Türk Veteriner Hekimler Birliği Başkanı Dr. Talat Gözet, hayvansal ürünlerdeki üretim yetersizliğine dikkat çekerek, ithalatın çözüm olmayacağını ve soruna yeni bir halka ekleyeceğini söyledi. 2018 yılında tarım ve hayvancılıkta ciddi reformlar yapılması gerektiğine dikkat çeken Başkan Dr. Gözet, ‘’Gün gelecek çok uluslu şirketler bizim ahırlarımıza ve meralarımıza sahip olacak ve biz de onların ırgatlığını yapıyor olacağız. Bu nedenle birçok konuda reformlar yapılmalı’’ dedi. Türk Veteriner Hekimler Birliği Başkanı Dr. Talat Gözet, veteriner hekimlerin 2018 yılına dair beklentilerini gazetemize anlattı. Yazı İşleri Müdürümüz Aydın Akyürek ve Haber Müdürümüz Kadir Gürhan’ın sorularını yanıtlayan Gözet, 2018 yılı için son derece önemli tespitlerde bulundu. 2017 yılını, tarım ve hayvancılıkta özellikle tarımsal ve hayvansal üretimde gümrük vergilerinin indirildiği, ithalatın bu kadar rahat bir şekilde yapılabildiği, ithalat sopasıyla küçük ve orta ölçekli üreticilerin korkutulduğu bir yıl olarak geride bıraktıklarını belirten Gözet, “Bu şekilde devam ettiği sürece her yıl daha fazla et ithal edeceğiz. Gümrük duvarları sıfırlanarak yapılan her üründe olduğu gibi yerli üretimin artması mümkün değil. Bu sektörden kaçışlar olacak ve bu sektör dün gelecek bitecek” şeklinde konuştu. “HAYVANCILIKTA İŞTİKALE DE KİTLELERLE DİYALOG HALİNDEYİZ” Meslektaşlarının mesleki çıkarlarını korumak, onlarla bir ontolojik bağ kurmak ve aynı zamanda veteriner hekimin kamu yararına uygulanmasını sağlamak gibi anayasal görevleri olduğunun altını çizen Gözet, “Sadece veteriner hekimlerin haklarını korumak tek başına yetmiyor. Veteriner hekimlerin geçim kaynağı olarak baktığınız zaman hayvancılıkta iştikale de kitlelerle diyalog halindeyiz” dedi. GÜN GELECEK ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER BİZİM AHIRLARIMIZA VE MERALARIMIZA SAHİP OLACAK 2017 yılını, tarım ve hayvancılıkta özellikle tarımsal ve hayvansal üretimde gümrük vergilerinin indirildiği, ithalatın bu kadar rahat bir şekilde yapılabildiği, ithalat sopasıyla küçük ve orta ölçekli üreticilerin korkutulduğu bir yıl olarak geride bıraktıklarını söyleyen Gözet, “Bu politikanın Tarım Bakanlığı’nın çıkaracağı karar ile devam edeceği söyleniyor.  Bu şekilde devam ettiği sürece her yıl daha fazla et ithal edeceğiz. Gümrük duvarları sıfırlanarak yapılan her üründe olduğu gibi yerli üretimin artması mümkün değil. Bu sektörden kaçışlar olacak ve bir gün bitecek. Gün gelecek çok uluslu şirketler bizim ahırlarımıza ve meralarımıza sahip olacak ve biz de onların ırgatlığını yapıyor olacağız” diye konuştu. BİLİNÇLİ BİR GÖÇ OLDU Her geçen gün daha çok dışa bağımlı hale geldiğimize dikkat çeken Gözet, “Mesleğe başladığım 1981 yılında kendi kendimize yeten bir ülkeydik. Güneydoğu ve Doğu Anadolu’dan gelen hayvanları Trabzon limanından