Grafik tasarım, bir mesajı  görsel iletişim  yoluyla  belirlenen hedef kitleye duyurulmasını, sanatın ve estetiğin kurallarıyla, resim ve yazıyı birbirini tamamlayan, sbirbirini destekleyen bir düzlemde kullanarak yerine getirir. Grafik tasarım farklı dilleri konuşan insanlar arasında, ortak bir iletişim dili kurmak açısından da çok önemli bir işlevi olan bu tasarım disiplini hayatın her alanında karşımıza çıkar. Dijital teknoloji'deki yeni gelişmelere paralel olarak ulaştığı boyut bir "görsel Esperanto "ya dönüşmüştür. Afişler, piktogramlar tipografi ve font çeşitliliği semboller logo ve amblemler, giderek hayatın içine giren emojiler, arayüzler, dijital animasyonlar hepsi grafik tasarımın ürünleri. Kamusal hayatımızın karmaşasını düzenlemek, kentlerin kaosunu algılanır ve yaşanılır hale getiren bu disiplin grafik tasarımdır. Resimin bir türü olarak özgün baskı, grafik tasarımın ilk örnekleri olarak kabul edilebilir. Çünkü bu tekniklerin önceliği "biricik" olan eserlerin ya da görsellerin, çoğaltılmasıdır. Özgün baskının sanat değeri kazanması ya da sanatsal kaygılarla özgün baskının kullanılması görece daha yeni bir durumdur. Taş baskı (litografi),elekbaskı (serigrafi),ağaçbaskı,linol baskı,gravür baskı ve çoğaltma tekniği, görselin bir zemine kazınarak çizilmesi,ve çok sayıda basılabilmesi nedeniyle Almanca" Graphische Kunts"(grafik sanatı) olarak isimlendirilmesine sebep olmuştur.Birçok dile'de benzer isimlerle geçmiştir.Sanayi devrimiyle gündeme gelen,işlevin estetikle  birleştiği  design/dizayn ya da Türkçe'si ile tasarım kavramı "grafik tasarımı" kavramının doğmasına sebep olmuştur,günümüzde "görsel iletişim tasarımı " olarak da isimlendirilir. Türkiye de Grafik tasarımın öncüsü İhap Hulusi Görey olduğu kabul edilir. Türkiye cumhuriyetinin kuruluş döneminde genç cumhuriyetin görsel kimliğinin ve değişen yaşam tarzlarının halka ulaştırılmasında katkıları unutulmazdır. İhap Hulusi Kahire'de 1898'de doğmuştur. Baba önemlice bir mimar anne resimle ilgilenen bir kadın.Annesinin etkisi ile resim'le ilgilenmiş ve bu yeteneğini geliştirmek için Almanya'da yaşayan bir ressam'dan "posta" ile dersler almaya başlamış. İhap Hulusi çizimlerini gönderiyor Alman hoca bu çalışmaları inceleyip kritiklerini verip ne yapması nasıl yapması gerektiğini yazarak gönderirmiş.Bir süre bu şekilde çalışmaya devam ederler.1.Dünya savaşında Mısır'da kalan aile İngilizlerin Kahire'yi işgal etmesiyle İstanbul'a dönerler.1920 yılında İhap Hulusi bu alanda kendini geliştirmek için Almanya'ya posta ile eğitim aldığı hocaya ve onun okulu olan Heiman Schule'ye gider.İki yıl burada temel eğitimini tamamlayarak kendini geliştirir. Resim yaparak para kazanmayı ve öylece de yaşamını sürdürmeyi istediği için, afiş gazete reklamı ve resim alanında eğitim veren Kunstee Werbe Schule 'nin afiş bölümüne girer.İki yıl'da burda eğitim alır. Hocası Almanya'nın en ünlü afiş tasarımcılarından Prof.Ludvig Hohlwein'dir.Çok başarılı bir öğrenci olarak sürekli takdir görmüş hatta bazı Alman firmalarından siparişler almaya başlamış ve giderek geçimini bu tür işlerden sağlamaya başlamış. Tatillerde Türkiye ziyaretlerinde çalışmalarını dönemin önemli mizah dergisi Akbabaya götürmüş. Derginin sahibi ve başyazarı Yusuf Ziya Ortaç işlerini çok beğenerek dergi için çizimler yapmasını istemiş. 