Yurtdışına çıkmak, orada yaşamak çok ütopik hayaller gibi geliyor… Sınırların anlamsızlığı bir kere daha yüzümüze vuruluyor. Gezmek isteyen, görmek isteyen, eğitim almak, çalışmak isteyen insanlar için neden bu kadar zor ülke dışına çıkmak. Maddi imkanların fazla olması gerekiyor, dil artık bir meziyet değil zorunluluk halinde… Bir arkadaşım Yunanistan’a 1 haftalığına gitmek için yaklaşık 2 aydır uğraşıyor. Türkiye’nin sadece 45 dakika uzaklığında bir ada tatili için 2 ay boyunca belge toplama, kendini kanıtlama, hesapları yeterli gösterme, çalıştığını kanıtlama gibi bir ton konuda kendini konsolosluğa ifade etmeye çalışıyor. Neyse sonucunda aldı vizeyi. 2 ay uğraşarak 2 aylık Yunanistan vizesine sahip oldu. Sınırları çizerken insanlar arasına ördükleri kalın duvarların farkına varmadı mı bu büyüklerimiz. Hepimiz dünya vatandaşıyız. Ve bu dünyanın nimetlerinden herkesin eşit bir şekilde yararlanmaya hakkı var. Biraz daha üstün olanların çok daha rahat bir şekilde gezip tozması, güzel işler yapması iyi eğitimler alması biraz adaletsiz olmuyor mu? Çoğu insan kara kara düşünüyor nasıl gitsem diye? Herkes daha iyi koşullarda yaşamak istiyor. Bunun da çıkışı yurdun dışı gibi görünüyor maalesef. İnsanlara kızmamak gerek çünkü rahat bir düzen için daha iyi koşullar şart. Kimse sizi düşünmüyorsa, siz de düşünmezsiniz. Yeme içme konusundan, iş güç konusuna kadar çok daha iyi şeylerin insanlara sunulduğu birçok yer var. Burada maalesef öyle değil. Sürekli kurulan çeşitli illerin günlerinde satılan ürünler, doğal, organik ve has olarak tanıtılıyor. Ama onlarda bile kandırmaca var. Sürekli birbirimizi kandırma ve ne kadar daha fazla senden çıkar sağlarım düşüncesiyle hareket ediyoruz. Böyle olunca da kimsenin kimseye güveni kalmıyor. Koşulları düzeltmek kendi elimizde, ama düzelmeyeceğine inanan çok büyük bir kesim var. Bu nedenle gitmek de bizim elimizde…