-Sanat insanın herhangi bir insan olmaktan kurtulma, kişi olma, toplumun insanoğlu/kızı'nın daha insani bir yaşama kavuşmasıyla gerçekleştirilebilecek birey olma kişi olmaktan, toplumsal kitlelerin edilgen bir birimi olmaktan kurtulma çabasıdır. -Sanat var olmasaydı, gerçeğin kabalığı katlanılamaz kılardı dünyayı. -Bilinç kişiliğin içeriğini açıklamakta çoğu zaman yetersizdir. Sanat ama yalnızca sanat bize kendimizi dolayısıyla başkalarını da anlatır. -Günümüzde sanatın ne olduğu sorusu ,güzelin ne olduğu sorusunun  yerini almış durumda(mı)dır. -Sanat nedir sorusu, belki de etrafında en çok tartışma yaratan sorulardan birisidir. İyi ki de öyledir .Çünkü sanatın kendisi bir tartışma(mı)dır. -Hayat o kadar korkunç ki diyor, İnsan ancak ondan kaçarak ona katlanabilir: Gustave Fleubert göre  hayata katlanabileceğimiz yer sanattır. -Sanat insanın kendine, topluma düzene dair en azından bir soru işaretini şekillendirebilmesine katkıda bulunabilir daha yaratıcı olabilmenin yolunu açabilir, öte yandan sanata yüklediğimiz bu değerlerin yanında bazen de yalnızca duygulandırır insanı, bazen ağlatır, bazen güldürür mutlu eder bu da az şey mi? -Sanat bir işe yaramaz (!) sanat yararlanmak niyetiyle de tüketilebilecek bir şey değildir bir yararının olmaması, gereksiz olması onu sanat yapıtı yapar, sanat yararsız ve gereksiz olanla ilişki kurma, kurabilme halidir(mi?). -Dünya sanat tarihi üzerine yapılan incelemelerde çalışmalarda gözlemlenen sonuçlara göre, çoğu sanat eseri dinsel sebepler ve niyetlerle üretilmiştir. Afrika maskları müzikleri genellikle dinsel törenler de kullanmak öncelikli bir işlevi vardır. Batı sanatının da çoğu eseri dinsel ve mitolojik nedenlerle ya da dinsel kurumların siparişleri ile üretilmiştir. Dolayısıyla batı sanatının çok büyük bölümü dinseldir. -Bu sebeple müzelere sergilere bir ibadethaneye girer gibi giriyoruz saygıyla huşu içinde, hala sanat eserleri ve sanatçılara olağanüstü tuhaf bir güç yüklüyoruz esinlenmek ya da ilham almak gibi kavramlarla tanımlanan sanatsal üretim handiyse yarı dini kısmi mistifikasyon muamelesi gördüklerinin söylemek abartılı olmaz sanırım. -Avrupa da 'sanat' kavramı 18.yy 'da yerleşmeye başlayarak geliştiği ve estetik sanat kavrayışını “kendini vererek yapma becerisi” demek olan bir sanat anlayışı üzerine kurulur ve gelişir. Bu sanat anlayışı gündelik dilde hala geçerlidir. Örneğin bir ustanın yaptığı işten bahsederken' de o gerçek bir sanatçı derken de, yaptığı eylemin müzelik ya da sanat galerilik bir fiil olma özelliğinden ziyade, onun işine kendini vererek büyük bir maharet ve ustalık ile beceri gösterdiği kastedilir. -Sanat kelimenin tam anlamıyla toplanmış ve müzelere konmuştur. Bu estetik mesafenin fiziksel bir karşılığıdır aynı zamanda ve büyük oranda sınıfsal ilişkilerin bir yansımasıdır. Üst sınıflar sanatı yüksek statünün bir göstergesi olarak görür ve kültürlerinin yüksek tabakasının tinselliğinin bir ifadesi olarak da müzeler dikerler. -Sanat gündelik hayat kültüründen uzaklaştırıldı, müzeleri mesken tutan ve yalnızca “uzmanlar”ı tarafından tam olarak anlaşılabilir olan büyük sanat eserleri, sıradan kişiler arası etkileşimlerden uzağa taşındı, önceleri sanat sayılan birçok etkinlik (özellikle zanaatları ) ciddi entelektüel değerlendirmeye layık olmayan şeyler olarak görüldü. -Bir sanatla uğraşmak, bilinçli olarak kendimiz için bir yuva (postüla) kurmaya başlamak, dünyada yuvamızda hissetmektir. Bu dünya ile fiili olarak daha açık ve daha içten ilgilenerek kim ve nerede olduğumuzun bilincini yükseltmektir. Bu dünyevi olanı tatmanın, kendimizi ve şeyleri tanımanın “aşkın bir yoludur ve nihayet sanat doğamızdır, gerçek oluşun ve dünyayı sevmenin bir yoludur. -Sanat çeşitli hayat heyecanlarının ruhumuzda bıraktıkları izleri ortaya çıkartır, fakat bunu yaparken gündelik yaşantıları hatırlatmaz, böylece sınırlı ve belirli yaşantımızın yerine o heyecanın sadece bir yankısını duyarız. -Sanatçı düşleyen kişi. Başkalarının yerine düşleyen, başkaları için de düşleyebilen. -Sanatçılar bize göstermek için gören insandır, der Bergson devamla; sanat duyguları açıklamaktan çok bizde duygular uyandırmayı amaçlar. -Velhasıl kelam  'sanat uzun, hayat kısa'.    

Editör: TE Bilisim