Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı 100 günlük eylem planı içinde yer alan nafaka düzenlemesi ile ilgili konuşmalar gündemdeki yerini koruyor. Boşanma sonrası ödenen süresiz nafakayı ‘’süresiz’’ olmaktan çıkarmayı hedefleyen yeni düzenleme hakkında konuşan Avukat İrem Ersoy, tasarı ile ilgili olarak ''Bir tarafı korumaya çalışırken bir diğer tarafın haklarını zarara uğratmayacak, hakkaniyete en uygun çözümün bulunulacağından bahsediliyor’’ dedi. Süresiz nafaka sisteminde düzenleme yapılıp yapılmayacağı bir süredir gündemde. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı 100 günlük eylem planındaki “adil bir nafaka ödeme sistemi kurulması” hedefi için hükümet harekete geçti. Gündemin sıcak başlıklarından olan nafaka tasarısı hakkında merak edilenleri Avukat İrem Ersoy'a sorduk. Gelin, Avukat İrem Ersoy'a ve nafaka tasarısı hakkında yapmış olduğu açıklamalara yakından bakalım. ''Merhabalar,  Ben Avukat İrem Ersoy. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni 2004 yılında bitirdim. 2003 yılında henüz öğrenciyken çalışmaya başladım. 2005 yılında avukatlık stajımı tamamlayarak bir süre çeşitli bürolarda çalıştıktan sonra 2007 yılında da kendi büromu kurdum.  Bir dönem Ankara barosunda eğitim merkezinde stajyer avukatlara  5 sene kadar 'aile hukuku' ve 'mal rejimleri' hususunda seminerler verdim. Genel olarak aile hukuku ve iş hukuku,üzerine çalışmalarım var'’ ‘’ YENİ MEDENİ KANUNUMUZ EVİN REİSİ ERKEKTİR KAVRAMINI ORTADAN KALDIRDI’’ Nafaka nedir? Hangi tip durumlarda nafaka bağlanır? sorularını yanıtlayan Ersoy, ''Nafaka  kelime anlamı olarak  'geçimlik' , geçinmek için gerekli olan şeylerin tümü şeklinde tanımlanabilir.  Hatta evimizin nafakasını çıkarmak gibi bir kavram vardır. Nafaka için geçimimizi sağlamaya yönelik bir meblağdır diyebiliriz. Aile hukuku bazında düşündüğümüz zaman boşanma veya ayrılık durumunda ilkin nafaka söz konusu olur. Bir kadın evden ayrılmak zorunda kaldığında ya da bir boşanma sürecine girildiğinde ki bu sürece girildiği zaman müşterek konut ziyadesiyle taraflardan birince terk ediliyor. İşte bu sürece girildiğinde  bu meblağ öncelikle tedbir nafakası olarak karşımıza çıkıyor. Henüz bir boşanma davası yokken tarafların ayrı hayatlar sürmek zorunda kalmaları durumunda eşlerden birisi (yoksulluğa düşen taraf), diğerinden nafaka talep edebiliyor. Yani bir boşanma davası olmasına gerek yok. Sadece tedbir amaçlı olarak biz şu koşullarda ayrı yaşamak zorunda kaldık veya ben evden kovuldum ya da evi terk etmek zorunda kaldım denildiği zaman da o süreçte henüz bir boşanma davası açmamışken bile aile mahkemesinden bir nafaka talep edebiliyor. Bunun adı tedbir nafakasıdır. ‘’NAFAKA SADECE KADINA ÖDENEN BİR MEBLAĞ DEĞİLDİR’’ Nafakada temel belirleyici kriterin ekonomik güç olduğunu ve nafakanın her iki cinse de ödenebileceğini dile getiren Avukat İrem Ersoy, ‘’Nafaka sadece kadına ödenen bir meblağ değildir. Aynı zamanda kadınlarda boşandıkları eşlerine nafaka ödemek zorunda kalabilir. Çünkü yasada nafaka kadına yönelik ödenir olarak değil eşlerden yoksulluğa düşecek tarafa ödenir şeklinde bir belirleme vardır. Nafakada temelde ekonomik güç belirleyicidir. Kim yoksulluğa