Kapitalist ülkelerde batı ülkeleri başta olmak üzere, devlet ve kamu girişimciliği öncülüğünde 1970 ve 80’li yıllara kadar uygulanan kalkınmacı – korumacı politikaları Türkiye de uygulamıştı. Ancak, kapitalist sisteminin uygulandığı ülkelerde, özellikle de emperyalist özel şirketlerin tercih ve politikaları belirleyiciydi. Bu kalkınmacı ve korumacı dönemde yerel tarımsal üretime, kırsal kalkınmaya, küçük çiftçiliğe önem veriliyordu. Bunun için de tarımsal kamu iktisadi kuruluşları (KİT) ile tarım satış kooperatifleri ve birlikleri kurulmuştu. Tarımsal KİT’ler ile tarım satış kooperatifleri ve birlikleri, hem tarımsal yerli üretimin geliştirilmesi hem de bu anlamda çiftçilerin desteklenmesini sağlıyordu.  Bununla birlikte, tüketicilerin daha ucuz ve sağlıklı gıda maddelerine erişimi sağlanıyordu. Tarım ve gıda alanındaki söz konusu korumacı – kalkınmacı uygulamalara Dünya Bankası tarafından da destek veriliyordu. ABD ve AB merkezli kapitalist – emperyalist tarım ve gıda şirketlerinin kâr eğilimlerinin düşmesi nedeniyle, uygulanmakta olan korumacı – kalkınmacı politikalara son verilip, 1980’li yılların başından itibaren yapısal uyum politikaları dayatıldı. Türkiye’nin de içinde yer aldığı ve yapısal uyum politikalarının da dayatıldığı ülkelerden tarım ve gıda alanında genel anlamda nasıl bir düzenleme yapılması isteniyordu?

  • Devletin, halktan ve çiftçiden yana olan yerli tarımsal üretimden elini ayağını çekmesi
  • Korumacı ve kalkınmacı tarımsal politikalara ve uygulamalara son verilmesi
  • Çiftçilere desteğin kesilmesi
  • Tarımsal KİT’lerin özelleştirilmesi
  • Kapitalist – emperyalist şirketlerin çıkarları doğrultusunda tarımsal girdi ithalatı önündeki engellerin kaldırılması
  • Özel şirketlerin yararları doğrultusunda tarımsal üretimin ihracata yönelik olarak yapılması
Yukarıda belirtilen dayatmalar ile yerli tarımsal üretimin korunması, geliştirilmesi, çiftçilerin desteklenmesi ve tüketici – halk yararı terk ettirilmiştir. Adına Neoliberal Küreselleşme denilen kavram ile, aslında, kapitalist – emperyalist şirketlerin tarım ve gıdadaki yeni bir sömürü ve saldırısının gereklerinin yerine getirilmesi isteniliyordu. Yapısal uyum politikalarının tarım ve gıda alanında gerçekleşmesi doğrultusunda daha sonra dayatılan ve Türkiye tarafından kabul edilen ve uygulanan anlaşmalar
  • 1986- 1994 yılları arasında Uruguay Turu görüşmeleri ve genel anlaşması
  • 1994’de yürürlüğe giren Dünya Ticaret Örgütü’nün Tarım Anlaşması
  • AB ile 1995 yılında yapılan Gümrük Birliği Anlaşması
  • Dünya Bankası ile imzalanan Tarım Reformu Uygulaması
  • İMF ile 1999 yılı sonunda imzalanan Stand By Anlaşması
  • UPOV denilen Uluslararası Yeni Bitki Çeşitlerini Koruma Birliği’ne Türkiye’nin 2007 yılında üye olması
  • 2013 sonrası Avrupa Birliği Ortak Tarım Politikası
Yukarıda belirtilen anlaşmalar Türkiye’nin tarım ve gıdasını dışa bağımlı hale getirmiştir. Buna paralel olarak, tarımsal üretimde düşüşe, üretim maliyetlerinde ve gıda fiyatlarında  yükselmeye, küçük çiftçilerin yoksullaşmasına ve üretimi terk ederek, köyden kente göç etmelerine neden olunmuştur.
Editör: TE Bilisim