Kadir GÜRHAN Sosyal Demokrat Halkçı Parti'den (SHP) Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen, oradan da SHP Genel Başkanlığı'na kadar yükselerek DYP-SHP Koalisyon Hükümeti'nde Başbakan Yardımcısı, Devlet Bakanı ve Dışişleri Bakanlığı görevlerini yürüten Murat Karayalçın ile başkenti, belediye başkanı dönemindeki projelerini ve siyaseti konuştuk. Karayalçın Gazetemiz Güçlü Anadolu'ya şu açıklamalarda bulundu: "ANKARA'NIN İYİ YÖNETİLDİĞİNİ SÖYLEMEK OLANAKLI DEĞİLDİR" Her kent, her belde ve her coğrafi mekan bir şekilde yönetiliyor. Ama onun iyi yönetilip, yönetilemediğini ölçebilmek için o beldenin, o kentin ve o mekanın sakinlerinin beklentilerini öncelikle dikkate almak gerekiyor. Ankaralıların beklentileri dikkate alındığında Ankara'nın iyi yönetildiğini iddialı bir kent olduğunu söylemek olanaklı değildir. "BATIKENT BİREYSEL OLARAK BENİM EVLADIMDIR" Batıkent yalnızca Ankara'nın, yalnızca onu kuran ve örgütlemiş olan sosyal demokratların değil, bence Türkiye'nin önde gelen eserleri, projeleri arasındadır. Süleyman Demirel Batıkent projesini cumhuriyetin ilk 10 projesi arasında gördüğünü söylüyor. Ülkelerin ilk 10 projesi o ülkelere, güç veren, o ülkelerin temel gereksinimlerini karşılayan ve o ülkeleri zenginleştiren projeler diye tanımlanmalıdır. Rahmetli Demirel Batıkent'i böyle tanımlıyordu. Batıkent bireysel olarak benim evladımdır. Benim bir oğlum var. Batıkent'te benim başka bir evladımdır. Ben yaşamımın 10 küsur yılını Batıkent'le yaşadım. "BATIKENT FİLMİNİ GÖRDÜM, ÇEKTİM, OYNADIM VE O FİLMİ SEYRETTİM" Aslında benim ki bir filmdir. Yani üzerinde hiçbir yapının olmadığı, buğday başaklarının yer bulunduğu bin hektarlık alanın üzerinde yüz binlerce insanın ve on binlerce konutun bulunduğu bir kent  dönüşmesinin filmidir. Ben o filmi gördüm, o filmi çektim, o filmde oynadım ve o filmi izledim. Biz seksen darbesinden sonra ki o havada, bir kooperatif örgütlenmesi olarak dünyanın en büyük yeni kent projesini uygulamaya kalktık. Proje kredisi yok, SSK kredisi durmuş, Emlak Kredi Bankası kredi vermiyor, kaynak yok ayrıca toplumda güven yok ve kooperatiflere hiç güven yok. Toplum kooperatifleri pek güvenilmeyen örgütler olarak görüyordu. Darbe olmuş, para yok, güven yok, belediye başkanı görevden uzaklaştırılmış bir ortamda Batıkent'i uygulamaya başladık. Bu yönüyle çok ilginç bir projedir. "BU BİR ÖYKÜDÜR, BU ÖYKÜ MUTLAKA YAZILMALIDIR" 1991 yılında benim Ankara Belediye Başkanlığı'na seçilmemden bir iki yıl sonra Batıkent hemen hemen tamamlanmış bir noktadaydı. Batıkent o ortamda Birleşmiş Milletlerin Dünya Konut Ödülünü kazanmıştı. Bana da ödülü Londra'da İngiliz veliahttı Prens Charles takdim etmişti. Bu olağan üstü bir öyküdür. Keşke elim kalem tutsa da bu öyküyü yazabilsem. Bu öykü mutlaka yazılmalıdır. 