Gazi Mustafa Kemal Paşa, 14 Ocak 1923’te bir ay sürecek Batı Anadolu gezisine çıktı. İlk durağı, Eskişehir oldu. Milli Mücadele başarıyla sonuçlanmış ama henüz barış tam sağlanamamıştı. Ankara daha başkent olarak ilan edilmemiş, yeni devletin şekli, izlenecek yol, iç ve dış kamuoyunda tartışmaların ön sıralarını meşgul ediyordu. Mustafa Kemal’in Nutuk’ta da belirttiği gibi, “Saltanatın kaldırılması, halifelik makamının yetkisiz kalması üzerine halk ile yakından görüşmek, onun düşüncesini ve eğilimini bir daha incelemek önemliydi.” İşte bu geziler sırasında 16/17 Kânunusani 1339’da [16/17 Ocak 1923] İzmit Kasrı’nda İstanbul gazetecileriyle bir araya geldi. Onlarla uzun bir mülakat yaptı. Bu mülakatta Ankara’yı anlatırken oldukça heyecanlıydı. O günlerin Ankarası’nı gelin Gazi Mustafa Kemal’den dinleyelim: “Ankara emin olun çok lâtif bir yerdir. Ufukları geniştir ve şimdi bir Amerika kumpanyasıyla görüşüyoruz. O da oranın imarı için bir proje yapıp hükümete vermiştir. Onun teminatına göre dünyada bu kadar lâtif bir şehir olmayacaktır. Şimdiki Gar da büyük bir gar oluyor. Güneye doğru daha garlar olacak ve aynı zamanda yüz yetmiş beş metre genişliğinde bir bulvar yapıyor. Bir tepe var, o, çepeçevre büyük bir park gibi oluyor ve parkın daha güneyinde bir göl olacaktır. Zât-ı âlileri zannederim bunu bilirler. Bu göle nazır ve büyük parkın içerisinde, tepenin zirvesinde gayet hoş ve büyük bir Büyük Millet Meclisi binası oluyor ve onun civarında bakanlık daireleri bulunuyor. Ve bir de toplantı yeri yapılıyor. Özetle Ankara, dünyanın en güzel bir şehri oluyor. Elektrik aydınlatması da olacaktır. Velhasıl her şeyi olacak. Onun için çalışmaya, her taraftan daha çok yakışır.  Dolayısıyla bütün gözlerinizi oraya dikiniz. Bu memlekette çalışmak isteyenler ve bu memleketi idare etmek isteyenler memleketin içine girmeli ve bu zavallı milletle aynı koşulları yaşamalı ki ne yapmak lâzım geleceğini ciddî surette hissedebilsin. Bir insan Ankara’da başka türlü düşünür, İzmir’de, İstanbul’da başka türlü düşünür, Paris’te büsbütün başka türlü düşünür. Dolayısıyla onun için hükümetin merkezi Anadolu’da olması lâzım gelir. Orada çalışmak lâzımdır. Ankara’da oturmak ve çalışmakla beraber hepimiz oradan yararlanacağız.  Fakat sürekli oraya (İstanbul) gitmek isteyenler gidebilirler, oturabilirler fakat memleket için lüzumu kadar çalışamazlar ve zât-ı âlileri gibi aydınlar ve millete doğru yolu göstermek için çalışan ve bunu şiar edinen kişilerin tümü doğrudan doğruya Ankara’ya gelsin ve bu arzuyu kendisinde duysun! Ve aynı zamanda Ankara’ya değil, Van’a, Erzincan’a, Bitlis’e de gitsin. Bugün burada konuşurken şunu yapalım, bunu yapalım diyoruz. Bunların hepsinden evvel zât-ı âlileri gibi kişilerin oraya gelip çalışması lâzımdır.”

Editör: TE Bilisim