İnterdisipliner Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Bülent Karabulut, son zamanlarda sosyal medya ve  basın yoluyla tıp bilimine ve doktorlara yönelik açıklamalara ilişkin çeşitli değerlendirmelerde bulundu.  Karabulut, ''Hastalar, doktor kimliğini kullanarak prim yapanlar yüzünden zarar görüyor, geç kalma ve yanlış yönlendirmeler  nedeniyle hayatını  kaybediyor. Bu durumun bekleyecek zamanı kalmamıştır'' ifadesini kullandı. İnterdisipliner Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Bülent Karabulut, son zamanlarda sosyal medya ve  basın yoluyla tıp bilimine ve doktorlara yönelik açıklamalara ilişkin açıklamalarda bulundu. Karabulut, doktor kimliğini kullanarak insanları yanlış yönlendirenlerin Türk Tabipleri Birliği, Sağlık Bakanlığı tarafından ivedilikle engellenmesi, RTÜK’ in toplum sağlığını tehdit eden bu kişiler ile yapılan yayınları inceleme altına alması gerektiğini vurguladı. KARABULUT: ''BİR ONKOLOJİ UZMANI KOLAY YETİŞMİYOR'' Son zamanlarda gerek sosyal medya ve gerekse basın yoluyla Tıp Bilimi’ne ve doktorlara yönelik açıklamalara karşı derneğin görüşlerini belirten Karabulut, ''Özellikle Onkoloji alanına yönelik bu asılsız açıklamalar, elbette psikolojik ve sosyal açıdan, sömürüye açık hasta ve hasta yakınlarının olduğu bu mağdur topluluk için, bu kişiler tarafından hedef alınması mantıklıdır. Buradan yola çıkarak, kendilerinin reklamlarını yapmak çok kolay ve kitleleri peşlerinden sürükleme şanşları da yüksektir. Öncelikle kamuoyu şunu bilmelidir ki, bir Onkoloji uzmanı kolay yetişmiyor. Öncelikle 5 yıl İç Hastalıkları ve ardından da 3 yıllık Onkoloji ihtisası. Dile kolay 8 yıl. Elbette bu da yetmemektedir. Eğitim sürecinin tamamlanmasından sonra kazanılması gereken tecrübe ve sürekli kendini ve bilgilerini yenileme de hekimin önündedir.'' dedi. ''DOKTORLUK MESLEĞİNİN TEMELİNDE İNSAN SEVGİSİ VARDIR'' Tüm dünyada Tıp pozitif bilim olarak tanımlanır. Çünkü bilgiyi kanıtlama için uzun seneler süren araştırmalar bilgiyi üretir diyen Karabulut,'' İfade edildiği gibi, üretilen bilgiler yanlış değil, yeni araştırmalarla gelişir ve bu da hastalarımızın tedavi başarılarına yansır. Merak edilirse kolayca anlaşılacağı gibi, bundan 10 yıl önce, kanser tedavisinde elde edilen başarılar ile günümüzdeki başarılar karşılaştırıldığında ne kadar arttığını görmek mümkündür. Hatta devam eden araştırmalarla başarıların daha da yukarılara çekileceği muhakkaktır. “Teknolojinin gelişmesidir asıl olan Tıp değil” diyen bu kişilerin, teknoloji ve tıbbı birbirinden ayırma çabası bile, mantık sınırlarını zorlamasının ötesinde, Tıp bilimini mesnetsiz karalama amacına net bir örnektir. Söylediğinin aksine, doktorların çoğu vicdanlı insanlardır. Mesleğin temelinde zaten insan sevgisi vardır. Elbette aramızda mesleğini icra ederken yanlışlara düşen meslektaşlarımız olabilir, ancak bu koskoca bir camiayı, canını dişine takarak çalışan meslektaşlarımızı da içine alacak şeklide genelleme yapılmasını gerektirmez. Bu son derece büyük bir haksızlık olduğu gibi, vahim bir durumdur. Bu kişilerin açıklamalarına bakıldığında, isimlerinin başında uzman Dr veya Dr ünvanlarını kullanmaları bile sömürünün, medyatik şarlatanlıklarının bir göstergesidir. Eğer tıp bu kişilerin söylediği gibi bir bilim ise, bu ünvanlarını da kullanmamalarını şiddetle öneriyoruz. Bu kişilerin aldığı eğitimin içinde, ilaçların