Sun Zi (Sun Tzu) tarafından yazılan “insanlık tarihinin en eski ve üzerinde en fazla tartışma yapılmış strateji eseri” Savaş Sanatı´nı duymayan yoktur. Savaş Sanatı, Song Hanedanı döneminde bütün askeri klasiklerin atası olarak değerlendirilmiştir. 1972 yılında Yin Que Shan’da bulunan Han Hanedanı dönemine ait bir mezarda, Han dönemi kopyasına ulaşılmıştır. Eser, 13 bölüm ve yaklaşık 2700 Çince imden oluşmaktadır. *** Kitap, savaş halinde uygulanacak kuralları anlatıyor. Diğer yandan normal zamanlarda, ikili ilişkilerde strateji belirlemeye yarayacak eser olarak da değerlendiriliyor. Kitaptan bir hikâye aktaralım: Sun Zi, Qi Beyliği’ndendir. Wu Hükümdarı He Lu ile “Savaş Sanatı” sayesinde görüşür. He Lu der ki: “Senin on üç bölümlük eserini okudum, benim için küçük bir deneme talimi yaptırabilir misin?” Ona der ki: “Elbette.” He Lu der ki: “Bu denemeyi kadınlarla yapabilir misin?” Der ki: “Elbette.” İzin verilince sarayın en güzel kadınlarından yüz sekseni getirilir. Sun Zi onları ikiye ayırır, hükümdarın en gözde iki cariyesini iki takımın başına komutan yapar, ellerine birer silah verir. Der ki: “Sizler sağ ve solunuzu, arkanızı ve önünüzü biliyor musunuz?” Kadınlar der ki: “Biliyoruz.” Sun Zi der ki: “İleri adım atmak için öne bakacak ve adım atacaksınız; sola dönmek için sol kolunuza bakacak, sağa dönmek için sağ kolunuza bakacaksınız, geri adım atmak için arkaya bakacak ve adım atacaksınız.” Kadınlar der ki: “Evet.” Talimatları bildirdikten sonra silahlarını aldılar ve emrini verdi. Davullar sağa dönüş emri için çalındı, kadınlar kahkahalarla gülmeye başladı. Sun Zi der ki: “Talimatlar açık değilse, emirler anlaşılmıyorsa bu, komutanın suçudur.” Davullar tekrar sola dönüş emri için çalındı, kadınlar tekrar kahkahalarla güldüler. Sun Zi der ki: “Talimatlar açık değilse, emirler anlaşılmıyorsa bu, komutanın suçudur; fakat talimat ve emirler açık ve net olduğu halde kurala uyulmuyorsa bu, takım komutanlarının suçudur. Öyleyse sağ ve sol takım komutanlarının kellelerini istiyorum.” Wu Hükümdarı yukarıdan olanları seyretmekteydi, gözde cariyelerinin idam emrini duyunca, çok şaşırdı ve gizlice emir verdi: “Hükümdar komutanın maharetini anlamıştır. Hükümdar bu iki cariye olmazsa yemeğin tadını dahi alamaz, idam etmemeni ister.” Sun Zi der ki: “Hizmetkârınız sizin tarafınızdan komutan atanmıştır, savaşta iken komutan, hükümdardan gelen bazı emirleri uygulamaz.” Sonra iki takım komutanını idam ettirdi. Onların yerine başka takım komutanları seçti. Davullar bir kez daha çaldı. Kadınlar sola, sağa, öne ve arkaya verilen bütün talimatları yerine getirdiler, adeta ip gibi dizilmişlerdi, hiçbiri sesini çıkarmaya cesaret edemiyordu. Sun Zi hükümdara şöyle dedi: “Askerler disiplin altındadır, hükümdar aşağı gelip onları deneyebilir, hükümdarın emirlerine hazırlar, isterseniz suyun ve ateşin üzerine bile yürürler.” Wu Hükümdarı der ki: “Komutan dursun, dinlensin, hükümdar aşağı gelip izlemeyi istemiyor.” Sun Zi der ki: “Hükümdar sadece güzel sözleri sevmektedir, ancak onları hayata geçiremez.” *** “Savaş Sanatı” birçok dile çevirisi yapılan bir eser. Ancak Türkçe çevirileri bugüne kadar Çince aslından değil de hep İngilizceden yapılageliyordu. Ta ki Prof. Dr. Pulat Otkan ve Prof. Dr. Giray Fidan eseri, Batı dillerinden değil de özgün dili Çinceden çevirene kadar. Yukarıda aktardığımız hikâye de İş Bankası Kültür Yayınları´ndan çıkan Otkan ve Fidan’ın çevirisinden. Kitabın yayımlanma aşamasının da hüzünlü bir hikâyesi var. “Sunuş” bölümünde Prof. Dr. Giray Fidan, “Hayat aslında sevinç ve hüznün bir karışımı” diye söze başlıyor. Çünkü çevirmenlerden Prof. Dr. Pulat Otkan, bu ülkenin onurlu bir aydını olarak yaşamının sayılı günleri kalmasına rağmen bu duruma aldırış etmeden çalışıyor. Bir yandan yakalandığı amansız hastalıkla mücadele ederken bir yandan da bu kitabın orijinalinden çevirisini Türk okuruna sunmak için çabalıyor. Ancak Pulat Hoca, çeviriyi tamamlayamadan, kitabın basılışını göremeden hayata gözlerini yumuyor. *** “Sun Zi der ki: Savaş, kandırmacalı bir iştir. Bu nedenle vurabilecekken vuramayacakmış gibi göstermek, saldıracakken saldırmayacak gibi göstermek, yaklaşırken uzaklaşıyormuş gibi göstermek, uzaklaşırken yaklaşıyor gibi göstermek gerekir. Yemle ve kandır, kargaşa çıkart ve ele geçir, dirençliyse ona göre hazırlan, güçlüyse ondan sakın, sinirliyse onu kızdır, tevazu göster ki gerçek sanıp mağrurlaşsın, dinleniyorsa rahatsız et, aralarında birlik varsa ayır, ona hazırlanma fırsatı vermeden saldır, beklemediği anda ortaya çık. Hiç hesapsız iş olur mu? İşte ben, bunlara bakarak zaferi ve yenilgiyi önceden görürüm…”