Herkesin bir hayat hikayesi vardır. Bazı hayat hikayelerini yakından bazılarını ise uzaktan takip ederiz. Bizi çok ilgilendiren bu hayat hikayelerini uzaktan takip edebilmemiz için sosyal medya elinden geleni ardına koymamıştır. Her uygulamasına hikaye özelliği eklemiştir. Bir de yetmez üç tane üç de yetmez beş tane olsun diye tek seferde çoklu fotoğraf yükleme özelliği bile getirmiştir. Yakınımızdaki hayat hikayelerinde ailesiyle anlaşamayan arkadaşlarımız vardır. Bunlar bırak şu telefonu elinden de bir yüzünü görelim diyen ailelerin çocuklarıdır. Bu çocuklar ailelerinin kendilerini desteklemediğini ve anlayışlı olmadıklarını düşünürler. Oysa sosyal medyada gördüğümüz kişilerin aileleri o kadar mükemmeldir ki kendilerinin oldukça güzel, ailelerinin gözünün kapalı çıktığı fotoğrafların altına 'beni gözü kapalı seven bir ailem olduğu için çok şanslıyım' notu düşüp paylaşırlar. Biz de bu ailelere bakıp acaba benim annem Aliye Rona ruhlu mu diye düşünmeye başlarız. Biz sevdiğimiz ayakkabıyı aldıktan sonraki bir ayı evde geçirip ayakkabımızı eskitme fırsatı bile bulamazken, sosyal medyada takip ettiğimiz kişiler külkedisini Sindirella’ya dönüştüren cam ayakkabıdan bile daha değerli ayakkabılarla mekan mekan dolaşırlar. Bu fotoğrafları gördüğümüzde herkes balodaymış bizse tüm mahalleyi paspaslıyormuşuz gibi hissederiz. Herkes o kadar eğleniyordur ki festivallerde konserlerde en sevdikleri şarkının nakaratını çekip paylaşırlar. Şarkının hangi kısmı, acaba birine mesaj mı gönderiyor diye anlamak için videoyu izlerken Survivor’ın sesini biraz kısarız. Herkes konserde çılgınca şarkıya eşlik ediyorken biz ödül oyununu kimin kazanacağını merak ediyoruz diye pirinç lapası yemekten bitap düşmüş gönüllüler gibi hissederiz. Herkes dünyayı dolaşıyordur. Gezelim görelim programlarında bile göremediğimiz tarihi yapıların önündeki insanların fotoğraflarına bakıp otobüste eski bir yapıt gibi uyuya kalmış yaşlı amcanın önünde poz verdiğimiz fotoğrafımızı sorgularız. Biz bu sefer prens olacak diye kurbağaları bir bir öperken sosyal medyada gördüğümüz çiftler, nişanımızdan bir kare notuyla aslında çember olan yüzüklerinin fotoğraflarını paylaşırlar. Özetle uzaktan izlediğimiz tüm hayatlar şahanedir. Herkes mutludur bir tek biz mutlu değilizdir. Asla ailesinin resmini koyan evin biriciği kişisinin ailesi ilgilenmediği için bunalımda olduğunu bilmeyiz. Tüm zamanını fotoğraflarda şık ve bakımlı gözükebilmek için harcayan kusursuz kişinin tek sayfa kitap okumadığını düşünemeyiz oysa kitap okumamak çok büyük bir kusurdur. Eğleniyor diye baktığımız kişilerin sadece fotoğraf çekilirken güldüğünü fotoğraf çekmediğinde somurtup oturduğunu elinden telefonunu bırakmadığını asla aklımızdan geçirmeyiz. Mutluymuşçasına dizi dizi fotoğrafları olan o özendiğimiz çift, bizim gibi gerçek aşkı aramanın cesaretini gösteremediği için pişmandır ve bizim yerimizde olmayı ne kadar istiyordur tahmin bile edemeyiz. Herkes başkasının hikayesini güzel görür. Biz başka bir hayat hikayesini takip edip kendi hayatımızı yetersiz bulurken birilerinin de bizi hayranlıkla takip ettiğinin farkında değilizdir. Çok mutluymuş gibi, çok seviyormuş gibi, çok eğleniyormuş gibi görünmek için çabalamayı bırakıp gerçekten yaşamaya başlamamız gerekir. Bunu yapabilmemizin ilk adımı en güzel hikayeyi yaşamak için uğraşmaktan vazgeçip kendi hikayemizi güzelleştirmeye çalışmaktır. Böylece başka hayatları seyrederken kendi hayatımızı kaçırmış olmayız. Aslında gerçek olmayan sadece gerçekmiş gibi görünen bu hayat hikayelerini takip etmek, ....mış gibi yaşamak yerine, güzellikleriyle, zorluklarıyla, kusurlarıyla ,unutulmaz mutluluklarıyla ,eksiklikleriyle hikayemizi en güzel şekilde yaşamamız, fotoğraf çektirmek için değil mutlu olduğumuz için bir yerlerde bulunmamız dileğiyle. #iştebubizimhikayemiz

Editör: TE Bilisim