düşecekse o kişiye diğer tarafın nafaka ödemesine hükmedilir deniliyor ama her ne kadar 4721 sayılı Türk medeni kanunumuz evin reisinin erkek olduğu yönündeki düzenlemeyi kaldırmış olsa da, bizim toplumumuzda ekonomik belirleyici hala erkek olduğu için ziyadesiyle erkeğin kadına nafaka ödemesi şeklinde bir durum ortaya çıkıyor. ‘’ şeklinde konuştu. ‘’BOŞANMA DAVASI BİTTİĞİ ZAMANDA ORTAYA İKİ İHTİMAL ÇIKAR’’ Boşanma davası açıldığı zaman koşulları varsa dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere bir tedbir nafakasına mutlaka hükmedilir diyen Ersoy, sözlerine şöyle devam etti : Bu durumda da boşanma davası dolayısıyla yoksulluğa düşen taraf ağırlıklı olarak kadındır. İstisnai olarak erkeğin talepçi olduğu durumlarda var ama bu sayı o kadar az ki ziyadesiyle kadının bu alanda korunduğunu, korunmaya gereksiniminin olduğunu görüyoruz. Yoksa yasadan kaynaklanan bir pozitif ayrımcılık durumu yoktur ama topluma, mahkemelerin önüne gelen dosyalara baktığımızda yoksulluğa düşecek olan taraf genelde kadın oluyor. Dava devam ederken tedbir nafakası altında bu nafaka bağlanır ve boşanma davası bittiği zamanda ortaya iki ihtimal çıkar. İlki boşanma davasının kabul edilmesi bir diğeri de reddedilmesidir.  Kabul edildiği takdirde, tedbir nafakası koşulları hala devam ediyorsa yoksulluk nafakasına dönüşür eğer reddedilirse, evlilik birliği hala devam ediyor kabul edilir.  Karar kesinleşinceye kadar tedbir nafakası devam eder ancak kararın üst mahkemece uygun bulunması halinde tedbir nafakası kesilecektir. MÜŞTEREK ÇOCUKLAR İÇİN ÖDENEN NAFAKA: İŞTİRAK NAFAKASI Bir diğer ayakta müşterek çocuklar için ödenen nafakadır diyen Avukat İrem Ersoy ,’’ Çocuklar için ödenen nafakada' iştirak nafakası' adını alıyor. Yine dava süresince müşterek çocukların bakım ve ihtiyaçları için tedbir nafakası ödenmesi söz konusudur.  Örnekle açıklayalım; anne, baba ve iki çocuk var. Boşanma sürecine girdiler, baba evden gitti ya da anne çocuklarıyla birlikte kendi ailesinin yanına sığındı.Bu durumda diğer eşin çocuklar için de nafaka ödemesi gerekiyor. Bu süreçte dava devam ederken ki süreçte bunun adı tedbir nafakasıdır.Dava bitiminde eğer boşanma davası olumlu sonuçlanır, boşanma kararı verilirse velayet kimin elindeyse ( velayet anneye bırakıldıysa, babanın çocuklara, velayet babaya bırakıldıysa annenin çocukların bakım ve ihtiyaçları için bir nafaka ödemesi gerekir)buna da iştirak nafakası denir. Burada bir diğer önemli nokta,18 yaşına kadar çocuklara bu nafakanın ödenmesinin mümkün olması. Kural olarak  Türk Medeni Kanunu gereği 18 yaşın ikmaliyle (rüşt) kazanılarak nafaka kesiliyor fakat eğitim hayatı devam eden çocuk' benim eğitim hayatım devam etmekte dolayısıyla bana bir yardım nafakası ödemeni talep ediyorum' diyerek dava açtığında eğitim hayatının sonuna kadar nafakanın ödenmesi sürecini uzatabiliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı 100 günlük eylem planı içinde yer alan nafaka düzenlemesinin seyrini değerlendiren Avukat İrem Ersoy şunları kaydetti: ‘’Bu anlamda son durum tasarı üzerindeki görüşmelerin devam ettiği yönünde. Konunun asıl çıkış noktasıysa erkek mağduriyeti KAVRAMI üzerinden şekillendi. Şuan durum hala tasarı halinde, görüşmeler devam ediyor.Tasarıda  adil olabilecek yani bir tarafı korumaya çalışırken bir diğer tarafın haklarını zarara uğratmayacak, hakkaniyete en uygun çözümün bulunulacağından bahsediliyor.  