Yaklaşık iki ay önce, Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu(TGK) tarafından ‘yerel basından Cumhurbaşkanı’na mektup’ başlıklı bir yazı bütün yerel gazetelere gönderilmişti. Mektubun gönderilmesinden sonra birçok yerel gazete mektubu haberleştirerek ‘yerel basın destek bekliyor’ sürmanşeti ile çıkmıştı. Atılan başlıklar ve sürmanşetler doğal olarak birçok basın emekçisini de heyecanlandırdı. O gün çıkan gazetelerin sürmanşetlerini gördükten sonra bir basın emekçisi olarak ben de heyecanlananlar arasında yer alıyordum. Cumhurbaşkanı’na yazılan mektubu, her sabah rutinleşen simit ve çay kahvaltımın eşliğinde okumaya başladım. Beklentiler beş madde ile şu şekilde özetlenmişti: 1-2017 yılı için Bakanlar Kurulu resmi ilan fiyat tarifesini yayınlamamıştır. Ekim ayında tarifenin yayınlanması büyük önem taşımaktadır. 2- İnternet Yasası çıkarılmalı ve bu alandaki belirsiz yapı ortadan kaldırılmalıdır. 3- Hazine, KOSGEB, İŞKUR, Kalkınma Ajansları eli ile Anadolu’nun gazete, radyo ve televizyonları ile internet sitelerine destek paketi hazırlanmalıdır. 4- Gazete, radyo ve televizyonlar ile yasası çıkmış internet siteleri aynı mantık çerçevesinde düzenlenmeli, denetlenmeli ve mutlak surette desteklenmelidir. 5- Mesleki yapılanma yasayla düzenlenmeli, şantajcı habercilik önlenmeli, çalışma koşulları iyileştirilmelidir. Maddeleri tek tek okuduktan sonra bendeki heyecan yerini hayal kırıklığına bırakıyor. O da yetmiyor maddeleri tekrar okuyorum ve yine aynı sonuca varıyorum. Çünkü yerel basının ve basın emekçilerinin temel sorunlarını yansıtan herhangi bir madde ile karşılaşmadım. Basın çalışanlarının sorunları ise beşinci maddenin sonuna iliştirilmiş ve şu cümle ile özetleniyordu; ‘çalışma koşulları iyileştirilmelidir.’ Yazılan mektup bir basın emekçisi için tamamen hayal kırıklığı. İki ay önce bu mektubu okuduktan sonra, bu yazıyı kaleme almak istemiştim. Yoğunluktan dolayı bir türlü konsantre olamadığımiçin yazıyı yazamamıştım. TGK iki ay sonra bütün yerel gazetelere ‘yerel basının yüzü gülecek’ başlıklı bir yazı daha attı. Yazıda, yukarıda bahsettiğim maddelerin koşullarının sağlandığı müjdesi  “BİK’teki girişimler Anadolu basının yüzünü güldürecek” başlığı ile veriliyordu. İkinci yazıdan sonra bu köşeyi kaleme almaya karar verdim. Tamamen Gazete sahiplerine dönük taleplerin yer aldığı maddeler Anadolu basınının yüzünü nasıl güldürecek? Yerel gazetelere Cumhurbaşkanlığı akreditasyonu var mı? Yok. Başbakanlık Akreditasyonu var mı? Yok, TBMM’de grup toplantılarına serbest girme izni var mı? Yok. Yerel gazetelerde çalışanlar kendini geçindirebilecek kadar ücret alabiliyor mu? Yok. Aldığı ücret çalışanın motivasyonunu sağlıyor mu? Yok. Nitelikli haber üretiliyor mu? Yok. Gazetelerin içeriğine dönük çalışmalar yürütülüyor mu? Yok. Ayrımcı bir dil için herhangi bir eğitim var mı? Yok. Yerel gazetelerin bunca sorunu açık bir şekilde çözüm bekliyorken, ilan bedellerinin artırılması, internet ve tiraj sorunlarının çözülmesi yerel gazetelerin temel sorunları olamaz. Basın çalışanlarının sorunlarını yansıtmaktan uzak maddeler ile sorunun temeline inerek çözümler üretmek ve basın mensuplarının yüzünü güldürmek neredeyse imkansız bir durumdur. Muhabirin her gün bir ya da iki haber getirme zorunluluğu olduğu yerel gazeteler de nitelikli haber aramak ise samanlıkta ine aramaya benzer. Çünkü muhabir günü kurtarmak için haber değeri taşıyan ya da taşımayan bütün olayları haberleştirebiliyor. Tekrar söylüyorum; tüm bu sorunlar çözüm bekliyorken, yukarı da dizilen maddeler yerel basının temel sorunları olamaz. Neler yapılabilir kısmına gelirsek; hazır ilan bedellerinin arttırılması kararı alınmışken, basın emekçilerinin yaptığı işe daha iyi konsantre olması ve motivasyonunu arttırması için ücretlerde az da olsa iyileştirmeler yapılabilir. Cumhurbaşkanlık ve Başbakanlığa akredite olma sorunu derhal çözüme kavuşturulmalı. Ayrımcı dilin düzeltilmesi için uzmanlar tarafından web tasarımcılara eğitimler verilmeli. Nitelikli haber konusuna ayrı bir şekilde çalışılmalıdır. Yeni mektup ta temel sorunların dile getirilmesi dileğiyle…    

Editör: TE Bilisim