İlki 19 Aralık 2015 tarihinde gerçekleştirilen TMMOB Bilirkişilik Çalıştayı’nın üçüncüsü İnşaat Mühendisleri Odası Teoman Öztürk Salonu’nda yapıldı. Çalıştayın açılış konuşmasını yapan TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz,  üçüncü çalıştayda meslek alanlarında yaşanılan sorunlar ve çözüm önerilerine odaklanacağını belirtti. ‘Hepinizin bildiği gibi bir kamu hizmeti olan bilirkişilik, yargılamanın adil gerçekleştirilmesi için belirli bir uzmanlık alanındaki bilimsel doğruların tarafsız bir şekilde aktarılmasıdır’ diyen Koramaz, “Hakimin görüş oluşturmasına katkı sunması beklenen bilirkişi, hizmet verdiği konuda uzman ya da tarafsız değilse adaletin sağlanamayacağı açıktır” dedi. TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz’ın konuşmasından satır başları; “6754 SAYILI BİLİRKİŞİLİK YASASINI BAZI KONULARDA YETERSİZ KALIYOR” Geçmiş dönemlerde meslek alanlarımızda yürütülen bilirkişilik faaliyetleri pek çok açıdan sorunluydu ve bizler bu sorunların çözümü için 2000’li yıllardan itibaren sistematik olarak çalışmalar yürüttük. Bilirkişilerin seçiminden uzmanlık alanları ayrımına, çalışma ilkelerinden bilirkişilerin sorumluluklarına kadar pek çok konunun yasal bir zemine oturtulması için çaba harcadık. 2004 yılında gerçekleştirilen TMMOB 38. Genel Kurulu’nda “meslek uygulama alanlarımızda sunulan bilirkişilik hizmetlerinin evrensel geçerliliği olan bilimsel ve etik ilkeler doğrultusunda düzenlenmesi gerektiği” yönünde bir karar aldık ve bu karar uyarınca 2005 yılında TMMOB Bilirkişilik Yönetmeliği yayınlandı. Bu bağlamda 2016 yılında kabul edilen 6754 sayılı Bilirkişilik Yasasını, bilirkişilik alanını düzenleme yönünde atılan olumlu bir adım olarak gördüğümüzü ifade etmeliyim. Ancak Yasa’nın kronik hale gelen bazı sorunların çözümünde yetersiz kaldığını da eklemek isterim. “BİLİRKİŞİLİK BİR MESLEK DEĞİLDİR” Söz konusu kanunla Bilirkişilik uzmanlık alanlarını belirleme yetkisi Bilirkişilik Daire Başkanlığına verilmiştir. Daire Başkanlığı da aralarında Birliğimiz temsilcilerinin de bulunduğu bir çalışma grubu vasıtasıyla Bilirkişilik Uzmanlık Alanlarını ve Bilirkişilerde Aranacak Nitelikleri belirlemeye çalışmıştır.  Ancak ne yazıktır ki, bu çalışmalar sonunda oluşturulan temel ve alt uzmanlık alanları ile bilirkişilerde aranacak nitelikler Birliğimizin görüş ve değerlendirmelerini tam olarak yansıtmamaktadır. Bu konuda yazılı itirazlarımız da dikkate alınmamıştır. Başından itibaren bilirkişilik mekanizmasına ilişkin temel iddiamız, Bilirkişiliğin bir meslek olmadığı, bilirkişi olarak görüşüne başvurulan kişilerin mesleki yeterliliklerini en sağlıklı değerlendirecek kurumun üyesi oldukları meslek odası olduğudur. Buradan hareketle bilirkişiler, meslek odalarınca belirlenen etik ilkelere uygun davranış sergilemek zorundadır. Bu bağlamda bilirkişilik başvurularında mesleki yeterliliklerin meslek odasından istenecek bilgi ve belgelerle denetlenmesi zorunluluktur. Bilirkişilik hizmetinin doğru verilmediği yönünde bir şikayet söz konusu olduğunda ilgili meslek odasının görüşlerine başvurulmalıdır. “EĞİTİMLERDE EN DİKKAT ÇEKİCİ İKİ HUSUS EĞİTİMLERİN İÇERİĞİ VE SÜRESİDİR” Yasa sonrası odalarımız bünyesinde gerçekleştirilen Bilirkişilik Temel Eğitimlerinde en dikkat çekici iki