Vakıfbank Korosu Şefi Sanatçı Serbülent Yasun’la sanat yaşamının 50 yılını, Türk Halk Müziğini konuştuk. Yasun Milli Eğitim Müfredatında ve eğitimin her aşamasında Türküler ve Halk Ozanlarına yer verilmesinin altını çizdi. Müziğe ailede başladığını söyleyen Yasun, Türk Halk Müziği’nin derin kültürünü ve önemini anlatıyor. “MÜZİKTE 50. YILIM” “1946 Çanakkale Ezine doğumluyum, Müziğe ailede başladım. Annem ve Babam Ud çalardı 4 kardeşiz ve dördümüzün müzikle ilişkisi oldu. Ama bilinçli ve sistemli olarak Ankara Atatürk Lisesi’nde koroya girdim onun devamında Halk Evleri Genel Merkezi Türk Halk Müziği Korosu’na geçtim. Oradaki bir bir buçuk yıllık eğitimden sonra TRT’nin açtığı sınavla Ankara Radyosu Yurttan sesler korosuna başladım. O zamandan bu tarafa profesyonel olarak müziğin içindeyim. Müziğe solist olarak başladım ancak 1990’da Koro Şefi olarak devam ettim. 2008’de emekli oluncaya kadar da koro şefliği yaptım. Bu yıl benim 50. Sanat yılım 1966’da TRT’de sınavla girdiğimiz tarihi baz alırsak 50. Yılım doldu. Şimdi çalıştığımız koro, Vakıfbank’ın Türk Halk Müziği Korosu. Koroda da yaklaşık on yıldır görev yapıyorum Koro Şefi olarak. Haftada bir gün çalışıyoruz ve bu güzel çalışmaları da konserle değerlendiriyoruz. Gelen arkadaşlarımızın hepsi amatör, onlara Türk Halk Müziği’nin ne kadar derin ne kadar güzel ve detaylı bir müzik türü olduğunu elimden geldiği kadar öğretmeye çalışıyorum.” “KORO ÇALIŞMASI KOLEKTİF BİLİNCİ GELİŞTİRİYOR” “Zaman içinde o amatör başlayan arkadaşlarımız hobi olarak başladığı müzik çalışmasını ciddi biçimde profesyonelliğe dönüştürebiliyorlar. Özellikle genç yaşta başlayıp müzik okullarına konservatuarlara gidip oradan yetişen ve hem Kültür Bakanlığı’nda hem TRT’de de hem de kendi imkanlarıyla piyasada çalışan öğrencilerim var. Ama bunun yanında sadece amatör olarak kalanlar içinde çok büyük bir haz hem yüzlerinden hem davranışlarından anlıyorum. Kendileri de ifade ediyorlar. Onlar için çok büyük terapi oluyor. Gündelik işlerinin yanı sıra müziğin onlara eşlik etmesi çok önemli bir katkı sağlıyor onlara. Bunlar benim için önemli, çünkü yaptığımız iş sadece bir araya gelip müzik yapmak değil, bunun ötesinde o grubunda kendi arasında bir dayanışması, kolektif bilinci gelişiyor. Ben de bunu hissettikçe, yaşadıkça mutlu oluyorum. “ Koro çalışmalarını konser salonlarında sergilediklerini dile getiren Yasun, Vakıfbank Korosu’nun önemli sayıda takipçileri olduğunu vurguladı. “Koro içindeki arkadaşlarımızın yakınları, müziği sevenler, bizi takip edenler var. ‘Vakıfbank Korosu ne zaman olacak, kimler neler okuyacak’ diyerek bilen seven insanlar takip ediyor. Bu amaçla toplanan 300 400 kişilik kitleye biz çalışmamızı sunuyoruz.” “TÜRK HALK MÜZİĞİ’Nİ BU TOPRAKLARDA YAŞAYAN HERKESİN DİNLEMELİ” Günümüzdeki farklı müzik türlerini değerlendiren Yasun, hepsinin yanı sıra Türk Halk Müziği’nin öz müziğimiz olarak bilinmesi, dinlenmesi gerektiğini savunuyor. “Bugünün müziği bir çeşitlilik diyebiliriz, içinde iyi olanları da var olmayanları da var. Her şey geliştikçe müzik türleri de artıyor. Bunların arasında bizim halkımızın içinden olan öz müziğimiz Türk Halk Müziği bu topraklarda yaşayan herkesin dinlemesi, araştırması dinlemek ve iyinin kötünün öz ve has olanın ne olduğunu sonradan yozlaşanın ne olduğunu ayırt etmesi anlaması için çok önemlidir. Bunun için söylemek, çalmak önemli değildir. Gazetenizin okurlarına da bu yönde bir tavsiyem olsun, Halk Müziğini araştırsınlar. Koroya yeni katılanlar bu konuda eksik oluyorlar ama içine girdikten sonra hem çok seviyorlar hem de müzik değerlendirmesi konusunda bilinçli oluyorlar. Halk Müziği’nin kötü örnekleri de var tabii buna örnek olarak Ankara oyun havalarını verebiliriz. Bunların hiç birisi Ankara türküsü değil, bunlar salonlarda prim yapan popüler müziklerdir.” “HALK OZANLARIMIZ MİLLİ EĞİTİM MÜFREDATINDA YER