Değerli okurlarım; sosyal demokrat belediyecilik anlayışı ve kentsel finansman pratiklerini ihtiva eden bugünkü yazıma başlamadan önce, 13 Ekim 2019 tarihinde kutladığımız Ankara’mızın başkent oluşunun 95. Yılının hepimize kutlu olmasını diliyorum. Değerli okurlarım; 31 Mart 2019 seçimlerinde ülkemiz belediyelerinde yönetimlere gelen her siyasal partiye mensup birçok belediye başkanının, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik krizi ya da merkezi hükümetin bazı belediyelere uyguladığı anti demokratik işlemleri bahane etmeye başladıklarını üzülerek gözlemliyorum.  5393 Sayılı Belediye Kanununa göre belediye gelirleri; Kanunlarla gösterilen belediye vergi, resim, harç ve katılma payları, Genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan pay, Genel ve özel bütçeli idarelerden yapılacak ödemeler ve taşınır ve taşınmaz malların kira, satış ve başka suretle değerlendirilmesinden elde edilecek gelirlerden oluşur. Şüphesiz sadece bu gelirlerle belediyelerin sorumluluğuna verilen hizmetlerin eksiksiz olarak yerine getirilmesini beklemek yanlış olur.  Bununla birlikte, bölgesel ve özel şartlar dikkate alınmadan, tüm kentlerimizin aynı şartlara sahip olduğu varsayımıyla yapılan Belediye Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanunu genel bütçe gelirlerinden belediyelere ayrılan payların belediye nüfuslarına göre olmasını gerektirdiğinden ikilim ve coğrafya şartı ağır olan kentler ile mevsimsel nüfusları değişen kentlerin mevcut gelirleriyle belediyecilik yapmaları daha da zor olacağı kesindir. Özel durumları nedeniyle gelirleri kentsel ihtiyaçlarına yetmeyen kentlerin belediye başkanlarının serzenişleri anlayışla karşılanır. Ama tüm şartları uygun olan kentlerin belediye başkanlarının, “hizmet veremiyorum çünkü hükümet gelirlerimizi kesiyor” ya da  “ülkede ekonomik kriz var” gibi söylemleri sadece O belediye başkanlarının bahaneleridir. Bununla beraber; ülkemizde bir ekonomik krizin olduğu ve hükümetin Ankara, İstanbul, Adana, Antalya gibi birçok belediyemizin genel bütçeden aldıkları paylardan geçmiş dönemlerdeki belediye başkanlarının fütursuzca yaptıkları borçlara mahsuben kesintiler yaptığı da maalesef gerçektir. Bu gerçekliğe rağmen; başta Ankara, İstanbul, Adana, Mersin, Antalya gibi kentlerimizdeki belediye yönetimlerinin “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” misali çok yakın gelecekte kentlerini içinde bulunduğu borç sarmalından çıkararak, sosyal demokrat belediyecilik anlayışı çerçevesinde,  1989-1994 yılları arasındaki gibi değişim ve dönüşümü gerçekleştireceklerine gönülden inanıyorum. Hatırlanacağı üzere; Ankara’nın eski Belediye Başkanı Murat KARAYALÇIN; göreve gelir gelmez Türkiye’nin ilk metrosunu inşa etmek için Ankara’nın göbeği Kızılay’a kazma vurmuştu.  O kazma vurulurken Ankara’nın bütçesi tam takırdı ve ülkemiz bugünkünden beter bir ekonomik kiriz içindeydi. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye ile ilgili kredi notu da neredeyse Afrika ülkeleri düzeyindeydi. Buna rağmen O dönem Ankara’da belediye yönetiminde olan sosyal demokratlar daha sadece projesi olan Ankara metrosunun tahvillerini dünya borsalarında satarak;  Dikimevi-AŞTİ arasındaki ANKARAY’ı ve Kızılay-Batıkent arasındaki Ankara Metrosunu yaparak Türkiye’de bir ilki başarmıştı. Yine aynı şekilde BAKAY Projesi çerçevesinde Ankara kentinin tüm kanalizasyon ve yağmursuyu altyapısını değiştirmiş, dünyanın ikinci en büyüğü olan Tatlar Atıksu Arıtma Tesisini kurmuştu. Aynı şekilde İstanbul’daki sosyal demokrat yönetim anlayışı İstanbul’un su sorununu çözmek için devasa yatırımları başlatmış, İstanbul Metrosunun inşaatına başlamış ve Haliç’e yüzlerce yıldır biriken atıkları temizleme işine girişerek İstanbul’u layık olduğu en iyi yere getirmek için her girişimi başlatmıştı.  Ankara ve İstanbul’un sosyal demokrat başkanları ve çağdaş düşünen bürokratlarının başlattıkları proje ve çalışmalar hem Ankara’yı hem de İstanbul’u adeta şantiye sahasına dönüştürmüştü. Halk ve özellikle esnaf bu çalışmalar nedeniyle mağdur olmuştu. Genel siyasette yaşanan yanlışlıklar ve o dönemki ekonomik kiriz ortamında 2014 yılında belediye yönetimleri değişmiş ve Ankara’da belediye yönetimine gelen İ. Melih GÖKÇEK kendilerinden önceki sosyal demokrat yönetimlerin başlatıp bitme noktasına getirdikleri devasa projelerin açılışını yaparak halkın hizmetine sunduklarından, halk sanki o hizmetleri adı geçen yeni belediye başkanları yapmış gibi algılamıştı. 31 Marttan bugüne 6 ay geçti bu süre yeni seçilen belediye başkanları hakkında performans değerlendirmesi yapmamız için yeterli değildir. Ancak; yeni seçilen belediye başkanlarımızın en kısa sürede belediyelerindeki üst bürokratik kadrolara; proje üreten, dünyadaki kentsel gelişmeleri takip edebilen, ‘tarikatları değil bilimi kendilerine rehber edinmiş,’ yurtsever, “31 Mart 2019’dan önceki sosyal medya paylaşımlarını silmemiş, dürüst, liyakatli atamalar yapmalıdır. Atılacak adımlarla kentlerin 25 yıllık kayıplarını telafi edebileceklerine olan inancımı ortaya koyarken Cumhurbaşkanımız R. Tayyip ERDOĞAN’ın da siyasi parti mensubiyetlerine bakmadan kentlerimizin yeni yöneticilerinin önünü açmasını talep ediyoruz. Sevgiyle kalın…

Editör: TE Bilisim