Sözünün eri ol, verdiğin sözü tut... Toplumumuzda söz vermek hafife alınacak bir şey değil. Birbirine güvenmek üzerine kurulu olan söz verme durumu tam anlamıyla uygulanmadığı zaman insan ilişkilerinde kırılmalara yol açıyor. Bu ablalık kardeşlikte de böyle, arkadaşlık ilişkilerinde de böyle duygusal ilişkilerde de böyle. Değişmez kurallar dediğimiz yaşadıkça kültür ilişkileri açısından gördüğümüz bazı şeyler kimisi için hayati önem taşıyorken kimisi içinse çabucak yıkılıp geçilecek bir şey olarak görülüyor. Verdiğimiz sözleri tutmamız veya tutamayacağımız sözleri vermemiz işte bu nedenle çok önemli. Karşı tarafa sağladığınız güven ile yürütülen ilişkiler bu tip sorunlardan kaynaklı bir yerden sonra bitme noktasına gelebiliyor. Karşılıklı güvenin oluşması için verilen sözler o güveni bitirmenin de en önemli anahtarı oluyor. Söz söylemek dünyanın en kolay şeyi. Dilin kemiği yok ki diye boşuna denilmiyor. Hemen ağzınızdan fırlayıveriyor ve geri alamıyorsunuz. En zor duygulardan birisi. Söz vermek de işte böyle gerçekleşiyor. Ağzınızdan kaçıp gidiyor ve geri alamıyorsunuz. Verdiğiniz sözü tutmadığınızda da içiniz içinizi yiyor. Bunun için bir söz söylemek için 40 kere düşünmek gerekiyor. Muhasebesini çok iyi yapmalısınız. Size, sizin sözünüze güvenen bir insanı kaybetmek istemezsiniz. Ya da şöyle söyleyeyim bir insanı kaybetmek istiyorsanız bu hareketleri yapmaya devam etmelisiniz. Söz vermek demişken yumuşak konuşma konusuna da değinmek istiyorum. Bazı insanlar aşırı sert konuşmayı bir ifade etme biçimi olarak görüyorlar. Mütevazi olmanın yanlış bir şey olduğunu düşünüyorlar ve özgüvenin ancak bu şekilde dışarı vurulacağına canı gönülden inanıyorlar. Bazı aşmış insanlar, karşısındakinin mimiğinden, ses tonundan, konuşma tarzından karşı tarafın ne yapmaya çalıştığını anlayabiliyor. Yaşadığımız dönemde sahip olunabilecek en iyi yeteneklerden birisi bence. Bu yeteneğe sahip olanlar bunu güzel bir şekilde değerlendirmesi gerektiğini bilmeli ve ona göre hareket etmeli...