Ankara sivil toplum güçleri ve demokratik kitle örgütleri, ülkemizi temsil etmeye aday Cumhurbaşkanı adaylarından “Barajın kaldırıldığı, çoğulcu bir parlamenter düzene geçiş, güçler ayrılığı ilkesi ve yargı bağımsızlığı, Cumhuriyet değerlerini ileriye taşıyan laik, özgürlükçü ve çoğulcu bir demokrasi, evrensel hukuk ve insan hakları ilkelerinin uygulanması, yurtta barış dünyada barış ilkesinin gözetilmesi, başkanlık imtiyazlarının ve AOÇ’de hukuka rağmen yapılan mekânın kullanılmaması” taleplerinde bulundu. DKÖ’ler tüm vatandaşları sahip çıkmaya davet ederken,  siyasal iktidara ve Yüksek Seçim Kurulu’na kamusal yetkilerini, zarf ve pusulaların mühürlü olmasını sağlamaları, kamu kaynaklarını, seçimin saydamlığı ve güvenliğine yönelik ve kamu yararı’ için kullanmaları çağrısını da yaptı. Ankara sivil toplum güçleri ve demokratik kitle örgütleri, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin basın toplantısı düzenledi.Mülkiyeliler Birliği’nde düzenlenen basın toplantısına Ankara Cumhuriyet Okurları, Ankara Dayanışma Derneği, Ankara Tabip Odası, Birleşik Kamu İş Konfederasyonu, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Çağdep, Çiğdemim Derneği, Eğit-Der, Kızılırmak Yerel Dernekler Federasyonu, Kültür Sanat Emekçileri Derneği, Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Mülkiyeliler Birliği, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Eğitim ve Kültür Vakfı, Tüketici Hakları Derneği, Tüm Emekli Sen, Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Ankara Şubesi, Sosyal Demokrat Avukatlar Derneği, Sosyal Demokrasi Derneği, Ozan-Der, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı, Yargıçlar Sendikası, Yurttaş Hakları Derneği. İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği temsilcileri katıldı. HEP BİRLİKTE YAŞAMININ OLANAĞI ORTAYA KOYULMALIDIR Ortak basın metnini Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan okudu.Candan, “Cumhurbaşkanı adaylarından bir “söz” beklemekteyiz. Bu söz, gerilimden ve kutuplaşmadan bunalmış herkese ‘hep birlikte barış içinde yaşama’nın olanağını ortaya koymaktır” dedi. Candan, Ankara sivil toplum güçleri ve demokratik kitle örgütlerinin Cumhurbaşkanı adaylarından “Barajın kaldırıldığı, çoğulcu bir parlamenter düzene geçiş, güçler ayrılığı ilkesi ve yargı bağımsızlığı, Cumhuriyet değerlerini ileriye taşıyan laik, özgürlükçü ve çoğulcu bir demokrasi, evrensel hukuk ve insan hakları ilkelerinin uygulanması, yurtta barış dünyada barış ilkesinin gözetilmesi, başkanlık imtiyazlarının ve AOÇ’de hukuka rağmen yapılan mekânın kullanılmaması” talepleri olduğunu bildirdi. Candan, “Bizler bu ülkenin geleceğini dert edinenler olarak, sadece seçimden seçime oy kullananlar değil, geleceği birlikte kurabilecek kararlılıkta yurttaşlarız aynı zamanda. Tam da ülkemizin böylesine zor günlerden geçtiği bir dönemde ortak  geleceğimizi şekillendirme iddiasındaki bu kararlılığımızı stratejik akılla yürüteceğimizi bir kez daha ilan ederiz” dedi. SİYASAL KRİZE EKONOMİK KRİZ EŞLİĞİNİ KAYGIYLA İZLİYORUZ Candan, daha önce OHAL’in kaldırılmasının neden elzem olduğunu basın açıklamasıyla kamuoyuyla paylaştıklarını hatırlatarak, “Ne var ki OHAL yedinci kez uzatıldı. Her uzatma kararının gerek ekonomi ve gerekse demokrasi açısından derin yaralar açtığını, siyasal bir krize ekonomik krizin eşlik ettiğini kaygı ile izlemekteyiz. Ancak OHAL’i uzatmak yetmedi, OHAL’in “işçi grevlerini engellemek için yapıldığı” da ifade edildi. AKP ve MHP, erken seçimin olmayacağı konusunda ısrar etmesine rağmen kamuoyunu bir kez daha yanıltarak demokratik seçimin özüne aykırı biçimde seçim kararı aldı. Muhalefet partileri ve sivil toplumun iradesi yok sayıldı” diye konuştu. ORTAK GELECEĞİMİZİ KURMAK ZORUNDAYIZ Candan, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’de muhalif siyasal partiler, emek ve demokrasi güçleri, baskın seçimin ertelenmesi konusunda ne yazık ki ortak bir duruş sergileyemedi. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, ‘OHAL uygulaması’, ‘tartışmalı mühürsüz zarf ve pusula kararı’, ‘seçim güvenliği ve saydamlığı’ konusunda şüpheleri dikkate alarak Türkiye’ye seçimleri erteleme çağrısı yaptı. Siyasal iktidarın yanıtı, Türkiye kamuoyuna yaptığı gibi, “kendi işlerine baksınlar” oldu. Baskın seçim çalışmalarının başladığı bu günlerde, bizler, OHAL koşullarında seçime gitmenin yurttaş iradesinin özgürce açığa çıkışını engelleyeceğini düşünmekle birlikte, seçimin Türkiye’nin demokratikleşmesi ve en temel insan haklarının hayata geçirilmesi için bir olanağa çevrilebileceği düşüncesindeyiz. Çünkü seçim baskın olsa da, Mayıs ve Haziran ayları, toplumsal ortak hafızamızın günleri olan 1 Mayıs, 6 Mayıs, 19 Mayıs, 1 Haziran ve 15-16 Haziran ile toplumsal muhalefetin en dinamik olduğu simgesellikleri barındıran, uzun yıllara dayanan bir hazır olma halinin zamanıdır.” “ETKİN KATILIM ÖNEMLİDİR” “Seçimin bir olanak olarak değerlendirilebilmesi; ortak güçlerini hisseden biz yurttaşların, yani % 99’un, siyasete etkin katılımı ile mümkün olacaktır. Bu iki ay içinde, bireysel enerjimizi ve zamanımızı toplumsal enerji ile buluşturarak ortak geleceğimizi kurmak zorundayız” diyen siyasal iktidardan ve Yüksek Seçim Kurulu’ndan “Kamusal yetkilerini, zarf ve pusulaların mühürlü olmasını sağlamak, kamu kaynaklarını, seçimin saydamlığı ve güvenliği için, diğer bir deyişle uzunca zamandır unutulmuş olan ‘kamu yararı’ için kullanmalarıdır” talebinde bulundu. “HEPİMİZ SANDIKLARA SAHİP ÇIKMALIYIZ” Candan, sivil toplum örgütleri ve toplumun tüm kesimlerinin sandıklara sahip çıkma sorumluluğu olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti: “Sandık başında bulunacak yaklaşık 1,5 milyonluk sandık görevlisi ve müşahitlere geleceğini düşünen yurttaşlar olarak eşlik etmek ise zorunluluğumuzdur. Seçim güvenliği ile ilgili çalışma yapan toplumsal oluşumlara, gönüllü masalarına dahil olmak, iletişim ve eşgüdüm içinde çalışmak, bu süreçte en önemli yurttaşlık görevlerimizden birisidir. (Türkan ÇATAL YILDIZ)

Editör: TE Bilisim