Oyuncular Sendikası, Ankara Sanat Tiyatrosu’nda konservatuvar öğrencileriyle buluştu. Gerçekleşen buluşmada sendikalı, insanca ve güvenli çalışmaya dikkat çekilerek, sektörde yaşanan sorunlar, deneyimler öğrencilere aktarıldı. Keyifli bir şekilde geçen buluşmada, ‘daha iyi bir tiyatro için daha iyi yaşam koşulları’nın altı çizildi. Ankara Sanat Tiyatrosu’nda gerçekleşen buluşmaya Oyuncular Sendikası Genel Başkanı Demet Akbağ, Genel Mali Sekreter Taner Rumeli, Genel Koordinatör Sinem Çetinkaya ve Yönetim Kurulu Üyesi Serdar Orçin katıldı. ‘YAPIMCILAR PARANIN, SİZ SAĞLIĞINIZIN PEŞİNDESİNİZ’ Açılış konuşması yapan Genel Koordinatör Sinem Çetinkaya sendikanın kuruluş sürecini anlatarak, “Biz projenin büyük bir ayağı olarak Ankara’da öğrencilerle buluşmak üzere yola çıktık. Türkiye’de oyuncu olmayı, sendikamızı, kendimizi, sektörü ve mesleği anlatmak istiyoruz. Onun için öncelikle Ankara’dan başladık. Bütün sektörler her geçen gün büyüyor. Dizi ve tiyatro sektörü de aynı şekilde büyüyor. Sektörde yaşanan büyüme kuralsızlığı da beraberinde getirdi. Bu kuralsızlaşmayla birlikte örgütlenme ihtiyacı da arttı. Sendikanın kuruluşunun ardından ilk gerçekleştirdiğimiz şey ise meslek tanımının yapılmasıydı. Meslek tanımlarının yapılması, meslek haklarının savunulması açısından kritik bir noktadır” dedi. Çetinkaya,  “Dizilerdeki çalışma süresi ortalama 15 saattir. Dizilerin süresi uzadıkça bu süre de uzuyor.  Geçtiğimiz yıl bu soruna dair neler yapılabileceğini konuşmak için yapımcılar ile bir araya geldik.  Yapımcılar topu yayıncılara, yayıncıların ise reklam verenlere ve RTÜK’e topu attı. Burada şunu görüyoruz. Yapımcılar ve yayıncılar paranın, siz sağlığınızın ve güvenliğinizin peşindesiniz” şeklinde konuştu. “SEKTÖR BÜYÜYÜNCE SOSYAL HAKLARIMIZI DAHA ÇOK SAVUNUR OLDUK” Sendikal hareketlerin 1970’lerde başladığını vurgulayan Oyuncular Sendikası Genel Başkanı Demet Akbağ, sektöre başladığı yılların sendikal hareketler için daha başlangıç yılları olduğunu belirterek, “Ben 1986 Konservatuvar mezunuyum. O zamanlar bir oyunumuz olsun, sahneye çıkalım bir şeyler öğrenelim derdindeydik. Daha henüz sosyal haklarımız nedir, biz işçi miyiz,  biz ne yapıyoruz, sigortalanacak mıyız telaşında hiç değildik. Oyunculuk telaşındaydık. Bulduğumuz oyunda oynardık. Çok fazla sosyal hakların peşinde koşmayı bir tarafa bırakın, daha çok bu yıl bir oyunda oynayacak mıyız telaşındaydık. Özellikle artık Türkiye’de sezonda 80 tane dizi, 70 tane sinema filmi, belki de 500-600 tane reklam filmi çekilmeye başlandı. Eskiden bu kadar değildi. Sektörü kontrol etmek daha kolaydı. Dolayısıyla bizler tiyatroda oynayan oyuncular, özel tiyatroların patronu ile bazen şifayen sözleşmeler imzalardık. Bazen o bile yoktu. Tiyatroların bir çekirdek kadrosu da yoktu. İşler büyüyüp, dizi ve sinema sektörü bambaşka bir hale gelince mesleğimizi daha çağdaş bir şekilde ve haklarımızı daha çok koruyacak şekilde yapmaya başladık” diye konuştu. “DAHA İYİ İŞLER İÇİN DAHA İYİ ÇALIŞMA KOŞULLARI GEREKİYOR” Akbağ, oyuncuların 4A statüsünde bağlı çalışanlar olduğuna dikkat çekerek sendikalı olmanın meslek haklarının savunulabilmesi açısından önemli olduğunu ifade etti. Bazı yerlerde oyunculara serbest meslek makbuzu kesilmek istendiğini dile getiren Akbağ, yasada bulunan boşluk