Benim görüşüm bu tasarının çalışmaların bir an evvel hızlandırılarak yasalaştırılacağı yönünde.’’ ‘’YENİ TASARIDA SÜRESİZ OLAN NAFAKANIN 5 YIL İLE SINIRLANDIRILMASI, BELİRLİ KOŞULLARA BAĞLANMASI ÖNGÖRÜLÜYOR’’ Ersoy ‘Süresiz’ nafakayı süreksiz olmaktan çıkarmayı hedefleyen yeni düzenleme hazırlığıyla ilgili olarak şunları dile getirdi. ‘’ Şu anki 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 175'nci maddesi aynen şöyle söylüyor: '' Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.''  Buradan şunu anlıyoruz, nafaka isteyebilmek için kusur yine önemli kusurunun diğerinden daha ağır olmaması ve yoksulluğa düşmesi gerekiyor. Diğer tarafında mali gücüne ve oranına bakılması gerekiyor. Kriterler bunlardı ve süresiz olarak ifadesi geçiyordu. Şu anda tartışılan  şey şu; nafakayı belirli koşullara bağlayalım. Benim yaptığım tanımlamaya göreyse ; nafaka uygulamasının matematiksel bir izahı olsun deniliyor. Tasarıyla alakalı olarak basına yansıyan açıklamalarda evliliğin süresine, çocuğun olup olmamasına veya çocuk sayısına, kadının yaşına, gelir seviyesine ve kusur durumuna bakılacağı konuşuluyor. Nafakanın süresiz olmasının belirli alanlarda sıkıntı yarattığını biz uygulamada görüyoruz fakat konuşulan tasarı belirli koşullara bağlanmakla birlikte süreli olmasında da 5 yıl gibi bir süre öngörülüyor. 3 yıl, 5 yıl gibi zaman dilimlerini hakimin takdirine bırakıyor. Süresiz olarak nafaka istemesinin bu anlamda önü kesilecek ve belirli kriterler sağlandığında hakim somut olayın durum ve koşullarına göre,  eşler tarafından en fazla 5 yıla kadar nafakaya hükmedebilir diyor, çocuk tabi ki bunun dışında kalacak. Özetle, mevcut haliyle yeni tasarı süresiz olan nafakanın 5 yıl ile sınırlandırılması ve belirli koşullara bağlanması bir nevi formülize edilmesi yönünde. ‘’ ifadesini kullandı. ‘’TASARI BİR KISIM İÇİN MAĞDURİYET YARATACAK FAKAT BİR BAŞKA TARAFTAN BAKTIĞIMIZDA DA DURUM TAM TERSİ OLACAK’’ Konuşulan nafaka tasarısının kadınlara nasıl yansıyacağını da değerlendiren Ersoy, ‘’Büyük bir ülke ve kalabalık bir toplumuz her koşulda çeşit çeşit ekonomik ve sosyal standartta yaşayan insan var.  5 yılla sınırlı olmasının haklı bulunacağı durumlar var, haksız kalacağı durumlar var. Tek umudum süresiz olarak ibaresinin yanına bir ''veya'' eklenmesinin eklenerek alternatifli bir düzenleme öngörülmesi, süresiz nafakanın tamamen kaldırılmamasıdır. Somut olayın durum ve koşullarında belirli kriterler dahilinde süresiz olarak da verilebilmesinin mümkün olması şarttır diye düşünüyorum.İfadesini kullandı. ERSOY: ‘’NEDEN ÇALIŞMA HAYATINDA OLMAYI TERCİH ETMİYORUZ?’’ Avukat Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü: Eşitlikten en çok biz kadınlar bahsediyoruz peki neden çalışma hayatında olmayı tercih etmiyoruz? 