar. Çünkü karanlık bir ortamda 1 saatte hemen hemen 100 tane göktaşı seyretmeniz mümkün oluyor. 12-13 Ağustos tarihleri bu yağmurun en yoğun şekilde ülkemizden görülebileceği tarihler. Bu her yıl olan bir şey. Bu yağmurlar her ay olur. Ama tutulma kuşağına denk gelen dönem önemli olduğu için 12-13 Ağustos tarihleri yoğun olarak gözlemlenebildiği bir dönem. Her ay haftada bir Pazar, burada bir halk günü etkinliği yapıyoruz. Jüpiter, Satürn gökyüzünde ise teleskoplarımızı çıkarıyoruz ve teleskoplarımızı oraya çeviriyoruz. Bunun dışında, güneş sistemi, meteorlar gibi halkın merak ettiği konuları anlatmaya çalışıyoruz bu tip etkinliklerle.’’ KUANTUM FİZİĞİ Kuantum fiziğinin özellikle son yıllarda spiritüel çalışmalarda kullanılmasını eleştiren Öztürk, kuantum fiziğinin alışılan fizik kurallarından farkını anlattı. “Belli enerji seviyelerinde olduğu gibi fiziğin alt dallarının bazı fırsatçılar tarafından kullanılmasından başka bir şey değildir kuantumun sprütialciler tarafından kullanılması. Kuantum fiziği, atom altı parçacık fiziğinin yer aldığı hem teorik hem de gözlemlere dayalı fiziğin bir alt dalıdır. Fakat kuantumu bu kadar sansasyonel yapan şey, orada farklı fizik kurallarının geçerli olmasıdır. Bu da kuantumu sıra dışı kılıyor. Makroskobik dünya diyoruz biz, şu an yaşadığımız dünyaya, yıldızlar, Dünya, Güneş, yer çekimiyken kuantum fiziği daha mikroskobik dünyayı inceliyor. Kuantum fiziği ileri fiziği anlatan bir alandır. Bunun toplum tarafından halk tarafından aşina olunmayan alanları alıp birilerinin manevi yöne vurgu yapması çabasında kullanılıyor.” “BAŞKA GALAKSİLERDE YAŞAM OLMADIĞINI DÜŞÜNMEMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR” Uzaylılar tartışmasını sorduğumuz Öztürk, Dünya dışında yaşamın olasılığını şöyle açıkladı: “Mesaj filminde de izlediğimiz Dünya dışı bir yaşam arayışı araştırılıyor hep merak konusu olmuştur. Bunun için evrenin ne kadar büyük olduğunu bilmek gerekiyor. Evren’de Güneş etrafındaki üçüncü gezegen Dünya’da yaşıyoruz. Biraz daha dışarı çıkarsak Samanyolu Galaksisinde küçücük bir parçayız. Evren’de Samanyolu Galaksisi gibi yaklaşık 4 milyon galaksi var. Evren o kadar geniş ki tek bir yıldızın (güneşin) etrafında olan bir gezegende yaşam olduğunu düşünürsek başka galaksilerde yaşam olmadığını düşünmemek mümkün değildir. Bu istatistik olarak mantıklı değil. Ama bu nasıl bir yaşam, Dünya’dan daha mı gelişmişler Dünya gibi mi? Baktığınızda baktariyel formatta bir yaşamdır. Zeki yaşam formu da olabilir, ama iletişim kurmak pek mümkün görünmüyor ışık hızından kaynaklı. Bizim gönderdiğimiz uzay aracı henüz güneş sisteminin dışına ulaşabildi. İlk gönderdiğimiz radyo sinyali ilk televizyon sinyali 60 70 yıl önce gönderildi. Işık hızını düşünürsek, ışık 1 saniyede 300 000 km öteye gider. Bu hızla giderek 60 70 metre hız ileridedir ilk sinyal. Komşu yıldızımız Alpha Centauri 4.2 yıl ışık hızı uzaklıkta yani biz oraya gitmek istesek buradan 4 yılı sürecek gitmemiz. Aynı zamanda bu, şu anlama geliyor; biz en yakınımızdaki yıldızın 4 yıl önceki halini görüyoruz. Bu anlamda teleskoplar aynı zamanda zaman makineleri diyebiliriz esasında. Birkaç yıl önce Ankara Üniversitesi’ne çok fazla telefon geliyordu; UFO gördüğünü, uzaylı gördüğünü iddia eden kişiler bize soruyordu. Biz bunu görsek kayıtlara geçirir ve ne olduğunu araştırırdık sanırım. Bilim böyle ilerler, ne olduğundan emin olunur. Her bilmediğimiz şeyi hayal gücüyle süslemeyi çok seviyoruz. Bir Dünya dışı canlıyla karşılaşsak ve onu incelesek tüm halkın ilgisini, kaybedeceğini düşünüyorum. Çünkü bilinmediği sürece, gizemli kalanlar böyle merak ve hikayeler ortaya çıkarır. Dışarıdan bize de bakıldığında kemiksi bir yüzün ortasında iki jelimsi hareket var. Biz de bizim gibi görünmeyen, olmayanlara merak uyandıran, hayret verici yaratıklar olabiliriz.” “YAKINDA MARS’A BİR ZİYARET YAPILACAK” “Yakında Mars’a bir ziyaret yapılacak. Bu aslında bizim göçebe olduğumuzu hatırlatan bir çalışma olacak. Şimdi tıp ilerleyecek biz daha uzun yaşayacağız belki ama biz öldüğümüzde neslimizin devamı için bir gezegene yaşama ihtiyaç duyacağız. Güneşten alıyoruz enerjimizi o halde biz her zaman bir yıldızın yaşam kaynağı olduğu bir gezegende yaşayabiliyorsak eğer buna göre evrimleşmişsek Güneş bir gün yok olacak. Onun da bir ömrü var. Dünya’da yaşam mümkün olmayacak yani insan ırkı ne olacak sonu mu gelecek. İşte o yüzden farklı gezegenler arıyoruz. Farklı yaşam kaynakları arıyoruz. Yerçekimi olmayan bir yerde yemekler midenize nasıl gider. Üremek yerçekimsiz ortamda mümkün değil, bedenimiz tam olarak burada 9. 8’lik yer çekimi kuvvetine göre evrimleşmiştir. Uzay istasyonunda tam bir yıl yaşam sürdüren Scott Kelly dünyaya dönüldüğünde üzerinde inceleme yapıldı. Mars’a gidecek grup bu anlamda öncü çünkü orada yaşayacaklar geri dönmeyecekler. Şu an bu teknolojide tek gidebileceğimiz gezegen Mars , biraz da yaşam sürdürülebilir gezegendir Mars.” “12 - 13 AĞUSTOS METEOR YAĞMURU” Amatör gözlemcilerin, gözlem yapmak için Ankara Üniversitesi Rasathanesi’nde gözlem yapabileceğini vurgulayan Öztürk, 12 - 13 Ağustos’un meteor yağmuru için çok önemli iki gece olduğunu söyledi. Ankara Üniversitesi Rasathanesinde 12- 13 Ağustos halk şenliği olduğunu söyleyen Öztürk, merak eden, gözlem yapmak isteyen herkesi şenliğe davet etti. Rozita Merve HAMİDİ Atlas YANAR

Editör: TE Bilisim