Sanatçı ruhlu bir gençti. Çizdiği karikatürler hayatının ayrılmaz bir parçasıydı. Bir yandan sanatından vazgeçmek istemiyordu ancak para da kazanmak zorundaydı. O da gazete gazete dolaşıp çizdiği karikatürleri satmaya çalıştı. Hangi gazeteye gitse ret cevabı yüzüne bir tokat gibi çarpıyordu. Karikatürlerini götürdüğü gazetelerden hep aynı cevabı alıyordu: “Bu işte başarılı değilsin, neden farklı bir alana yönelmiyorsun?” Bu tavsiyeler ona dünyanın en büyük hakareti gibi geliyordu. Hayatının bir anını dahi karikatür olmadan düşünemezdi. Yüzüne kapatılan onlarca kapıdan sonra sonunda bir kilise rahibi onu kilisedeki faaliyetleri resmetmesi için işe aldı. Hem resimleri çizebilmesi hem de konaklayabilmesi için ona kilisenin eski garajını verdiler. İçinde farelerin cirit attığı o garajdan bir şöhret doğdu. Walter Ellas Disney bir gün resim çizmeye çalıştığı sırada bir fare meydana çıkarak garajın zemini üzerinde oynamaya başladı. Fareyi besleyen ve arkadaşlık kuran Disney, zaman içerisinde fare ile olan arkadaşlığını geliştirdi. Fare resim sehpasının üstüne çıkacak kadar ona alıştı. Zaman geçmiş, Disney yine beş parasız kalmıştı. Pansiyon odasında oturup ne yapacağını düşünüyordu. Birden aklına Kansas City'deki garajın faresi geldi. Hemen bir fare resmi çizdi ve böylece Mickey Mouse doğmuş oldu. Ve bundan 88 yıl önce bugün, Walt Disney'in yarattığı çizgi film Mickey Mouse'un ilk gösterimi yapıldı. Walter Ellas Disney’i başarılı kılan asla vazgeçmemesi oldu. Eğer gazetelerdeki yazı işlerini dinleseydi belki bir yerlerde onlar gibi sabit maaş ile çalışan biri olacaktı ve kimse onu tanımayacaktı. İnandığı şeyin peşinden gitmeseydi de aynı akıbete uğrayacaktı. Sözgelimi o dönemde karikatürden kazandığı paradan çok daha fazlasını başka bir işte kazanabilirdi. Ancak Disney bunu yapmadı, kazandı. İnandığımız şeylerin peşinden gidebilecek cesarete sahip olabilirsek eğer bugün 88 yaşındaki Miki Fare’nin yaratıcısı gibi bir gün; er ya da geç ama mutlaka emeğimizin karşılığını alacağız.
Editör: TE Bilisim