Arap ülkelerine ihraç ediyorduk. Geldiğimiz noktada terörle birlikte buradaki meralar kullanılmaz hale geldi. O dönemde kırsal kesim de yaşayan nüfusumuz yüzde 57 iken, geldiğimiz 2017 yılında bu nüfus yüzde 7’lere indi. Kır nüfusu bilinçli bir şekilde kentte göç ettirildi. Bilinçli diyorum çünkü bana göre bilinçli bir projenin ürünüydü. Kırsalda kalan nüfus da üretecek bir güce sahip değil. Hepsi yaşlı nüfustan oluşuyor” ifadelerini kullandı. “ÜRETMEDEN BEDAVA YAŞAYAN BİR TOPLUM OLDUK” 16 yıldır bu ülkede inşaat sektöründen başka bir sektörün desteklenmediğini vurgulayan Gözet konuşmasına şu şekilde devam etti: “Şehirler artık bir Manhattan oldu. Kırsaldaki üreten insanlar da maalesef yatırımlarını kırsala değil, şehirlere yaptı. Geldiğimiz nokta da nüfus azaldı ve tarımsal üretimde dışa bağımlı hale geldik. Sadece bu iktidarın değil, diğer iktidarların da bu konu da sorumlukları oldu. Sonuç olarak üretimden uzaklaştırıldık. Üretmeden bedava yaşayan bir toplum oluşturduk. Bunu geriye döndürmek de zor bir hal aldı.” HAYVANCILIK POLİTİKASI DEVLETE DEĞİL, BUROKRATA BAĞLI SEYREDİYOR “Türkiye’de hayvancılık politikası bir devlet politikası değil, bir bürokrata bağlı olarak seyrediyor. Maalesef ilgili bakanlıklara getirilen kişiler ziraat mühendislerinin ve veteriner hekimlerin açıklamalarını tercüman yoluyla anlayabiliyor. Çünkü konu ile ilgili olmayan kişiler yönetici yapılıyor.” “e-REÇETE HALK SAĞLIĞI AÇISINDAN ÖNEMLDİR” “e-reçete bir sorun değil. Bence olması gereken bir şeydir. Tarım Bakanlığı’nın e reçete konusundaki çalışmalarını destekliyoruz. Klasik reçete ile bir ilacın fabrikadan üretiminden çipliye kadar takip edilebiliyordu. Şu anda ise bir iki yıl içerisinde sistem oturduktan sonra ilaç özellikle kalıntı yapan gıdalarda; çünkü veteriner hekimler, kullanmış oldukları pet hayvanlar haricinde yazmış oldukları reçetelerin yüzde 80 ile 90’nı hayvansal gıda üreten işletmelerde kullanılıyor. Özellikle gıdalarda kalıntı yapan ilaçların arınma süresini tespit etme açısından çok önemlidir. Halk sağlığı açısından oldukça önemlidir. Hangi hayvana ilaç uyguladınız, bu direk sisteme girecek. Ve hayvandan ilacın atılma süreci belli olacak ve ona göre işlemler yapılacak. Bu, olması gereken, üretimden soframıza kadar gıda güvenliği açısından bizim istediğimiz bir sistemdir. Ancak uygulama da ciddi sıkıntılar mevcut.” “HAYVANSAL GIDALARLA İNSANLARA GEÇEN 200’ÜN ÜZERİNDE SALGIN HASTALIK VAR” “Veteriner hekimler olarak asli görevlerimizden bir tanesi halk sağlığıdır. Bugün, hayvansal gıdalarla insanlara geçen 200’ün üzerinde salgın hastalık var. Ki son günlerde gündemi de meşgul etmeye başladı. Kedi, köpek ve at etinin kesilmesi gibi, askeriye gibi kurumsal yapısı çok güçlü olan birimlere gibi. Eskiden bu güçlü kurumsal yapılarda ciddi kontroller yapılıyordu. Askere gelen veteriner