55 bin konut, 300 bin nüfuslu bir kentin yeniden inşası bir mucizeydi. O tarihin kolektif bir başarısıdır. Burada Ankaralıların, kooperatifçi arkadaşların hatta inşaat yapan muteahhitler, belediye meclis üyelerinin, destek veren bakanların siyasetçilerin hepsinin katkısı vardır. "BATIKENT PROJESİ, SOSYAL DEMOKRATLAR TAŞ ÜSTÜNE TAŞ KOYAMAZLARA CEVAPTIR" Projenin onuru Ankara'nın sosyal demokratlarına yazılmalıdır. Hatta bu proje sosyal demokratlar taş üstüne taş koymayı bilmezler diye eleştirenlere bir cevaptır. Rahmetli Süleyman Demirel'in, Turgut Özal'ın, Hasan Celal Güzel'in, Metin Emiroğlu'nun, Mehmet Keçeciler'in bu projede katkıları çok büyüktür. Katkısı olan herkesi şükranla andığımı belirtmek isterim. Batıkent bugün itibariyle Ankara'nın en çekici yeri olmuştur. Yaşamım boyunca bir çok proje ürettim. Ben bütün projelerimi evladım gibi görürüm. Belki kız çocuğum demek daha uygun olur. Çünkü onlar şimdi başkalarıyla birlikteler. Kız çocukları evlenir gider, soyadları değişir. Fakat yine sizin evladınızdır. "ANKARANIN EN STRATEJİK YATIRIMI, ÇANKAYA-MAMAK KÖPRÜSÜDÜR" Çankaya Mamak köprüsü Ankara'nın en stratejik yatırımıdır. Çünkü Ankara'nın en yoksul ilçesi ile en varlıklı ilçesini birleştirdi. Ve o köprü Mamak'ı kurtardı. IKEA'yı Nato Yolu'nu görerek biz bunu yaptık. O yüzden çok stratejiktir. Metro'da çok stratejiktir. Yol boyunca değer katmıştır.Metro inşaatından sonra Batıkent'in değeri üçe katlanmıştır. O nedenle stratejiktir. Bizim ilklerimiz ve yeniliklerimiz yalnızca parasal değeri olan projelerle ölçülmemelidir. "RADYO ANKİ YEREL SİYASETİN RENGİNİ DEĞİŞTİRDİ" Belediyenin saydamlaştırılması projesi doğrultusunda, ilk belediye radyoculuğunu uyguladık. Bu Radyo Anki uygulamasıdır. Türkiye tarihinde ilk defa Radyo Anki ile belediye meclis toplantılarını naklen yayınlamış olduk. Jülide Gülizar o sesi ile naklen yayın yaptı. Bu radyo uygulaması yerel siyasetin rengini değiştirdi. Belediye meclis üyelerinin naklen yayın ile konuşma tarzının değiştiğini ben hissettim. Bu olağanüstü bir değişiklikti. En önemlisi de ev kadını, şoför, esnaf Ankaralılar evinde arabasında ya da dükkanında belediye meclisinde neyin konuşulduğunu, neyin tartışıldığını hangi yeşil alanın bilmem ticari alana dönüştürülmesi çabalarının sergilendiğini, sergilenmediğini bütün bunları görme olanağı elde ettiler. Bu bir proje. Bu projenin parasal bir değeri yoktur. Fakat ben bu projeyi, milyarlara değişmem. O kadar önemli bir projeydi. Eryaman bizim projemizdir bilinmez, Elvanköy bizim projemizdir bilinmez. O projelerin tümünde proje karar kurulları kurmuştuk. Proje karar kurulları ile o işi yürütmüştük. Yani mülkiyet hakkını elinde bulundurmayanlar, karar verme hakkını elde ettiler. Sosyal Demokrat ve katılımcı belediyeciliğin gereği olarak bunları yaptık. "İLK DEFA BİR BELEDİYE ULUSLARARASI SERMAYE PİYASASINDA TAHVİL SATTI" Benim zamanımda Ankara  tarihinin en büyük yatırım paketini uyguladık. 