O Ses Türkiye yarışmacılarından Gözde Metin, gazetemize yarışmaya katılma sürecini ve müzik kariyerini anlattı. Gözde Metin, ilk tur elemelerinde Sezen Aksu’nun ‘Vay’ isimli şarkısı ile Murat Boz’un takımına katılarak, ikinci tura yükselmişti. İlerleyen dönemlerde müziğinin daha fazla ses getirmesi için çabalayacağını söyleyen Metin, O Ses Türkiye’nin heyecanına heyecan kattığını da dile getirdi. Ankaralılara da bir mesaj ileten Metin, ‘’Ankara’yı güzel bir şekilde temsil edeceğim, bu süreçte onların da desteklerini bekliyorum’’ dedi. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? 24 yaşındayım ve Abant İzzet Baysal Üniversitesinde, Grafik Tasarım ve Fotoğrafçılık bölümü öğrencisiyim. Bu şekilde öğrenimime devam ediyorum hala. Hem müzik kariyerime hem de öğrenciliğimi bir arada yürütüyorum. Benim müziğe olan ilgim aslında çok küçükken başladı. Ben bunu fark ettiğimde ilkokuldaydım. Müzik hayatım, ortaokulda girdiğim bir yarışma ile başladı. Ankara’da il çapında düzenlenen bir yarışmada derece aldım. Sonrasında da müziği hiçbir zaman bırakmak istemedim. Çünkü çocukluğumdan beri beni ben yapan, hissettiğim bir şeydi. Zaten ailemizde de çok fazla, müzisyen, heykeltıraş, ozan ve şair bulunduğu için biraz da anne baba tarafından gelen bir şey diyebiliriz. Bu tip konularda en önemli şey aile desteğidir. Sizin aileniz size nasıl destek oldu? Ailem bu konuda her zaman arkamdaydı. Yani yaptığım, bulunduğum aktivitelerde, Ankara’da verdiğim konserlerde, sahnelerde her zaman yanımda olmaya ve destek olmaya çalıştılar. Çünkü müzik onların da çok sevdiği bir kulvar. Annem, babam, abim ve diğer akrabalarım müzik hakkında inanılmaz ilgililer. Bu nedenle bana çok büyük destek oldular ve yanımda oldular. Aynı zamanda bana güvendiler. Onların desteği ile birlikte, ben de onlardan güç alarak bir şeyler yapmaya çalıştım. Yol gösterme anlamında, anne, baba ve abi dışında bu işle ilgilenenler var evet ama ben kimseden yol gösterimi almadım. Kendi başıma uğraşarak geldiğim bir noktadayım. Çevremdekilerin müzik ile uğraştığını biliyorum, onlar da benim uğraştığımı biliyorlar ama herhangi bir yol gösterimi alma gibi bir durumum olmadı. Tek başıma halletmek istediğim için bu yola tek başıma çıktım. Müzik alanında ne gibi eğitimler aldınız? Müzik konusunda ses eğitimi almadım ama lise dönemimde bateri eğitimi aldım. Bir dönem de ortaokulda bağlama dersi almıştım ama çok uzun soluklu olmadı diyebilirim. Çünkü şarkı söylemek benim için her zaman daha fazla ön planda olduğu için enstrümanı biraz daha arka planda tuttum. Aslında birçok kişi de eğitim almadan önce kendi sesini keşfeder. Ben de tabii ki şarkı söyleyerek kendimi keşfetmeye başladım. Sonrasında eğitim almadan buna devam etmek şu şekilde oldu; devamlı sahne yapmak, devamlı bu işin içerisinde bulunmak size çok şey katıyor. Bir şarkıyı nasıl söylemeniz gerektiğini, hissederek söylemeniz gerektiğini, o şarkıyı yaşamanız gerektiğini anlıyorsunuz. O zaman ders almanıza bile gerek kalmayabiliyor. Çünkü o söylediğiniz şarkıyı hissetmek çok