97 yıl önce tam da bugünlerde Anadolu, “tek dişi kalmış canavar”ın inhidamına sahne oluyordu. Şimdi zaman makinemizi çalıştıralım ve 97 yıl öncesinin Batı Anadolusu’na gidelim. Tarih yaprakları, 26 Ağustos 1922’yi gösteriyordu. Yunan’a karşı öldürücü darbeyi indirmek için beklenen gündü. Saat de gelmişti ancak bataryalardan ses çıkmıyordu. Yoğun sis nedeniyle toplar ateşlenmemişti ve sisin kalkması beklenecekti. Asıl taarruz saatinden 45 dakika sonra 05.15’te sis kalktı ve tüm cephelerde aynı anda topçu ateşi başladı. Saatler 05.25’i gösterirken tanzim ateşi sona erdi. Tahrip ateşi için hazırlanılırken Yunan topçusunun da Türk ordusunun cephane kollarını hedef alan topçu ateşi başladı. Ancak bu atışların önemli bir etkisi olmuyordu. Saatler 05.35’i gösterirken topçular, Yunan mevzilerine karşı on dakika sürecek tahrip ateşine başladı. Ardından da imha ateşi geldi. Bu ateş yoğun şekilde sürerken piyadeler de bulundukları yerlerden fırlayarak Yunan mevzilerine doğru ilerlemeye başladı. 5. Kafkas Tümeni’nin cephesinde top atışları tüm şiddetiyle sürerken 8. Tümen’in cephesindeki topçu ateşi planlanan yoğunlukta değildi. Saatler 06.20’yi gösterirken 5. Kafkas Tümeni Hücum Taburu, Yunan mevzilerine 200 metreye kadar sokulmuştu. Topçu ateşinin geri kaydırılmasıyla birlikte tabura mensup askerlerin ilk dalgası Yunanların bir yıla yakındır tahkim ettiği tel örgüleri aşmaya başladı. Süngü hücumuna kalkan Hücum Taburu, 06.50’de ilk mevzilere girdi ve 1 numaralı tepeyi zapt etti. 5 dakika sonra 9. Alay 2. Tabur’un Kalecik Sivrisi’ni ele geçirdiği haberi geldi. Hemen akabinde bu kez 10 Alay, karşısındaki Yunan birliklerini Poyralıkaya’dan attı. 5. Kafkas Tümeni, belirlenen hedefleri hızla ele geçiren ve Yunanların geri çekildiğine ilişkin müjdeli raporu veren ilk birlik oldu.

  1. Kafkas Tümeni 9. Alay 1. Tabur, 3. Bölük 3. Takım Kumandanı Yd. P. Teğmen İbrahim Efendi, taarruzun ilk gününü ve şiddetini günlüğünde şöyle anlatıyordu:
“(…) Şimdi vakit ikindiye yakın: 3. Taburumuz zapt ettiği Küçükkalecik’te sebatta. 10. Alay, Poyralı’yı işgalden sonra ileri harekâtına devam etti. Tepeleri aştı, görmüyoruz. Fakat şimdiye kadar her tarafta şiddetli piyade ve topçu muharebesi var. Etrafımıza pek çok top düştü. Top sesinden kulaklarım fenalaştı.” (İbrahim Sorguç, Bu Defa Ne İçin Harp Edeceğimi Biliyorum, T. İş Bankası Yayınları, 2009, İstanbul, s. 118-119)  (Yarın devam edeceğiz…)