Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, görevinden istifa edecek olan Melih Gökçek hakkında açıklama yaptı. Gökçek’in Ankara'nın tarihine kara bir leke olarak geçtiğini belirten Nazlıaka, "Gökçek'in hesabı mahşere kalmaz, Gökçek er ya da geç hesap verecek. Cumhuriyetin yapısı ve mirası tek tek katledildi. Ankara Başkentten “boşkente” çevrildi” dedi. Ankara’nın, kurtuluş mücadelesinin aklı ve kuruluş efsanesinin kalbi olduğunu söyleyen Nazlıaka konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Cumhuriyetten önce bozkırın ortasında kaderine terk edilmiş olan bu kent, Başkent olduktan sonra çağına öncülük eder hale gelmiştir. Kurumları ve tarihsel dokusuyla, yapı ve mimarisiyle, eğitim, kültür ve sanat alanındaki atılımlarıyla, kadın-erkek eşitliğini içselleştirmiş olan çağdaş, ilerici ve laik yaşam biçimiyle aydınlığın şehri olmuştur. Bu aydınlık Ankara’dan tüm Türkiye’ye yayılmış ve her alanda kalkınma hamleleri atılmıştır. Cumhuriyetin ilanının hemen ardından hayata geçirilen planlı kent uygulamasının en iyi örneklerinden biri olan Ankara, ne yazık ki Gökçek döneminde uğradığı saldırılarla hem tarihini hem de kimliğini kaybetti. 1994 yılında Ankara’nın tepesine çöreklenen bu zihniyet, Ankara’yı itinayla Başkent’ten “boşkente” çevirdi. “Her dönemin adamı” olma sıfatının hakkını veren bu zat, partisini değiştirse de tavrını değiştirmemiş, aynı kindar duygularla Başkentimizi hırpalamıştır. 2002 yılından sonra bu saldırılar hız kazanmış ve iktidar destekli zorbalık ve rantçılık bu zihniyetin sloganı haline gelmiştir. “ANKARA ZULÜMLERLE TANIŞTI” 23 yıldır süren Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde Gökçek'in adı birçok yolsuzluk ve usulsüzlük vakasıyla gündeme geldi. Milletvekili seçildiğim 2011 yılından bu yana bu konularla ilgili yüzlerce soru önergesi vermeme rağmen, hiçbiri doğru düzgün yanıtlanmadı. Meslek odaları ve STK’larla birlikte birçok suç duyurusunda bulunduk; hiçbiri hakkında soruşturma açılmadı. “CUMHURİYETİN MİRASLARI KATLEDİLDİ” Gökçek, 1980 yılında tescilli eser statüsüne kavuşturulan İller Bankası’nın yıkımı esnasında zafer pozları verecek, Ankara’nın akciğerleri olan AOÇ ve ODTÜ ormanlarına saldıracak, hayvanat bahçesini yok edecek, Türkiye’nin ilk toplu konut projesi olan Saraçoğlu Mahallesi’ni hedefine alacak, Ankara’nın hastanelerini kanalizasyon basarken “o” şehrin yedi girişine 31 milyon TL harcayarak kapılar yaptıracak, yollarımız çöküp can alırken “o” 20 yıl boyunca 1 metre metro yapamayacak, önce kediler, sonra dinazorlar ve çeşitli ucubelerle Başkentimizi kocaman bir “oyuncak dükkânı” haline getirmeye çalışacaktı. Gökçek’in peçete üzerine çizerek hayata geçirdiği konuşulan Gökkuşağı projesi 6 altı ayda iflas edecek (ki bu projenin billboard reklamları için 3 milyon 610 TL harcandığı iddia ediliyor), 71 milyon TL’ye mal olan demir kafes 8 yıl sonra yerinden sökülecek, Samanyolu Outlet projesi hüsranla sonuçlanacak, Ankaralıların vergileri çarçur edilecekti. Gökçek, her fırsatta temsilcisi olduğu zihniyetin Cumhuriyet değerlerine ve yapılarına saldırısını fütursuzca savunacak ve ete kemiğe büründürecekti. “YILLARCA ANAKARA’YI BİR CEHALET YÖNETTİ” Arkadaşlar bilindiği üzere sosyal medya yararlı olduğu kadar yanlış bilginin kolay yayılmasına, asparagaslara ve tarihsel çarpıtmalara da açık bir mecra. Bu yanlış bilgi adreslerinden biri de Gökçek’ti hiç kuşkusuz. Bu ülkenin tarihini bilmeyen, bilmiyorsa araştırıp öğrenmeyen ve tarihi kendi siyasal dünyasında değerlendirmeye tabii tutan bir Belediye Başkanı olur mu? Ama ne yazık ki oldu ve bu cehalet yıllarca Ankara’yı yönetti. Hatırlayalım; Gökçek Cumhuriyetimizin kurucularından İsmet İnönü’yü karalamak adına bir fotoğraf paylaşmıştı. Güya CHP iktidarı döneminde sokaklarda insanların bıyık ölçüleri alınarak halka zulmediliyormuş! Oysaki o fotoğraf Hitler’in Almanya’sına aitti ve 1933 yılında çekilmişti. Gökçek’in üç kağıtları bununla da bitmedi. Örneğin referandum sürecinde inşaat işçilerinin duvara tuğla ile yazdığı “HAYIR” yazısı Gökçek ve trolleri tarafından montajlanarak “EVET” haline getirilmiş; üstüne üslük bir de “eline sağlık usta” diyerek bu yalana ortak ettiği inşaat işçisini kutlamıştı. “ANKARAGÜCÜ GÖKÇEK’TEN NASİBİNİ ALDI” Tüm bunları anlatıp Ankaragücü’nden bahsetmemek eksiklik olacaktır. 107 yıllık bir çınar olan ve Ankaramızın gözbebeği olan Ankaragücü de Gökçek’ten nasibini aldı. Siyasi rantlarla kurulan Osmanlıspor adına Ankaragücü harcandı. Takım borç batağına, transfer yasaklarına mahkum edildi. Gökçek o dönemlerde forma yetersizliğinden maçın ikinci yarısına ıslak formayla çıkan, tüm koşulsuzluklarına rağmen kaderine mahkum edilen Ankaragücü’nün yok olmasını istedi. Yardım taleplerine “o zaman takımı bana verin” dayatmasıyla cevap verdi. Ancak tüm bunlara ve Gökçek engeline rağmen Ankaragücü bu dar boğazı aşarak aldığı sayısız başarılar ile bizleri onurlandırdı, yoktan var oldu. Gökçek müze diye diye kendisi müzelik oldu; Ankaragüçlüler onun takıma verdiği zararları hiç unutmayacak. Ne zaman Ankara ile ilgili sorunları gündeme getirsek, Gökçek, sorunu tartıştırmamak için sorunu dile getireni tartıştırma yöntemini kullanıyordu. Bu durumdan Başkentine sahip çıkan bir Ankara Milletvekili olarak ben de nasibime düşeni aldım. Örneğin; şehrimizin su problemini gündeme getirdiğim için beni ve komşularımı “su kaçakçısı” ilan etmekten çekinmedi. “Kaçak su” yalanı yargıdan dönmesine rağmen, hakkımda yürüttüğü kara propagandalar bitmedi. Bir kez daha hatırlatıyorum: Melih Gökçek sadece sahibinin sesinden ibarettir. Temsil ettiği zihniyet bellidir ve ortadadır. Yerine kim gelirse gelsin, Ankaralılar için değil, kendi için menfaat peşinde olan her kim olursa olsun bizi karşısında bulacaktır. (Kadir GÜRHAN)  

Editör: TE Bilisim