önemli. İlk sahne deneyiminiz nasıl oldu? İlk sahneye çıkışım ortaokulda katıldığım bir yarışma ile oldu. Ondan sonrasında lisede, belediyeler çapında düzenlenen organizasyonlara katılmaya başladım. Bu tip organizasyonlarda bizim kendi müzik öğretmenlerimiz de vardı. Onların doğrultusunda konserler vermeye başladık. Gençlik Parkı’nda geniş çaplı bir konserimiz oldu ama bu büyük bir organizasyon olduğu için solistlerimiz, orkestramız çok kuvvetliydi. Herhangi bir ücret talep etmeden severek yaptığımız bir iş oldu. En son yaptığımız konser 5 bin kişilik bir konserdi. Mustafa Ceceli’nin alt kadrosu olarak sahne almıştım. Benim için inanılmaz bir deneyimdi. O zamanlar tabi bu işi bu kadar profesyonel yapmadığım için benim için inanılmaz farklıydı. Bu Kızılay, Tunalı, Çankaya gibi yerlerde bulunan mekânlarda sahne almaktan çok daha farklı bir deneyimdi benim için. Direk konser tadında yaptığımız bir şeydi. Belediye bünyesinde yapılan bir organizasyon olduğu için, konser tadında, farklı alanlarda çalışmaya başladık. Bu şekilde benim müziğe olan ilgim artmaya başladı. Okul ve müzik hayatını nasıl dengede tutuyorsunuz? Lise bittikten sonra, grafik tasarımı stajımı TRT bünyesinde yaptım bu da benim için çok büyük bir avantaj oldu. Daha sonrasında üniversite zamanında da müziğe daha profesyonel bir şekilde devam ettim. Aslında, grafik tasarımında öte ben müzik bölümünü çok istemiştim. Ama yetenekli olduğum için ailem beni oraya da yönlendirmek istediler. Önce grafik tasarımı oku daha sonra müzik için biz senin her türlü arkandayız diye beni bölümüme yönlendirdiler. Ama şöyle söyleyebilirim, müzik de grafik tasarımı da benim için çok önemli, fakat müzik biraz daha ağır basıyor. Yine de buna rağmen okulumla arama bir çizgi çizmiyor. Okulum da benimle birlikte geliyor, müzik neredeyse okulum da orada benimle beraber oluyor. Elimden geldiği kadarıyla ikisini eşit tutmaya çalışıyorum. Zaman zaman aksaklıklar tabii ki oluyor. İster istemez, sahnelerden, bu yoğunluktan bazen aksaklıklar yaşanıyor ama ciddi derecede okulumun önüne geçtiğini söyleyemem. O Ses Türkiye’ye katılma sürecinizden bahseder misiniz? O Ses Türkiye’ye katılmam aslında biraz ani oldu diyebilirim. Şu an etrafımda beni itekleyen, bu konuya şevklendiren çok insan oldu. Onların bana verdiği enerji ile katıldım. Yarışmaya katılma taraftarı bir insan değildim ama teknik anlamda bana çok şey katacağını düşündüğüm için ben de yarışmaya katılmaya karar verdim. Yarışmaya katıldım, birinci elemeyi geçtim şimdi ikinci turumuz yayınlanacak. Benim için inanılmaz heyecanlı ve yorucu geçti ama buna rağmen zevkliydi. Tabii bundan çok fazla şey öğreniyorsunuz. Medya içerisinde bulunmak, televizyon karşısında bulunmak, sanatçılarla birlikte çalışma fırsatı yakalamak çok önemli şeyler katıyor. Her şeyden ziyade duruşunuza, duruş katıyor diyebilirim. Oradaki ambiyansı görüyorsunuz ve neyin ne olduğunu daha iyi anlıyor, teknik açısından da kendinizi geliştiriyorsunuz. O Ses Türkiye’nin atmosferinden bize bahseder misiniz? Bizim orada, inanılmaz zevkli bir atmosferimiz var. Orada çalışan arkadaşlarımız zaten çok ilgililer, güler yüzlüler.  