2,5 milyar dolarlık bir paket. Bir dönemde Ankara tarihinde böyle bir paket hiç olmadı. Bunların belediye bütçesi ile uygulanması olanaklı değildir. Bunlar için kredi bulmak gerekir. Bunların tümünü kredilerle ve satmış olduğumuz tahvillerle, belediye tahvilleriyle finanse ettik. Türkiye Tarihinin ilk ve tekidir. İlk defa bir belediye uluslararası sermaye piyasasında tahvil sattı. 2,5 milyar doların içinde Metro, Ankaray, arıtma tesisi ve Ankara tarihinde ilk defa pis su ve yağmur suyunun ayrılması var. "PİS SU İLE YAĞMUR SUYUNU BİRBİRİNDEN AYIRDIK" Ankara'nın kanalizasyon şebekesinde pis su ve yağmur suyu aynı yere bağlanmıştı. Ankara 400 metre derinliği olan bir çukurdur. Çok yağmur yağdığı zaman çukurda ki evlerinin birinci katlarını hep lağım basar. Niye pis su basar. Çünkü yağmur suyu şebekeye girince o pis suyu yukarıya kaldırıyor ve o da evlerin lağım basmasına neden oluyor. Biz bunu kaldırdık. Pis suyu ve yağmur suyunu birbirinden ayırdık. İvedik arıtma tesisi ile bunları arıttık ve oradan da Sakarya'ya gönderdik. Altınpark ve Şehirler Arası Otobüs Terminali'nin yaklaşık yüzde doksanını biz yaptık. Benden önceki belediye başkanı olan Altınsoy'u da açılışa davet ettim. Araba gönderip kendisini aldım. Ben özellikle aradım ve sayın başkanın sizin temel attığınız Altınpark bitti dedim. Katılımınızı bekliyorum dedim. Bu Sezar'ın hakkını Sezar'a vermektir. Yatırım sizin borcunuzdur. "2,5 MİLYON DOLAR BORCUM İSE, 9,5 MİLYAR DOLAR DA GELİRİM OLMALIDIR" Borç alıyorsunuz. 2,5 milyar doların 1 milyarı metrodur, 660 milyonu arıtma ve pis yağmur suyu için Almanlardan aldık. 1,6 milyar doları iki projeye gidiyor. Dolayısıyla çok borç aldık yani bunu belediye bütçesiyle yapmak söz konusu olmadığı için çok kredi aldık. 2,5 milyar doları kredi olarak alalım. Demek ki benim 2,5 milyar dolar borcum var. Bu Karayalçın'ın borcudur. Karayalçın ne yapmış bu 2,5 milyar dolarla AŞTİ'yi, Altınpark'ı, Metro'yu, Doğalgazı yapmış, doğal gaz şebekesini getirmiş kurmuş ve çok sayıda belediye otobüsü almış. Melih Gökçek her seferinde Karayalçın'ın borcunu ödüyorum şeklinde bunu kullandığı için. Bende şunu şöyle yanıtladım; evet bu benim borcum. Ne yaptım ben bu borcu çarçur etmedim. Niçin aldım ben bunu. Bu hizmetler için aldım. Bugün metro işliyor mu? işliyor. 230 otobüs kullanılıyor mu? kullanılıyor. Ankaralı temiz su kullanıyor mu? kullanıyor. Su şebekesi yenilendi mi? yenilendi. Doğal gaz var mı? var. Şimdi bu kolay bir işse hadi sen al, sen yap. Metroya başladı. Başaramadı Ulaştırma Bakanlığı'na devretti Çünkü kredi bulamıyor. Bu yönetime kimse kredi vermiyor. Kredi alabilmek bir meseledir. Biz Standart Poor's tan kredi aldık. Bunlar Ankara Belediyesi'ne 3B notunu verdiler. Biz 3B notu ile yurtdışında tahvil sattım. Metro ve Ankaray 1995 yılında kullanıma başlandı. Otobüsler şu tarihte kullanılmaya başlandı. Doğal gaz şu tarihte geldi şeklinde bir hesaplama ile Ankara Belediyesi'nin bilet fiyatlarından, doğalgazdan aldığı kesintiyi,Ankaralının yaptığı ödentiyi, su için Ankaralının yaptığı ödentiyi hesaplıyorum. Bu hesapları yıllar itibariyle hepsini çıkarttım ve değerlendirdim. Son seçimde 2008 yılına kadar Ankara Belediyesi'nin kazandığı para 9,5 milyar dolar. 