23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimleri yapıldı. Seçim sonuçlarının belirleyicisi olarak ekonomi ön plana çıktı. Birden bütün yorumcular ekonomiyi keşfetti. Ekonomi yönetimi ön plana çıktı. Geldiği günden beri ekonomi bilgisi değil damatlığı konuşulan Berat ALBAYRAK gidiyor haberleri başladı. Ülkemizde bu işin ilmini okuyanlar dahil iktisat ve ekonomi kelimelerinin aynı anlamı taşıdığını bilemiyor. Şu an üniversite tercihlerinde iktisadi ve idari bilimler kelimenin tam anlamıyla sürünüyor. Siyasal bilgiler, iktisat, işletme ve insanı bilimler vb. adlar altında birçok okul var. Ülkemizin her yerinde iktisat fakülteleri var. Hay maşallah. Kur üniversite aç iktisat bölümü. Kim tutar seni. Kitap yok hoca yok ekol yok. Açık öğretim hadisesi bizde iktisat ile başladı. Önüne gelen diploma almaya başladı. Asıl amacı kültür olması gereken okul maaş ve terfi için diploma merkezine dönüştü. Günümüzde ileri yaşlarda entelektüel sorumlulukla açık öğretim okunabiliyor. Doğru olan budur. Günümüz uluslararası savaşlar iktisat üzerinden yapılıyor. Paranın dolaşım hızını unutup, para stoklayıp faiz peşinde koşan kişilerin bunu anlaması zor. Bankalarda faiz geliri elde edenler hep ön planda. Bankaların tek görevi sanki mevduat toplamak. Reel sektöre yönelik çalışma yok. Aksine yatırım yapmak için para çekenlere daha fazla faiz oranları veriyorlar. Ayrıca finansal araç olarak piyasada sadece bankalar var gibi gösteriyorlar. Uygulamalı finansman eğitimi ve iş insanlarına yönelik finans piyasaları çalışmaları yapılmalı. Zaman zaman KOSGEB ve kredi garanti fonu benzeri çalışmalar yapılıyor. Ancak devamlılık sistem söz konusu değil. Ticaret, sanayi, ziraat odaları ve ticaret borsaları tanıtım ve bilgilendirme çalışmaları yapmıyorlar. Uluslararası fonlar gibi finansman olanakları ortaya konmuyor. Odalar henüz NACE faaliyet alanı kodunu oturtamadı. Bir şehirde hatta caddede kaç tane hangi alanda dükkan açılacak planlaması yok. Bir çocuğa resim sokak resmi çiz derseniz; her işten bir dükkan çizer. Künefe rüzgarı bir başladı. Her önüne gelen istediği her yere künefe dükkanı açıyor. Tekstilde iyi idik. Marka oluşturmak yerine fason üretime ağırlık verdik. Meslek standartları belirlemedik. Sigorta ve fatura sistemi yerine kayıt dışı ve merdiven altı üretime destek verdik. Kara Kemal(İttihat ve Terakki dönemi) ile başlayan bir milli sermaye meselemiz var. Varlık vergisinde gayrimüslim tacirleri Aşkale kampına gönderdik. 6-7 Eylül olaylarında mağazalarını yağmaladık. Vergi ve SGK prim afları çıkardık. Teşvik ve destekleme primleri sağladık. İstihdam için sigorta ödeme desteği verdik. İhracat için gereken bütün kolaylıklar sağlandı. Mersin bölgesi turizme kazandırılmak isteniyor. Ama hareket ve istek yok. Bu ülkede banka faizi ve kira rant geliri hep ön planda. Kayıtlı işverenin brüt karının ortalama % 40 kısmı devlet ödemelerine gidiyor. Ticaret ve üretim yapmak isteyene göre faiz ve rant geliri elde eden daha rahat. Hazine ve Maliye, iş insanları örgütleri, işçi sendikaları (Türk iş, Hak iş ve DİSK birleşmeli.), finans piyasası yöneticileri bir araya gelerek sürekli istişare içinde olmalı. Hedef her iş alanında en iyiyi yapmak ve meslek olarak kalifiye eleman yetiştirmek olmalı. İktisat eğitimi kontenjanları sınırlanmalı, dünyada ki tüm ekonomi ekol ve uygulamaları incelenmeli, takip edilmeli. Yayıncılık ve yayımcılık artırılmalı. Ekonomi Gazetecileri Derneği(Başkan: Celal TOPRAK) ile işbirliği içinde medya alanında ve halkla ilişkilerde ekonomi muhabirleri ve tanıtım elemanları daha çok yer almalı. Meslek odaları bu konuda daha çok sponsorluk yapmalı. Dünya çapında ve kendi alanında tecrübeli  iyi isimlerle bir koordinasyon çalışması yapılmalı. Mevcut işbirliği örgütleri revize edilmeli. NOT

Dünya'nın Tanıklığında Türkiye Ekonomisi (1980-2010) - Dönüşümün 30. Yılı

Yazar: Kolektif Yayınevi : Dünya Aktüel Öncelikle 1980 sonrası kapitalist dönem çok iyi analiz edilmeli. Kitaba günümüze kadar bir ek yapılarak güncelleştirilmeli.
Editör: TE Bilisim