1924 yılında Galatasaray Sultanisinde açılan ve döneminin en ünlü sanatçılarının olduğu karma sergiye çağrılır. Eserleri Şevket Dağ, Halil Paşa, Feyhaman Duran,İbrahim Çallıyla yan yana sergilenir.Bunlar İhap Hulusi'nin Türkiye de sergilenen ilk işleri olmuş ,rivayet odur ki kendisi de ressam olan son halife Abdülmecid Efendi bu çalışmaları oldukça beğenerek takdirlerini sunmuş. Eğitimini tamamlayıp Türkiye'ye döndüğünde yüzyıldır değişmeyen gerçekle karşılaşır. Aile büyükleri resimden para kazanamazsın, aç kalırsın seni memur yapalım baskılarına dayanamayarak memur olur. Almanca ,İngilizce ,Fransızca, Arapça, bildiği için Hariciye'de çalışmaya başlar. Ankara'daki memuriyeti toplam 2 gün sürer. İstanbul'a sanat çalışmalarına geri döner. Tekrar Akbaba dergisine resimkarikatür çizer. Anne ve babasının ısrarı hiç bitmez   memur olması için tekrar baskı kurarlar üzerinde ve yine pes ederek Hariciye 'ye memur olarak döner. İhap bey bu sefer biraz daha dayanıklıdır ve tam olarak 3 ay çalışır ve tekrar istifa. İstanbul da bir daha Akbaba serüveni derken ufak ufak tanınmaya, işler almaya başlar. Önce gazeteler için ilan resimleri daha sonra afiş tasarımları ve çeşitli siparişler alır. Yurt gezilerinin birinde Atatürk Eskişehirde iken, bir gece vakti iki polis gece yarısı apar topar İhap Hulusi'yi Eskişehir trenine bindirerek atatürk'ün huzuruna çıkarırlar. İhap bey çok heyecanlanmış. Atatürk:”Gel bakalım üstad araştırdım, memleketin tüm afişlerini en iyi sen yapıyormuşsun, usta imişsin bu yüzden seni çağırttim.Ülkemizde okuma yazma seferberliği var,bu yüzden sevimli bir alfabe kapağı yapmanı istiyorum senden“demiş.Hatta küçük küçük pozlar vererek modellik yapmış.İhap bey bazı eskizler alarak huzurdan ayrılır.Üç gün sonra birkaç taslak hazırlayıp Atatürk'e ulaştırmış,Atatürk kapağı çok beğenmiş.Küçük Ülkü'ye ders veren Atatürk resimli ilk alfabe kitabı böylece  basılmış. 1927 yılında başlayan profesyonellik süreci içinde  başta Alfebe, Merkez bankası dahil olmak üzere diğer bütün bankaların Türk tayyere Cemiyeti (MilliPiyango) İnhisarlar İdaresi(Tekel ) Basın yayın ilanları, İstanbul belediyesi  THK,Kızılay,Tariş, aklınıza gelebilecek bütün kurum ve özel günlerin bayramların afişleri İhap Hulusi'nin müthiş fırçasından çıkmıştır.Yurtdışın'da Almanya da Bayer Aspirin ve sigara,Mısır seyahat acentaları,Mısır demiryolları ünlü bir İtalyan içki markası ve hatta ünlü American Ford otomobil firması için çeşitli tasarım ve afişler yapmıştır.İhap Hulusi üslup olarak KuzeyAvrupa'ya has grafik geleneğinin üstüne klasik Alman ekolünün etkisi çalışmalarında açıkça görülür.Afişlerinde ve çalışmalarında kullandığı modeller genellikle arkadaşlarıdır. Meşhur Tekel Kulüp rakısı etiketi için Fazıl Ahmet Aykaç ve kendisini, banka afişlerinde Eşref Aykaç'ı ve kardeşi Yavuz Görey'i etrafındaki manav'ı bakkal'ı model olarak kullanmıştır. Bu büyük sanatçı kısa bir süre Akademi de hocalık yaptıktan sonra 26 Mart 1986'da arkasında inanılmaz bir sanatsal miras ve gönderilmemiş bir mektup bırakmış halde vefat eder mektupta dönemin devlet başkanından bu yaşlı sanatçıya biraz ilgi ve hayatının son demlerinde hayatını sürdürecek asgari bir dayanma gücü...    

Editör: TE Bilisim