Suriye’de 15 Mart 2011'de ülkenin güneyindeki Deraa'da, komşu ülkelerdeki "Arap Baharı"ndan esinlenen demokrasi yanlısı gösteriler başladı. İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, Mart 2018 itibarıyla 106 bini sivil 353 bin 900 kişinin ölümünü belgeledi. Bu sayılara kaybolan ve öldüğü sanılan 56 bin 900 kişi dahil değil. Kuruluş 100 bin kişinin ölümünün belgelenmediğini tahmin ediyor. 400 binden fazla insan öldü ya da kayboldu. Suriye'deki uluslararası insan hakları hukuku ve insan hakları hukuku ihlallerini kayda geçiren İhlalleri Belgeleme Merkezi adlı kuruluş sivillere yönelik saldırıları da dahil ihlalleri belgeledi. 2018 itibariyle 119 bin 200'ü sivil, 185 bin 980 çatışma kaynaklı ölüm kayda geçirildi. Artık mesele, Esad yanlıları ve karşıtları arasındaki savaşın çok ötesinde küresel bir savaşa dönüştü. Bölgede çıkarları olan ABD, AB ülkeleri, İran, Arabistan, Rusya, Çin ve daha birçok devletin vekâleten yürüttüğü savaşa döndü. Doğalgaz savaşı, Petrol savaşı, Mezhep savaşı, enerji yoları savaşı, sömürge bölgeleri yaratma savaşı, kukla devletler kurma savaşı, Müslüman halkları “Arap Baharı” ile başlayan sözde “demokrasi getirme”, geçekte “dize getirme” savaşları… Her biri kendi gündemlerine sahip olan çok sayıda örgüt ve ülke durumu çok daha karmaşıklaştırıyor ve savaşın uzamasına neden oluyor. Suriye'deki dini gruplar arasındaki nefreti körüklemek, Sünni çoğunluğu, Esad'ın da mensubu olduğu Alevi toplumuna karşı savaştırmakla suçlanıyorlar. Bu bölünmeler, tarafların katliamlar yapmasına, toplumları yıkıma uğratmasına ve barış umutlarının azalmasına neden oldu. Aynı zamanda bu ortam IŞİD ve El Kaide gibi örgütlerin güçlenmesine yol açtı. Kendi kendilerini yönetmek isteyen, ancak hükümet güçleriyle savaşmayan Suriyeli Kürtler de savaşa yeni bir boyut ekledi.

Editör: TE Bilisim