Uzun yıllar birçok gazetede gazetecilik yapan, bunun yanında reklamcılık gibi başka işlerle de uğraşan Esma Bayraktar son zamanlarda yeni bir kavram olarak ortaya çıkan ‘küratör’lüğü yapmaya başlayan isimlerden. Küratörlük ülkemizde sanat alanında kullanılan yeni bir kelime iken çağdaş sanat bağlamında küratör, ‘sergi düzenleyicisi’ anlamında kullanılıyor. Küratör, bir koleksiyonda arzuladığı etkiyi yaratmak amacıyla sergi içeriğinde çeşitli düzenlemeleri yapan kişiye verilen isim. Serbest küratör diye anılan kişiler bir galeri ya da müze adına çalışmayıp herhangi bir sanatçıyla beraber çalışabiliyorlar. Esma Bayraktar da bu isimlerden birisini oluşturuyor. Son zamanlarda beraber çalıştığı ressam Haydar Ekinek’in küratörlüğünü yapan Bayraktar, küratörlük için henüz eğitim alınacak bir okulunun bulunmadığını ifade ediyor. 10 yıldır küratörlük yapan ve bu işin belirli bir sanat ve entelektüel birikiminden sonra ortaya çıkabileceğini belirten Bayraktar, gazetemize küratörlük ile ilgili açıklamalarda bulundu. BİR KÜRATÖR NE YAPIYOR? Bir küratörün neler yapabileceği ile ilgili sorumuza Bayraktar, “Sergiyi düzenleyen, sanatçıya bir tema oluşturan, eserin satışına yönelik çalışmalar yapan, içeriği yönlendiren, nerede sergi açılacaksa temayı ya da zamanlamayı ona göre seçen kişidir. Bunun için meslek demek olmaz, zaten küratörlüğün bir okulu da yoktur. Ben eski bir gazeteciyim, bununla birlikte reklamcılık da yaptım. Bundan dolayı küratörlük reklamcılıkla, yayıncılıkla çok örtüşen bir şeydir ve bunun için reklam da çok önemlidir. Çünkü bir işi isterseniz dünyanın en harika işi olarak yapın ama görünürlüğünüz olmazsa, birileri sizi görmezse o işin hiçbir değeri de olmayabilir. Bir eserin üzerine aylarca çalışılıyor, çalışma bittikten sonra birileri görsün siye sanatçı sergiliyor ama sadece sergilemek yetmeyebiliyor. Bunun için reklam da gerekiyor” cevabını verdi. KÜRATÖRLÜĞÜN OKULU YOK Bayraktar, dünyada da henüz bir küratör için okulun olmadığını, bunun için bir eğitim alınamadığını belirterek, konuşmasına şöyle devam etti: “Dünyada da küratörler yeni yeni görünmeye başlıyorlar, Türkiye’de ise hayli yeni. Son çalıştığım sergiye gelecek olursak Haydar Ekinek’in ‘Sanatın % Kaçındayız?’ isimli sergisinde küratörlük yapıyorum. Ekinek’in sergisinin içeriğinde yönlendirmeleri ben yaptım. Sadece içeriği değil, serginin açılış çalışmalarını da ben yürüttüm. Ekinek’in Ankara sergisinin açılışında da yaklaşık 300 kişi vardı. Tanıtımını da çok güzel yaptık diyebilirim. Sergi açılışı öncesinde bütün tabloları örtü ile kapattık, gelen konuklar tabloları direkt görmediler. Kısa metrajlı film yaptık ve Ekinek’in tekniği ile ilgili içeriğe sahip olan filmin gösterimini hazırladık. Film bittiğinde ışıkları açtık ve tabloların üzerindeki örtüleri kaldırdık. Bu çok etkileyiciydi. İşte bir küratör için bunu da yapıyor diyebiliriz.” ENTELEKTÜEL BİRİKİM Küratörlüğün henüz bir okulu olmadığını tekrarlayan Bayraktar, “Ama eğer resim küratörlüğü yapılacaksa bunun için belirli bir resim bilgisine sahip olmak gerekiyor. Resim bilgisinin yanında sanat tarihine de sahip olmak gerekiyor. Sanat alanında belirli bir birikime sahip olanın entelektüel anlamda da iyi bir seviyede olması lazım. Bir işi yaparken ona saygı duymak ve beraberinde o işin gerektirdiklerine de sahip olmak lazım kısaca. Aynı şeyleri küratörlük için de söylemek mümkün. İnsanoğlu doğduğundan ölene kadar öğrencidir. Bol bol okuyup, araştırmalar yapmak insanı sanatsal anlamda belirli bir doygunluğa da çıkarır” şeklinde konuştu.   “HERKES RESSAM OLDUĞUNU SANIYOR” Günümüzde herkesin ressam olduğunu zannettiğini belirten Bayraktar, “İki fırça hareketiyle insanlar ressam olduklarını düşünebiliyorlar. Ben her kendisine sanatçıyım diyen herkesle çalışmayı reddederek bu konuda seçici davranıyor, iyi sanatçıyı daha çok kitleye ulaştırmak, imajını yükseltmek, daha çok kişinin tanımasını amaçlıyorum. Kimsenin de bunu suiistimal etmesine izin vermiyorum. Bir iş nasıl ki bir dönem çok moda oluyorsa şuan aynı şeyi küratörlük için söylemek mümkün. Bir sanatçı aylarca, günlerce ruhunu vererek tabloyu meydana getiriyor. Ben de küratör olarak en az onun kadar özenerek insanlara lanse etmeliyim. Onun lansmanını küratör olarak öyle bir yapmalıyım ki herkesin ilgisini çeksin ve eserlerini daha çok insan görmeye gelsin. Bunun için de açılışlarımda başka disiplenlerden de destek alarak gösteriler yapıyorum” ifadelerini kullanarak küratörlüğe dair bilgiler verdi. SERGİ AÇILIŞINDA FARKLILIKLAR YARATIYOR Küratörlüğünü yaptığı sergilerde farklılıklar yaratarak serginin görünürlüğünü artırmayı hedeflediğinin altını çizen Bayraktar, sergi açılışlarında yaptığı çalışmalarla ilgili şunları anlattı: “Birçok serginin küratörlüğünü yaptım. Bir kaçının açılışlarını nasıl planladığımı anlatmak istiyorum. Örneğin ‘Cumhuriyet Bize Çok Yakışıyor’ isimli bir resim sergisinin çalışmalarında bulundum. Cumhuriyet kaç yaşındaysa her yıl o kadar sanatçıyla sergi yaptığım bir çalışma. Barış temalı ya da Dünya Emekçi Kadınlar günü gibi özel günlerle ilgili de sergiler hazırlıyorum. Bu şekilde bir portföy oluşturmuş durumdayım. Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde önden bir Flamenko dansı koyuyorum. Flamenko İspanya’nın pirinç tarlalarında çalışan kadınların isyanına yönelik bir temsildir, kadınların isyanıdır çünkü. Bunu bağdaştırmak adına Flamenko dansına yer veriyorum. Cumhuriyet sergilerinden örnek verecek olursam, 4 dansçıya özel dans kıyafetleriyle Cumhuriyet tangosuyla açılışını yapıyorum. Bütün sergilerimi temasına göre bu şekilde planlıyorum ve bu şekilde topluma mesaj vermek istiyorum. Sanatın birleştirici gücünü ve naif dilini kullanarak bu anlamda sevgiyi de yaymaya çalışıyorum.” (Türkan ÇATAL)

Editör: TE Bilisim