Her seçimin bir kazananı, bir de kaybedeni olduğu gibi, bu erken seçimin de birçok kazananı ve kaybedeni var. Bana göre, hatta birçok kişiye göre de bu seçimin tartışmasız kazananı Muharrem İnce’dir. Seçimin kaybedeni ise –ki üzerinde durulması gereken elzem konu da budur- CHP ve Kılıçdaroğlu olmuştur. 1977 yılından beri (Bülent Ecevit’in iktidar olduğu dönem) yüzde 30’luk bandını aşamayan ve hep kritik yüzde 25’lik bantta dolaşan CHP, aday gösterdiği Muharrem İnce’nin yüzde 31 oy alması ile 40 yılın ardından bu kritik bandı aştı. İlk defa o psikolojik eşik kırılmış oldu. Ve bu eşik sadece 50 gün sürdürülen bir çalışma ile aşıldı. Seçimin kaybedeni Kılıçdaroğlu ve CHP’ye gelince, önce parti içi muhalefeti dışarıda bırakan Kılıçdaroğlu, Muharrem İnce’yi de Cumhurbaşkanı adayı göstererek CHP içindeki muhalefete tamamen son vermek istedi. Fakat evdeki hesap her zaman çarşıya uymuyor. Alanlara çıkan ve milletin dilinden konuşmayı kısa zamanda başaran İnce hem Türkiye siyasetinin hem de CHP tabanın kabul edilen yıldızı olmayı başardı. Şüphesiz ki bu süreçte birçok partilinin ve vatandaşın aklından İnce’nin CHP Genel Başkanı olma fikri ve gerekliliği geçmiş oldu. Bu fikrin reel de karşılığı mümkün olduğu anda CHP parti olarak da kazanmış olacaktır. Kılıçdaroğlu’nun bu son seçimden sonra ciddi derecede oturup düşünmesi gerektiği fikrindeyim. Az politik olan ve politikadan anlayan herkesin de benimle aynı fikirde olduğunu düşünüyorum. Ağır bir rahatsızlık geçiren ve hareket edemez halde olan Deniz Baykal’ı aday göstermek konusuna ise hiç girmek bile istemiyorum. Bunun seçmenin iradesine ağır bir hakaret olduğunu belirterek bu konuyu başka bir yazıya bırakmak istiyorum. Seçimi muhalefete kaybettiren şey ise ‘kale’ denilen yerler oldu. Muhalefetin kalesi konumunda olan İzmir, Diyarbakır, Edirne, Van, Eskişehir vb. yerlerde AKP, yüzde 30 civarlarında ve üstünde oy aldı. İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlere bu kaleler de eklenince muhalefet için düşüş kaçınılmaz hale geldi. Seçime ilk defa giren ve anket şirketlerinin şişirdiği kadar oy alamayan İyi Parti’nin ilk seçimine göre yine de güzel bir oy oranı aldığını düşünüyorum. MHP’den ayrılan bir sağ partinin oy koparması gereken partiler AKP ve MHP olması gerekirken CHP oldu. Seçim kararı alınmadan iki ay önce bir gazeteci olarak İyi Parti’nin Keçiören İlçe Tanıtım Toplantısına katılmıştım. Bu toplantı da Keçiören İlçe yönetiminde yer almak isteyenlerin çoğu CHP’den istifa eden kadın kitlesinden oluşuyordu. O esnada gazeteci arkadaşımın kulağına eğilip şunu söylemiştim; ‘İyi Parti CHP’den oy koparacak’ ki öyle de oldu. CHP’liler Akşener’in yıldızını söndüren İnce’ye inandılar. İnce gibi bir aday alanlara çıkmamış olsaydı CHP’nin şu anki oy oranı yüzde 19’larda olabilirdi. Kürt’lerin ve öteki kesimlerin kendini ifade ettiği HDP’nin barajı geçmesi ve temsil hakkı elde etmesi ise seçimin en anlamlı noktasıydı. Van, Muş, Bitlis, Erzurum, Bingöl, Iğdır, Adıyaman gibi yerlerde AKP’nin yükseldiğini HDP’nin ise beklenen oy oranını almadığı görülüyor. HDP’nin barajı geçtiği takdirde AKP’nin Meclis’te çoğunluğu kaybedeceği düşüncesi ile HDP’ye verilen oy gerçeği küçümsenmeyecek derecede büyüktür. Aksi takdirde HDP’nin oy oranı daha düşük olabilirdi. Yazımın başında değinmeyi unuttuğum ve seçimin kazananlarından bir tanesi de MHP ve Bahçeli oldu. Anket şirketlerinin yüzde 6 bandında gösterdiği MHP beklenenin çok üstünde oy aldı. Sonuç olarak, her seçim sonrası sosyal medyada Aziz Nesin’den paylaşımlar yapıp milleti aptal yerine koymayı bırakma vakti gelip geçmedi mi??
Editör: TE Bilisim