1970'li yıllarda evlenmiş bir kadın var, o zaman çok fazla çalışan kadın yoktu zaten. Bu kadının 30-35 yıllık süren evliliğinde boşanma gerçekleştiğinde çalışması ne kadar mümkün olabilir? Yaşı ve koşulları  itibariyle akıllı telefonu zor kullanması, teknolojik aletlere hakim olamaması mümkün. Bu kadının çalışmasını belki beklemeyebiliriz bu anlamda nafakanın süresiz olması gereklidir. Diğer tarafta daha genç yaşta olan bir kadın var, 22 -23 yaşında boşanıyor ve baba evine dönüyor.  Bu genç kadının hayata dönmesiyle az önce örnek olarak verdiğim 1970'li yıllarda evlilik yapmış ve ev hanımı olan bir kadının hayata geri dönmesi arasında çok büyük fark var. Eşitlikten bahsettiğimiz, biz güçlüyüz dediğimiz bugünlerde  çalışma hayatında daha çok olmamız gerektiği  bir gerçek.  Devletin her kademesinde, özel sektörde kadın eli değmesi diye bir şey var.  Kadın eline bu kadar önem verip bunu bu kadar önemseyip bir yerlere getirmeye çalışırken neden bir meblağ  içinbir erkeğin ekonomik kaderine yaslanarak yaşamayı  tercih ediyoruz?Bunu genç yaşta olan ve çalışmasında bir engel bulunmayan kadınlarımız için dile getiriyorum.’’ Ersoy:‘’Süresiz nafaka bazı koşullarda adil görünmüyor olabilir ama bazı kesimler için de süresiz olmasının şart olduğunu düşünüyorum.  Bir kısım açısından da bu sürenin gerçekten  kişinin ayakları üzerinde durmasına yetecek kadar olması gerek. Ancak az önce de değindiğim gibi belli bir yaşa gelmiş, hayatı boyunca hiç çalışmamış bir kadının beş yıl içinde çalışan bir kadına dönüşmesini beklemenin mümkün ve adil olmadığını düşünüyorum. ‘’KANUN, NAFAKAYI EŞLER BAKIMINDAN DÜZENLİYOR’’ Özellikle belirtmek isterim ki Türk medeni kanunu erkek olan,  kadına nafaka öder demiyor,  kanun nafakayı eşler bakımından düzenliyor. Ancak toplumumuzda erkek her alanda halen belirleyici olarak karşımıza çıktığı için nafakanın alacaklısı kadınlardır. Hem Cumhurbaşkanı hem Adalet Bakanı Her iki taraftan açısından da mağduriyet yaratmayacak,hakkaniyete uygun bir çözümü özellikle dile getiriyor dolayısıyla özünde süresiz nafakanın kaldırılmaması, belki belirli koşullar altında nafakaya  süreli olarak da hükmedilebilmesine  olanak tanıyacak bir düzenlemede olabilir diye düşünüyorum. Bu tamamıyla benim temennim, aksi takdirde, asıl, nafaka haricinde hiçbir geçim kaynağı yaratamayacak kadınlar bakımından ciddi mağduriyetler doğacaktır  ’’ ERSOY: ‘’NAFAKA KADININ HAKKIDIR ANCAK KADINLAR KENDİ AYAKLARI ÜZERİNDE DURABİLECEKLERİNİ DE ASLA UNUTMASINLAR’’ Son olarak okuyucularımıza seslenen Avukat İrem Ersoy; ‘’Kadınımız her zaman için güçlüdür. Bu anlamda herhangi bir mağduriyete uğradıklarında haklarının peşine düşsünler. Ankara Barosu, Gelincik merkezi ve adli yardım merkeziyle ihtiyacı olan bütün vatandaşlarımıza zaten destek oluyor. 6284 sayılı yasa kapsamındaki haklar kadının korunmasıyla ilgili önlemlerin alınması hususunda gerçekten son derece titiz ve hassas çalışılıyor.  Nafaka kadının hakkıdır ancak kendi ayakları üzerinde durabileceklerini de asla unutmasınlar. Umarım bir tarafın mağduriyeti olarak tanımlanan bu durumun değişmesi, kadınlarımızın mağduriyetine yol açmaz. Son olarak  Ankara Barosunun, Gelincik merkezi ve adli yardım merkezi ile vatandaşlarımıza hukuki destek verdiğini hatırlatmak isterim. Umarım mevzu hedeflendiği şekilde “herkes için hakkaniyete” uygun bir çözüme kavuşur’’ dedi. (Ekin Hazal DOĞRUYUSEVER)