Gazetecilik çok meşakkatli ama bir o kadar da kutsal bir meslektir. Yaşamsal alandaki bir sorunu gündeme getirip, çözümüne şahitlik etmek ise gazeteciliğin en güzel yanıdır. Bende bugün özellikle hanımlarımızı yakından ilgilendiren bir konuyu gündeme taşımak istedim. Sağlık toplumları için en önemli unsurdur. Yaşamsal alanımızın can damarıdır. Sağlıkta yaşanan bir sorun, toplumun tüm katmanlarını etkiliyor. Sağlık ve eğitim gibi unsurlar ticari anlayıştan uzak tutulmalıdır. Elbette yatırımlar olmalı ama hizmet anlayışı açısından toplum menfaatlerini öncelik sayan bir yapı oluşturulmalıdır. Son günlerde özellikle yeni doğum hadiselerin de  yaşanan sorunlar ciddi tedbirler alınması gerektiğini gözler önüne seriyor. Bu neden bu kadar sert söylüyorsunuz? Diye bilirsiniz. Ancak yakın zamanda şahit olduğum birçok hadiseye tanıklık ettim. Şöyle ki; Sosyal bir insanım ve gazetecilik yönümüzün de olması nedeniyle  halk arasındaki söylentilere kulak kabartıyorum. Merak ediyorum halk en çok ne konuşuyor  diye.  Maalesef duymların pek iç açıcı değil. Bundan sonrasını iyi okuyun. Son dönemlerde  beni çok üzen bir konuyu aynen aktarıyorum; Hastanelerde   doğum hanelerinde yapılan yanlışlar! Öncelikle bir anne olarak şunu belirtmeliyim ki; doğum yapma sonucu dünyanın en güzel varlığını kucağınıza almak dünyanın en güzel duygusu olsa da, kadınlar için sıkıntılı bir dönemdir. Huzurun, şefkatin ve en önemlisi güvenin en çok ihtiyaç duyulduğu bir dönemdir bu dönem. Aile içinde görmek istediğiniz bu duyguların hepsini hamilelik başlangıcından doğum anına kadar birlikte olacağınız  doktorunuzdan da beklersiniz doğal olarak. Ancak maalesef ki; özellikle çevremden yaptığım gözlemler sonucunda, hamilelik sürecindeki kadınların hem doktorlara hem de hastanelere güvenmediklerini ve bu güvensizlikle birlikte kendilerini çaresiz hissettiklerini de gördüm. Bu durum, insan sayısının çok fazla olduğu büyük kentlerde daha çok yaşanıyor. Çünkü insanların birbirini pek de fazla tanımadığı bu kentlerde, birinin referansı ile ya da çevresindeki insanlara sorarak güvenilir bir doktor ve hastane bulmaları oldukça güç. Tabi tüm bu gözlemlerimi paylaşırken işini iyi yapan doktor ve hastaneleri tenzih ediyorum. Bunlar benim değil tamamen halkın kendi arasında seslendirdiği konulardır. Sadece bu kadar mı? Elbette hayır. Asıl vahim konu kadınların sezaryen doğuma mecbur bırakılması. Doktorlar doğumları kesinlikle sezeryan diye diretiyor.  Eğer anne ve baba normal doğum istiyorsa, son ana kadar ‘tabi tabi’ deyip içlerinden de ‘son sözü biz söyleriz’ diyorlar… Buradan Sağlık Bakanlığımıza, Ankara İl Sağlık Müdürlüğümüze halkımız ve özellikle anne adaylarımız adına çağrıda bulunmak istiyorum; Şuan hastanelerde 1 aylık doğum listesine bakarlarsa özelikle büyük şehirlerde 1ayda en az büyük şehrin gözde hastanelerinde 150 veya daha fazla veya eksik bebek doğuyorsa tahmin bunun 20 tanesi dahi normal doğum değildir.  Çok iyi araştırdım ve malesef bu bebekler doğumdan hemen sonra saçma sapan bahanelerle yoğuna bakıma yatırılıyor ve anneler bu duruma çok üzülüyor.  Doğumdan sonra araştırmanızı rica ediyorum kaç bebek annesinin kucağına veriliyor.  Sudan bahanelerle bebekler ilk gözlerini annesinin kucağında sıcaklığını hissederek açmıyor. Bu anlayış ilk hafta sütünü engelliyor . Bunu bütün doktorlar bilir.  Lohusa  dinlenmeliki bebeğin rızkını  ve sütünü versin.  Bebekler çoğunluk mama ile büyüyor ve insanlar buna çok üzülüyor. Bizler halkın dili yüreği olmazsak bunları kim duyacak, kim dile getircek?  Bu bebekler bizim gelecekteki nesillerimiz, sağlıklı ve zeki olmaları için normal doğum ve annesi sütü çok önemli.  Hastaneler ticaret alanı değil. Lütfen halka kulak verin dua almak lazım bence. Saygılarımla…

Editör: TE Bilisim