2,5 milyar dolar Karayalçın'ın borcu ise, o zaman 9,5 milyar dolarda Karayalçın'ın geliri olmalı. Tabi ki de 9,5 milyar doların tamamı kar değildir. Diyelim ki yarısını masraf versek yine büyük bir miktarda para kalıyor. Bu projeler sadece mühendislik projeleri olarak uygulanmadı. Mali projeler, finansal projeler olarak uygulandı. "YARIM YÜZYILDIR ANKARA'YI ETKİLEYECEK BİR PROJE DAHA ÜRETİLMİŞ DEĞİL" Bu projelerden sonra Ankara'nın geleceğini etkileyecek ölçüde güçlü, stratejik nitelikler taşıyan bir yatırım olmadı. Yaklaşık çeyrek yüzyıldır Ankara'nın başında bir yönetim bulunuyor. Yani pelüş hayvanat bahçelerinin dışında çok fazla bir şey görmedim. Belki bu Kuzey Ankara Projesi'ni seslendirmek söz konusu olabilir. ama Kuzey Ankara Projesi'nin de hala tamamlanmadığını, hala bitirilmediğini, 2004 yılında çok iddialı, Recep Tayyip Erdoğan'ın ustalık projesi olarak sunuldu. "ANKARALI DOĞAL GAZ ŞEBEKESİ SATILDI DİYE İSYAN ETMELİ" 2016 yılındayız hala tamamlanmadığını görüyoruz. Doğalgaz şebekesi satıldı. Ankaralının ayağa kalkması lazımdı. Ankaralının buna isyan etmesi gerekirdi. Doğal gaz şebekesini satın aldık ve inşa ettik. Ankaralı bunu geri ödedi. Kredi geri ödendi. Bir kredi borcu da yok. Doğal gaz en stratejik yatırımlarından biriydi. Neden böyle söylüyorum. Ankara'da yılın dört ayında meteorolojik bir tabaka oluşur. Buna ısı terslenmesi denir.  Yer ve gök arasında ki sıcaklık farklılığı Kasım, Aralık, Ocak , Şubat aylarında kalın tabakaya dönüşür. Bakıldığında uzaktan simsiyah bir tabaka görülür. O tabaka 400 metrede oluşursa Ankara'nın üzerine düdüklü tencere gibi gelir. 400 metrenin altında oluşursa daha da yoğunlaşır.  Hava kirliliği müthiş derecede artıyor. Ankara'da ya ithal kömür ya da doğal gaz kullanırsınız. Ondan dolayı Doğal gaz Ankara için stratejiktir. Yani tekel malıdır, kamusallığı açısından alternatifi yoktur.Ankara bu şebekeyi kurmuştur. Ankaralı bunun bedelini ödemiştir. Fakat Melih Gökçek yönetimi bir yasa çıkarttı ve bunu sattı. Şimdi özel bir şahıs işletiyor. Böyle bir şey olamaz. Bundan bir kar elde edilemez bu bir kamu malıdır. Bu yönetim bu şehrin iddiasını kaybetti. "SEÇİMİ GÖKÇEK YÖNETİMİ KAZANMIYOR SOSYAL DEMOKRATLAR KAYBEDİYOR" 1994 seçiminde 1200 oy ile seçim kaybedildi. CHP o tarihte seçimi SHP'ye kaybettirmek için aday çıkarttı. Bazı oylar stratejiktir. Eğer CHP 1994 yılında aday çıkarmasaydı Ankara seçimi kaybedilmeyecekti. Ali Dinçer 30 bin, Koray bey 280 bin oy aldı. 1200'ü ikiye bölsen 600 oy ile Ankara gitti. 