husus, eğitimlerin süresi ve içeriğidir. Bu iki hususa ilişkin eleştiri ve öneriler çalıştay boyunca dile getirileceği için bu konuyu derinleştirmiyorum fakat şu konunun özellikle altını çizmek isterim:  Mesleki bilgilerin bilimsel ve teknolojik gelişmeler doğrultusunda güncellenmesi amacıyla Odalarımız tarafından verilen meslek içi eğitimlerin de bilirkişilerin liyakatlarının değerlendirmelerinde esas alınması gerekmektedir. Uygulamadaki sorunlara ilişkin en önemli hususlardan biri de, yasal düzenlemeye rağmen hâkimlerin geçmişten gelen alışkanlıklarla halen re’sen atama yoluyla bilirkişi tayini yapmaya devam etmeleridir. Halen bazı bilirkişiler çok sayıda dosya alırken listede yer alan çok sayıda bilirkişinin dosya alamamaktadır. “BAKANLIKLAR VE KURUMLAR İLE GÖRÜŞ ALIŞVERİŞİNDE BULUNACAĞIZ” Hem bilirkişilerin mesleki yeterliliklerinin artırılması, hem de sürecin sağlıklı işleyişi bakımından Bilirkişilik Daire Başkanlığı ve Bilirkişilik Bölge Kurulları ile Birliğimizin koordineli çalışması önem taşımaktadır. Ancak yasanın iki yıllık uygulama sürecinde bu konuda beklenen kurumsal işbirliği sağlanamamıştır. Yasanın iki yılı aşkın uygulama dönemi boyunca tespit ettiğimiz sorunlar ve bugünkü çalıştayımızda elde edeceğimiz sonuçlardan hareketle önümüzdeki günlerde ilgili bakanlıklar ve kurumlar nezdinde yeniden görüş alışverişinde bulunacağız. “EN ADALETSİZ SEÇİLERDEN BİRİNİ YAŞADIK” Bir seçim dönemini daha geride bıraktık. Türkiye tarihinin belki de en adaletsiz, en antidemokratik seçim süreçlerinden birisini yaşadık. Seçim öncesi konuşmalarımda da tekrarladığım gibi, yerel yönetim seçimleri olmasına rağmen, adaylar ve projeleri değil, merkezi siyasal ittifakların birbirleri hakkındaki sözleriyle yönlendirilen bir seçim süreci yaşadık. Seçim süreci ne kadar antidemokratik işlediyse, seçim sonrası da aynı şekilde antidemokratik biçimde işlemektedir. Seçmenlerin demokratik iradesinin tanınmadığı, seçim hukukunun doğuda farklı batıda farklı işletildiği, seçimleri kazanan adayların mazbatalarının keyfi biçimde bekletildiği bir süreç işlemeye devam ediyor. TMMOB olarak herkesi demokrasinin evrensel değerlerine bağlı kalmaya, hukukun üstünlüğünü tanımaya ve halk iradesine saygı duymaya davet ediyoruz. “KRİZ DERİNLEŞEREK BÜYÜYOR” Siyasi iktidar açısından büyük bir kabusa dönüşen yerel seçim sonuçların etkileyen en önemli konulardan birisi yaşadığımız derin ekonomik krizdi. Tanzim çadırları önünde uzayan kuyruklarla simgeleşen ekonomik kriz derinleşmeye devam ediyor. 6 ay önce ilan edilen Yeni Ekonomi Programı neredeyse hiçbir hedefini tutturamadı. Bunu seçimlerden sonra açıklanan verilerden de tüm çıplaklığıyla görüyoruz.  Ekonomik kriz gün geçtikçe daha da derinleşmektedir. Tanzim satışlara ve vergi indirimlerine rağmen mart ayı enflasyonu beklenenin üzerinde çıkmış, yıllık enflasyon %20 bandının altına indirilememiştir.  Kapanan işletmeler, yaşanan toplu işten çıkartmalar, duran yatırımlar ve her ay daha da artan işsizlik oranları durumun vahametini göstermektedir. Ülkemizde kronikleşen ekonomik krizlerin ana nedeni  küresel sermaye güçlerinin güdümünde yıllardır uygulanan özelleştirmeye, piyasalaştırmaya, kuralsızlaştırmaya dayalı neoliberal politikalardır.  (Kadir GÜRHAN)

Editör: TE Bilisim