nedeniyle sıkıntılar yaşandığını aktardı. “SENDİKA İLE BİRLİKTE, ORTAK HAREKET GÜCÜ DOĞDU” ‘Sektörde, okullarda öğretilen eğitim sisteminin getirdiği ve hocaların da bunu biraz fazlasıyla sahiplenerek devam ettirdiği kırbaçlı bazı kuralların sonradan kendine yol çizmekte bazen engeller oluşturabileceğini deneyimledim’ diyen Yönetim Kurulu Üyesi Serdar Orçin, “Örneğin bir tiyatro oyununa girdiğinizde oradaki kurallar çoktan koyulmuş vaziyetteydi. Siz orada var olabilmek için o kurallara çoktan uymanız gerekir. Kendini ifade edebilme, gücü bulma, hissetme y da haklarından bahsetme gibi şeyler belki bizden önceki kuşaklarda daha sertti. Ama bizim zamanımızda da bu kurallar hala işliyordu” dedi. Orçin, “Bir tiyatro da ya da sette bulunmak için çok da seçim şansımızın olduğu bir piyasamız yok. Her birimize ‘alternatifi’ çoktan bulunuyor. Ucuz işgücü bizim sektörde de çoktur. Sektörde biraz hayal kırıklığı yaşadığımı belirtmek istiyorum. Çünkü kırbaçlı kurallardan geliyoruz. Tek başına bir yere varamamam ya da hareket edememe durumum, sendikanın kurulması ile birlikte evrildi. Bu durum bana çok büyük bir güç verdi. Sahada bir araya gelmeden hiçbir şeyin olmayacağını zamanla anlıyorsunuz. O yüzden hem tiyatroda hem de setlerde hayal ettiğim şey ile karşılaştığım şeyler aynı şeyler değildi. Bu durum her meslekte mevcuttur. Yani işin doğasıdır” açıklamalarında bulundu. “KENDİ HAKKIN BİLE FARKINDA OLMAYAN BİRİ NE KADAR ÖZGÜR OLABİLİR” Öğrencilikten, idealler içinden çıkıp kendini tiyatro oyununda bulduğunu kaydeden Genel Mali Sekreter Taner Rumeli ise şunları söyledi: “Okulda memleketi kurtaracaktık, sonra tiyatroyu kurtarmanın peşine düştük.  Yani her şey okulda ki gibi değil, küçülüyor hayaller, idealler. Başta kendi tiyatromuzu kurmanın dışında hiçbir şey hayal etmiyorduk. İdeallerimizden biri buydu. Denedik ve kurduk fakat çok güzel battık. Ankara’yı terk edip İstanbul’a gidince, sektörün içine girince şunu fark ettik; kendi haklarının bile farkında olmayan bir kişi nasıl memleketi aydınlatabilecek ki? Sonuçta bizim mesleğimiz bir aydınlanma mesleğiydi. Sonuçta sanatla birlikte bir aydınlanma yaratmak niyetindeyiz. Dolayısıyla kendi hakkın bile farkında olmayan biri ne kadar özgür olabilir.” “İYİ KOŞULLARDA ÇALIŞMAK TOPLUMSAL BİR DÖNÜŞÜME SEBEP OLABİLİR” Çalışırken kişinin kutsal olduğunun farkına vardıklarını dile getiren Rümeli, “Bizim memlekette bir feda kültürü var. Feda kötü bir şey ama adamak iyi bir şeydir. Kendinizi adadığınız şey için, kendinizi feda etmeniz gerekmiyor. Burada kendinizi korumanız gerekir ki sizin fikriniz devam etsin. Bir kişi kendi fikrini, hakkını koruyamazsa nasıl kendini başkasına aktarabilir ki. Okul ile sektör arasında benim yaşadığım çelişkiler burada düğümleniyor. Özgürlük ve özgürleşme öncelikle insanın kendi hakkının olduğu bir şeydir. Tiyatro kutsaldır, en kutsalı oyuncudur. Çünkü en basit tabiri ile tiyatro dediğimiz şey, bir seyirci ve bir oyuncudan oluşan toplantıdır. Bu yüzden oyuncu da, seyircide kutsaldır. Biz bu eşiği çok kaçırdık. Tiyatroyu daha iyi yapmak istiyorsak, öncelikle bizim daha iyi koşullarda ve şartlarda yaşamamız gerekir. Ancak o zaman bu iş bir domino etkisi yaratabilir, toplumsal bir dönüşüme sebep olabilir” şeklinde konuştu. (Kadir GÜRHAN)

Editör: TE Bilisim