Yarışmacılarla kendi arkadaşları ile ilgilenir gibi ilgileniyorlar. Makyözlerimiz, kuaförlerimiz, prodüksiyon ekibi dahil olmak üzere herkes bir koşturma halinde. İnanılmaz güzel bir düzen ve büyük bir prodüksiyon var. Burada bulunmak gerçekten çok heyecanlı. O insanların uğraşını ve emeğini görmek, sonrasında o sahnenin tadına varmak, Tarık Sezer orkestrasıyla sahnede olmak gerçekten inanılmaz heyecanlı. İnsana çok fazla şey katıyor. Duruş katıyor, teknik katıyor, heyecanınıza heyecan katıyor. En önemlisi de bu. Gerçekten çok önemli bir platform. Sonrasında zaten sanatçılarımızın geldiği evre çok başka bir evre. Televizyondan bakıldığında bazı şeyler çok klişe gibi geliyor. Örneğin, ‘O Ses Türkiye platformunda bulunmak çok farklı’ gibi herkesin söylediği şeyler var. Ama gerçekten bunu yaşıyorsunuz. Şarkı söyleyen sanatçılarımız bile o sahneye çıktıkları zaman, ‘’Gerçekten bu platform çok farklıymış’’ diyorlar. Sahne alan, tiyatro yapan, kamera karşısına çıkan insanlar bile bunu söylüyorlar. Bir de bizleri düşünün. Daha yeni kamera karşısına çıkan kişiler olarak inanılmaz heyecanlı oluyor ama dediğim gibi çok zevkli bir platform. Yarışmadan derece ile ayrılırsanız neler yapmak isterseniz? Tabii ki bu yarışma bana şu anda bile fazla şey katıyor. İleriye yönelik, bu işi çok severek yaptığım için çok daha iyi yerlere gelebilmek ve bu işte yürüdüğüm çizgiyi sağlamlaştırmak. Bu işte çok daha fazla göz önünde olabilmeyi ve parlamayı istiyorum. Çok daha kaliteli yapmayı hedefliyorum. Bu işte, sesinizi ne kadar çok duyurabiliyorsanız, ne kadar çok kitleye hitap edebiliyorsanız, o kadar mutlu oluyorsunuz. Çünkü şarkılarınızı, sesinizi insanlara duyurabilmek bu işin en önemli noktası. Zaten sahneye çıktığında, bir sanatçının, kendini şarkısı ile sözleri ile ifade ettikten sonra karşı taraftan aldığı tepkiler her zaman çok önemlidir ve sanatçıyı kendine getiren, toparlayan şeylerdir. Bu yüzden daha çok kitleye kendimi ifade etmek anlamında benim için ilerleyebilmek çok önemli. Ankara sizin için ne ifade ediyor, buradan Ankara’ya bir mesajınız var mı? Ben Bolu’ya gelmeden önce yıllarca Ankara’da yaşadım ve Ankaralı sayılırım. Ankara’yı gerçekten çok seviyorum. Yaşanılası ve insanın rahat rahat gezebileceği, eğlenebileceği ama aynı zamanda da dinlenebileceği bir şehir. Bunların dışında doğal güzellikleri de içinde barındıran bir şehir. Her şeyden önce ailemin bulunduğu şehir. Şu anki durumumdan ziyade her şeyin başlangıcı Ankara’ydı benim için o yüzden Ankara’yı çok seviyorum. Şu an Bolu’da yaşıyorum ama okul hayatım bittikten sonra Ankara’da yaşamak istiyorum. Merkezim Ankara olsun buradan nereye gidip geleceksem benim için hiç önemli değil. Ankara’yı çok seviyorum ve elimden geldiğince de Ankara’yı güzel bir şekilde temsil etmeye çalışacağım. Umarım üstesinden gelirim, bu konuda kendime güveniyorum ama Ankara’nın da desteğini bekliyorum tabii ki. Rozita Merve HAMİDİ    

Editör: TE Bilisim