1999 yılında ise Doğan Taşdelen ve Murat Karayalçın aday. Karayalçın CHP adayı, Taşdelen DSP adayı. Ben Doğan Taşdelen'e gel anket yaptıralım hangimiz önde ise o devam etsin. Öbürü de ona yardımcı olsun. Yani bu şehrin yönetimini bir daha kaybetmeyelim dedim. Doğan Taşdelen kabul etmedi. Bölündük, seçimi Melih Gökçek yine kazandı. Eğer biz tek aday çıksaydık 200 küsur bin ile seçimi kazanıyorduk. En son 2009'da CHP'nin adayıydım hesaplarıma göre parti içerisinde 100 küsur bin kişi bana oy vermedi. Mansur Yavaş yaptığı basın açıklaması ile 200 bin CHP'linin kendisine oy verdiğini açıkladı. Bu şekilde büyükşehir belediyesini alamazsınız. Kendi partisinin adayına oy vermeyen birisinin bu şehri onlar yönetiyor deme hakkı da olamaz. Bundan sonra ne olur bilmiyorum. Ben aday olmayacağımı açıklamıştım. 2014'te de aday olmadım. Dört seçimi size örnek verdim. Oylar bölündü bu yönetim görevde kaldı. Seçimi bu yönetim kazanmıyor. Sosyal demokratlar kaybediyor. Sosyal demokratların bölünmüşlüğü  bunu sağlıyor. Bu yanlışlıklar yapılmasaydı belediye kazanılmış olacaktı. "KENTSEL DÖNÜŞÜM KARARLARINI HALK İLE BİRLİKTE ALDIK" Dikmen ve Portakal Şehir Vadisi Projesinde Türkiye'nin ilk kentsel dönüşüm örneğini verdik. Bu projelerin birinci aşamaları hala aşılamadı. Dikmen Vadisi Projesi Karar Kurulu oluşturarak Ankaralılarla, orada yaşayanlarla oturup bu kararları aldık. Dikmen'de kentsel dönüşüm kararlarını biz halk ile birlikte aldık. Bu müthiş bir şey. "TÜRKİYE SİYASETİNİN İKİ YÜKSEK GERİLİM HATTI MEVCUTTUR" Kürt milletvekillerin meclise taşınması rahmetli Erdal İnönü'nün gayretiydi. Bende bunu devam ettirdim. Ama Erdal Bey'in Türkiye'nin barışı ve huzuru için yapmış olduğu bu uygulama Türkiye tarihinin bu bağlamda ki en önemli örneklerinde birisidir. Niye başarılı olmadığına gelirsek; siyasette herkesin üzerine düşmesi gerekir. Siyaset çok bilinmeyenli bir denklem. Siyasi kararı uygulayacak üç kişi isek, üçümüzün de aynı idrak ve bilinç içerisinde olmamız gerekir, karar almamız gerekir. Erdal beyin öyle davranması yetmedi. Leyla Zana'nın o yemini olmasaydı belki de bu aşamaya gelmezdi. Ahmet Türk'ten de dinlemişimdir; Öyle davranılmasaydı daha farklı sonuçlar alınırdı şeklinde açıklamaları mevcuttur. İşte o hava bu yüzden kaçtı. Siyasette bir çözüm o zaman diliminde uygulandıysa çözüm olur. Başka zaman diliminde çözüm alamıyorsun. Türkiye siyasetinin iki yüksek gerilim hattı var. Birisi dini, öbürü etnik yapıdır. Bu gerilim bugünde hala sürüyor ve sorunlu olarak durmaktadır. SHP döneminden beri, Kürt sorununun çözümü için önerilerimiz oldu. En son önerimiz TBMM'de partiler arası bir çözüm komisyonunun kurulması şeklindedir. Meclisteki partiler bir araya gelmeli, meclis dışında ki yapılar bir araya gelmeli, Hakikatler Komisyonu olmalıdır. Benzer sorunları yaşamış İspanya, İngiltere gibi dünya ülkeleri sorunları bu şekilde çözmüştür. Biz de bu şekilde çözmeliyiz.  
Editör: TE Bilisim