ALMALI” “Karacaoğlan, Aşık Mahsuni, Ali Ekber Çiçek ve daha birçok halk ozanımızı İnternetten olsun araştırsın insanlar, tanısın bunları. Bir de bunun kaynağına inersek gençlere de kızamıyoruz çünkü Milli Eğitim’de de bunu müfredata almıyorlar. Müzik dersleri boş geçiyor. Tabii olumlu gelişmeler, üniversitelerde ciddi çalışmalar da var. Ama üniversiteye gelinceye kadar da dinleti olsun verilmeli okullarda, illa bir şey çalma söyleme değil dinleme ayırt etmek bunlar önemli kültürleri öğrenmeye katkı da sunacaktır. Dilerim Mili Eğitim müfredatında da bir an önce yer alır.” “AŞIK VEYSEL’İ TANIMIŞ OLMAK ÇOK ÖNEMLİYDİ” “TRT Ankara radyosunda çalışırken Aşık Veysel’le tanışma ona çay ikram etme şansım olmuştu. Gençtim o zaman, programa gelmişti. Onu tanımış olmak, elini öpmek ve ona bir çay ikram etmek benim için çok büyük bir mutluluk olmuştu.” Unutulmaması gereken Halk Ozanlarımızdan seçtiklerimiz Zaralı Halil 'Zaralı Halil Söyler' ünvanıyla tanılan Halil Söyler 1906 yılında zayıf bir çoçuk olarak Sivas iline bağlı Zara ilçesinde dünyaya gelir. Ömür boyu süren bu çelimsizlik nedeni ile 'İnce Halil' olarak da tanınmıştır. Önce annesini sonra babasını kaybeden Zaralı Halil Söyler 14 yaşında Sivas'ta bulunan yetiştirme yurduna yerleştirilmiştir. Burada bağlama çalmayı öğrenmiştir. Zarali Halil'in eserlerini radyoda Neriman Altındağ, Nermin Yapar, Zehra Bilir gibi sanatçılar icra etmişlerdir. İnce Halil 1964 yılında vefat etmiş, geride eşi Kamer Hatun ve sekiz çocugunu bırakmıştır. Davut Sulari Davut Sulari ( 1925, Çayırlı - ö. 18 Ocak 1985[1]), Türk halk müziği sanatçısı. Gerçek İsmi Davut Ağbaba 'dır. Dedesinin yanında yetişti ve Sulari mahlasını kullandı. Dedesi Kaltık Mehmet Ağa tasavvuf şairiydi. Saz çalma, şiir söyleme ve türkü yakma zevkini dedesinden aldı. Âşıklar bayramının Konya'da yapılmasında emeği geçmişti. Türkü, atışma, güzelleme dallarında örnekler verdi. Doğu Anadolu'da asırlardan beri dilden dile anlatılan efsaneleri, menkıbeleri şiirleştirir; sazıyla etkili bir makam ve deyişle dost meclislerinde sunardı. Bütün ömrünü âşıklık geleneğine sadık kalarak sürdürdü. 17 yaşından başlayarak, aşıklık geleneğinin en önemli temsilcilerinden oldu. Konya Aşıklar Bayramı'nın oluşumunda yer aldı. TRT radyolarında bölge sanatçısı olarak çalıştı. Muharrem Ertaş Muharrem Ertaş, ( 1913, Yağmurlubüyükoba - ö. 3 Aralık 1984, Kırşehir), Türk saz ve söz ustası. Abdallık geleneğinin ve Bozlak türünün en önemli isimlerindendir. Ailesi Abdallar diyarı Aksaray Ala Kilise'den gelip, Kırşehir ili Yağmurlubüyükoba köyüne yerleşmiş, Muharrem Ertaş bu köyde doğmuştur. İlk saz hocaları dayıları Bulduk Usta ve Yusuf Usta'dır. Babasının adı Zurnacı Kara Ahmet'tir. Henüz küçük bir çocukken köylerde sünnet ve düğün törenlerinde, bayramlarda saz çalarak dolaşmaya başladı. Orta Anadolu geleneksel halk müziğinden geniş bir repertuvarı vardı. Bozlakların yanı sıra halay türünün de örneklerini çalıp söyledi; Karacaoğlan, Şeyh Galip, Pir Sultan Abdal, Dadaloğlu'nun deyişlerini seslendirdi. Bazen de usandım şu yalan dünyadan Aydost çığırmasında olduğu gibi dinsel içerikli türkülerde söylemiştir. Aşık Summani Narmanlı Sümmani veya Aşık Sümmani (1861; Samikale, Narman, Erzurum - 5 Ocak 1915; Samikale, Narman, Erzurum), Türk aşık asıl adı Hüseyin. Samikale köyünden Hasan Ağa'nın oğludur. Çobanlık yapmıştır, Koşmaları ve hayali sevgilisi Gülperi'yi bulmak için yaşadığı maceraları anlattığı Sümmani ile Gülperi hikâyesiyle ünlüdür. Kendi adıyla anılan türkü ağzının sahibidir. 11 yaşında gördüğü rüya ile aşk ateşine düşmüş, ömrü boyunca rüyasında gördüğü sevgilisi Gülperi'yi aramıştır. Çekiç Ali Çekiç Ali (asıl adı: Ali Ersan), 1932; Kaman, Kırşehir - 13 Eylül 1973; Ankara), Türk saz ve söz ustası, Anadolu halk müziği ozanıdır. Kırşehir yöresi türkü ve bozlaklarının en önemli yorumcularından biridir. Atlas YANAR Onur BİNGÖL