hekimler emekliye ayrılana kadar burada görev yapardı. Şimdi çok üzülüyorum askeriye de gıda zehirlenmesi oluyor. Buradaki gıda zehirlenmelerinin yüzde 90’nı hayvansal gıdalardır. Bitkisel gıdalarla herhangi bir risk problem oluşmaz. Risk;et, süt ve yumurta gibi hayvansal hazır gıdalardan meydana geliyor. B gıdalar çok rahatlıkla bozulabilen, bakteri toplayan gıdalardır. Üretimden tüketimine kadar bir takım kriterler dikkate alınmalıdır.” “DİPLOMA TİCARETİNİ SONLANDIRDIK” “Başarılı olduğumuz konulardan bir tanesi de diploma ticaretini sonlandırmak oldu. Diploman boşata olduğunda birisine kiralıyorsun. Biz bu uygulamanın önüne geçtik. Veteriner hekim askeri bir yerde çalışacak. İkinci bir yerde çalışamayacak. Sistemin dışına çıkılmayacak. Geldiğimiz noktada sistemi bozdular. Sistemi bozarsanız toplu zehirlenmeler kaçınılmaz olacak. Bu toplu zehirlenmeler yarın okulda da olabilir. Çünkü vahşi kapitalist sistem kara endeksli bir sistemdir. Bu sistem, kar amaçlı at, eşek, köpek ve kedi eti de satar. O yüzden kontrol ve denetim şarttır.” “VETERİNER HEKİMLERİN KORUMA GÜVENCESİ YOK” “Ürünlerde ki denetim yetkisi tamamen Tarım İl Müdürlüklerine aittir. Veteriner hekimlerin de ciddi ceza yazma yetkileri var ama güvenceleri yok. Veteriner hekimler, bir kasabın dükkanında uygunsuz bir şekilde et satıldığını tespit ederlerse ve ceza yazarlarsa, yarın fiziksel bir saldırıya uğradığında kendilerini nasıl koruyacaklar. Zabıta ve polislerin koruması bulunuyor. Ama veteriner hekimlerin bulunmuyor.” “HAYVANSAL GIDALARLA BULAŞAN HASTALIKLARDA VETERİNER HEKİMLERLE İŞBİRLİĞİ GEREKİR” “Geçmiş dönemlerde Sağlık Bakanlığı’nda, Sağlık Bakanlığı personelinin neredeyse beşte biri oranında veteriner hekim çalışıyordu. Şu anda ise koca Sağlık Bakanlığı’nda 28 tane veteriner hekim çalışıyor. Çünkü orada tabiplerin hegemonyası var. Hayvansal gıdalarla bulaşan hastalıklarda veteriner hekimlerle direkt işbirliği yapılması gerekir. Halk Sağlığı İl Müdürlükleri var fakat buralarda hiç veteriner hekim yok. Sözde Halk Sağlığı Müdürlükleri ile diyalog gerekiyordu. Maalesef Türkiye’de bunlar olmuyor. Ama dünyada baktığın zaman hem Dünya Sağlık Örgütü hem de diğer kurumlar bunları önemsiyor. Bahsettiğimiz şeyler genel de gelişmiş ülkelerde olan şeylerdir. Gelişmiş ülkelerde tek tip ve tek sağlık kriteri var.” “SAĞLIK BAKANLIĞI TABİPLERİN KONTROLÜNDEDİR” “Türkiye’de Sağlık Bakanlığı tabiplerin kontrolündedir. Eczacılar ve diş hekimleri söz sahibi değillerdir. Tarım Bakanlığı’nda ise maalesef veterinerler değil ziraat mühendisleri söz sahibidirler. Çünkü ziraat fakültesinin Zootekni adı altında her bir dalı var. Alınan dersler ve verilen eğitimler konusunda emeğe ve bilime bir saygısızlık var. Kendileri bile bazı dönemlerde bu durumu eleştirirler. “ (Kadir GÜRHAN-Aydın AKYÜREK)        

Editör: TE Bilisim