Türkiye’de yerel tohum çeşitliliğinin yok edilmesi ve küçük çiftçilerin sürekli para vererek kısırlaştırılmış sertifikalı tohumlara mahkûm edilmesi için yapılan yasal düzenlemeler karşılanması olanaksız zararlara ve sonuçlara neden olmuştur. Irak,  ABD tarafından işgal edilir edilmez, Ebu Garip Tohum Merkezi vuruldu. 24 Nisan 2004 tarihinde Irak Koalisyonu Geçici Yönetimi denilen, gerçekte ise Amerika önderliğindeki işgal kuvvetlerinin komutanı olan Paul Bremer, önüne getirilen 81 nolu emri imzaladı. Bu emir, ABD’li uzmanların hazırladığı bir metin olan “patent, endüstriyel tasarım, gizli enformasyon, entegre devreler ve bitki çeşitleri ile ilgili Kanun” adıyla anılacaktır. Koalisyon Geçici Yönetiminde Irak Tarım Bakanlığına yardımcı olarak yönetmek üzere atanan Amstutz zaten ABD’li tohum tekeli Cargill’in adamıydı. İşgal süresince çiftçilere Cargill ve Monsanto’nun GDO’lu tohumları dayatıldı. Iraklı çiftçilerin on bin yıllık yerli tohumları ellerinden alındı. ABD Afganistan’ı işgal etti ve aynısını yaptı. Hibrit tohum Afgan tarımını yok etti. Irak ya da Afgan çiftçileri kendi eski ve yerel tohumlarına dönecek olursa hem hapis hem de para cezası verilmektedir. Yerli-yerel tohumların çiftçiler tarafından satışını yasaklayan, yerel çeşitlerin yok edilmesine yönelik olarak T.B.M. Meclisinde  Ekim 2006’da kabul edilen 5553 sayılı Tohumculuk Kanununu ve tohumculuk ile ilgili diğer yasal düzenlemerin sonuçları Irak ve Afganistan’daki uygulamalara çok benzemektedir. Yazımızın geçen haftaki birinci bölümde belirtilen yerel tohumculukla ilgili yerel yasal düzenlemelerin uygulanmasında ülkemizde şu sonuçlara neden olundu:

  • Çiftçiler sertifikalı kısır tohumları satın almaya mahkûm edildi.
  • Çiftçilerin tohum hakları ellerinde alındı.
  • Yerel tohumculuğun geliştirilmesine değil, yok edilmesine ilişkin her şey yapıldı ve yapılmaya devam edilmektedir.
  • Tohum ithalatını desteklemek için gümrük vergileri azaltıldı.
  • Sertifikalı kısır tohumlara mahkûm edilen köyler boşaldı. Küçük çiftçiler kentlere göç etmek zorunda kaldı.
  • Tohumda ithalat ve dışa bağımlılık arttı ve artmaya devam etmektedir.
  • Sertifikalı tohum üretiminde, ithalatında ve ihracatında uluslararası emperyalist tohum tekellerinin ağırlıkları ve egemenlikleri giderek artmaktadır.
  • Tarımda kimyasal gübre ve ilaç kullanımı artarak, çiftçilere gereksiz giderler yüklenmiş ve çiftçinin üretim maliyetleri artmıştır.
  • Ekolojiye uygun olmadığı için ithal ve yabancı tohumlar ile yapılan tarımsal üretimde verim %70’lere kadar düşmüş ve üretimde kayıplar yaşanmıştır.
  • İthal ve yabancı tohumlar ile kimyasal gübre ve tarım ilacı kullanarak yapılan tarımsal üretimden elde edilen tarımsal ürünlerin lezzetinin ve besin değerinin düşük ve sağlıksız olmasına neden olunmuştur.
  • Tarım ilacı ve kimyasal gübre kullanımına dayalı bir tarım sistemi olan endüstriyel tarım yaygınlaşmıştır. Toprakların, suların ve ürünlerin kirlenmesine neden olunmuştur.
  • Tarım ilacı ve kimyasal gübre kullanımı küresel ısınmaya ve küresel iklim değişikliğine neden olmaktadır.
  Türkiye’de uluslararası emperyalist tohum tekellerinin mısır, şeker pancarı ve ayçiçeğindeki Pazar payları yüzde 90 dolayındadır. Türkiye’de mısır tohumunun yüzde 90’ını, yağlık ayçiçeği tohumunun yüzde 80’ini uluslararası tohum tekelleri üretmektedir ( tarimdanhaber.com). Türkiye, sebze tohumu gereksinmesinin yüzde 50’sini ithal etmektedir. Türkiye’nin 2002 yılı ile 2018 yılları arasında hem tohum ihracatında hem de tohum ithalatında büyük artışlar olmuştur. Örnek vermek gerekirse; 2002 yılında 29.849 ton dolayındaki tohum ihracatı 2017 yılında 95.119 tona çıkmıştır. Tohum ithalatı ise, 2002 yılında 199.132 tondan 818.000 tona çıkmıştır. Tohum ihracatından 2002 yılında 35.066.452 dolar elde edilirken, aynı yıl tohum ithalatına 82.620.164 dolar ödenmiştir. Oysa, 2017 yılında ise, tohum ihracatından elde edilen gelir 208.952.826 dolar iken aynı yıl tohum ithalatına ödenen bedel ise 625.590.743 dolar olmuştur. Görülmektedir ki, tohum ithalatı miktarı ile tohum ithalatına ödenen bedel tutarı yüksek miktarlarda olup, giderek artış göstermektedir. Türkiye’de faaliyet gösteren Monsanto ( Bayer ile birleşti), Syngenta, Dow ve Dupont ( Dow ve Dupont birleşerek Dowdupont adını aldı) şirketleri dünyanın en büyük emperyalist tohum ve tarım ilacı firmalarıdır. Bu uluslararası emperyalist şirketler Türkiye’de sertifikalı ve kısır tohum üretimi, ithalatı ve ihracatı yapmaktadırlar. Monsanto, 1997 yılında Türkiye’ye giriş yaptı. Bursa’da Mustafa Kemal Paşa’da yer alan mısır tohum fabrikalarında üretimini yaptığı mısır tohumlarının bir çoğunun ihracatını da yapmaktadır. Syngenta adlı şirket 1986 yılında Türkiye tohum pazarında yer almıştır. Tarla bitkileri ve sebze tohumculuğu yapmaktadır. Türkiye’de mısır ve ayçiçeği tohumu üreten şirket bu iki tohumda egemen durumdadır. Hem yerli tohum talebini karşılıyor hem de ihracat yapıyorlar. Bu şirketin tesisleri Muradiye’de yer almaktadır. Şirket, ayrıca, tarımsal ilaçlar üretmektedir. Türkiye’de çok uzun yıllardan beri Dupont emperyalist tohum ve tarımsal ilaç şirketidir. Şirket, ayrıca, insan ve hayvanlar için ilaç ve hayvan besinleri de üretiyor. Dow adlı şirket, aynı şekilde uzun yıllardan beri Türkiye’de faaliyet gösteriyor. Kimyasal tarım ilaçları üretiyor. Bu dört şirket, ayrıca, dünyanın en büyük GDO şirketi olup, GDO Mahşerinin Dört Atlısı ( Ölüm Tohumları Kitabı) olarak adlandırılmışlardır.  
Editör: TE Bilisim