nasıl geliştirildiği, insanlığın hizmetine nasıl sunulduğu öğretilmektedir. Bunları bile bile bu tür açıklamalar, medyatik olma, aykırı söylemlerle basının dikkatini çekme ve hatta reklam amacı ile maddi ve manevi sömürü aracı olarak kullanmanın ötesinde davranışlar değildir. '' şeklinde konuştu. ''HASTA VE HASTA YAKINLARININ HAKLARININ KORUNMASI ŞART'' Kanserin ölüm ile eş değer tutulduğu ülkemizde, pek çok kişinin bu tür söylemlere inanma arzusu kabul edilebilir, ancak bu duyguları kullanmak asla kabul edilemez vurgusunu yapan Prof. Dr. Bülent Karabulut ''Bizler hastalarımıza şifa olabilmek için gece gündüz çalışırken, tıp cahili kişilerin, bilimsel arenadan çok uzak, herhangi bir araştırmaya dahil bile olamamış birilerinin, bu özverili topluluğa bu şekilde saldırması anlaşılır gibi değildir. Aslında bizler anlıyoruz, nedenlerini yukarda da ifade ettiğimiz gibi biliyoruz. Ancak bu duruma, derhal, ivedilikle müdahale edilmesi zaruri bir durum haline gelmiştir. Zira, maalesef bu kişilere inanmak zorunda kalan hastalarımızın ve hasta yakınlarının haklarının korunması şarttır. Maddi ve manevi sömürünün önüne geçilmesi elbette önemlidir. Ancak bu hastalar, bu kişiler yüzünden zarar görüyor ve hatta hastalar geç kalma ve yanlış yönlendirmeler ile kaybedilmektedirler. Bu durumun bekleyecek zamanı kalmamıştır. Bu kişilerin açıklamaları hasta-hekim ilişkilerini de olumsuz etkilemekte, hekime şiddet sorununu arttırmakta, günlük pratiğimizde, daha önemli sorunlarla ilgilenmemiz gerekirken, hasta ve hasta yakınlarına bu akıl dışı açıklamaların yanlışlığını anlatmak zorunda kaldığımız için vakit kaybına neden olmaktadır.'' dedi. ''REYTİNG İÇİN KANAL KANAL, GAZETE GAZETE GEZENLERE DENETİM ŞART'' Maddi ve manevi sömürünün önüne geçilmesinin  son derece önemli olduğunu belirten  Karabulut,  ''Tedavilerde, hastaların hekimlerine tam güven duyması, tedavinin bir parçası haline gelmesi tedavi başarılarını da olumlu etkileyecektir. Oysa bu koşullarda, kafalarında onlarca gereksiz ve bilim dışı bilgilerle, doğruyu yapmaya çalışan meslektaşlarımız arasında kalıp, gitgeller yaşamaları, psikolojik olarak da hasta ve yakınlarını olumsuz etkilemektedir. Devletimizin, Sağlık Bakanlığı’nın son derece özenle inceleyip, tedavi için onay verdiği pek çok tıp uygulamasına karşın, bu söylemlere sahip kişilerin devlet otoritesini de hiçe saydıkları açıktır. Tüm bu nedenleri göz önüne aldığımızda, bu kişilerin, hasta ve hasta yakınlarını maddi ve manevi olarak sömürdükleri, bu amaçla aykırı söylemlerle reyting için kanal kanal, gazete gazete gezdikleri, reklamlarını yaptıkları, doğru olmayan saçmalıklarla kendilerini sürekli gündemde tuttukları açık ne nettir. Artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Bu anlamda özellikle doktor kimliğini kullanarak tüm bunları yapan kişilerin, Türk Tabipleri Birliği, Sağlık Bakanlığı tarafından ivedilikle engellenmesi, RTÜK’ in toplum sağlığını tehdit eden bu kişiler ile yapılan yayınları inceleme altına alması ve bilime aykırı yorum ve davranışların varlığında derhal müdahale etmesi, TBMM’nin de bu konuda ceza gerektiren yasal düzenlemeler için ivedilikle çalışmalara başlamasını talep ediyoruz. Aksi halde maddi ve manevi olarak zarar gören hastalar, ölen hastalar ve öldürülen hekimler hızla artacak, bu durumun vebali herkesi bağlayacaktır.'' dedi. (Ekin Hazal DOĞRUYUSEVER)