Dünya Engelliler Günü yaklaşıyor. Engelli bireylerin yılda bir kez de olsa hatırlandığı bu gün yaklaşırken öz eleştiri yapmanın vakti çoktan geldi. Engelli rampasının önüne aracını park eden sosyetik güzel, tekerlekli sandalye ile ulaşımını sağlayan birinin kaldırıma nasıl çıkacağını hiç düşündün mü? Herkesten önce engelli asansörüne koşan genç, yaşlandığında veya bir engele sahip olduğunda senden daha hızlı gidenlerin önüne geçerek sıranı almasına kızmayacak mısın? Engelli araçlarına yol vermeyen, sen! Trafiği tehlikeye atarak yarınını görmezden gelmeye mi çalışırsın? Engelliler yıllar boyunca görmezden gelindi, yok sayıldı. Toplum baskısı engelli bireylerin öz güvenlerini yitirmelerine neden oldu. Ancak görüyoruz ki spordan sanata tüm branşlarda ampute takımlarımız madalyalarla dönüyor. İsteyince nelerin başarılabileceğini, engeli olmayan insanların yapamadıklarını yaptıklarını da görüyoruz. Görüyoruz derken lafını gelişi; ana akım medyada bu tür başarılara ya hiç yer verilmiyor ya da kendilerine çok kısa yer buluyorlar. Çünkü ana akım medya magazinsel haberleri sever. “Çok ünlü” iki kişinin boşanıp boşanmamaları onlar için daha önemlidir. Savunmaları ise “halk böyle istiyor”dur. Halk ister, medya yapar mantığından ne zaman uzaklaşacağız? Engelli bireylerin başarılarını daha ne kadar görmezden geleceğiz? Herhangi bir engeli bulunmayan insanların ellerinde telefon, karşılarında televizyon; tüm gün oturarak çekirdek çitledikleri bir dünyada engeline rağmen zorlukları aşarak “engelsizin aşamadığı engeli aşarak” türlü başarılara imza atan engelli bireylerin medyada daha fazla yer bulması gerekli. Başarılı Bir İnsan Olamadı Mı? Hep engelli bireylerin başarısından bahsettik. Ya bu kişi engelli ve herhangi bir spor-sanat alanında başarılı değilse? O zaman da tıpkı başarılı engelli bireylerde olduğu gibi göz ardı edilmemeli, yok sayılmamalı… Hiçbir insanın bir diğerinden üstün olmadığı unutulmamalı! Medyanın en büyük handikaplarından bir tanesi de işte bu… Her zaman söz hakkı olanlar söz hakkı yok sayılanların adına konuşmak zorunda kalıyor. Oysaki bu yazının bir engelli birey tarafından yazılıp, problemlerini kendi ağzından duymak isterdim. Engelli bireylerin adına konuşmak dahi bizleri utandırmalı, çünkü bizim konuşmamıza gerek kalmamalı! Her şeyden önce onların hareket kabiliyetlerinin kısıtlı olduğunu ve bu durumun da olağan bir şey olduğunu kabul etmeliyiz. Ancak bu sayede korkutucu bakışlardan, onların “farklı” olduğunu hissettirecek imalardan kurtulabiliriz. Temizlik önce beyinlerde, sonra hareketlerde…

Editör: TE Bilisim