Ankara Kulübü Derneği, Ankara ile ilgili tarihi ve kültürel değerleri yaşatmanın yanı sıra sağladıkları burslar ile de ön plana çıkıyor. Ankara Kulübü Derneği Başkanı Dr. Metin Özaslan ile verdikleri öğrenci burslarını ve ‘Mehmedim Projesi’ni konuştuk. Dr. Metin Özaslan, ‘’Milli Mücadele döneminde olduğu gibi ülkemiz genelindeki tüm sivil toplum kuruluşlarına öncülük yapacak şekilde, bir sosyal sorumluluk projesi olan Mehmedim Projesi kapsamında şehit ve gazi yakınlarımızla dayanışma sağlamak olmalıydı’’ dedi. Kulüp olarak destek sağladığınız burslardan söz eder misiniz? Kulübün eğitim ile ilgili çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Derneğimiz üyelerimize (özellikle Seymenlerimize ve Bacıerenlerimize) veya Üyelerimizin 1. Derece yakınlarına burs vermektedir. Dernek yönetmeliğimize göre bursa başvurma yeterliliğine ve hakkına sahip olan öğrencilerimize, burs komitemizin onayından geçtikten sonra burs vermekteyiz. Mevcut durumda sınırlı sayıda olan bursiyer adedimizi çoğaltmak en temel amaçlarımızdan biri durumunda. Bu kapsamda burs vermek isteyen, donör olabilecek tüm dostlarımızın destekleri bekliyoruz. Mehmedim projesini bir de sizden dinleyebilir miyiz? Böyle bir proje kararını nasıl aldınız? Malum, Ülkemizin ve Başkent Ankara’mızın içinde bulunduğu koşullar ve yaşanan terör olayları canımızı yakıyor, yüreğimizi dağlıyor. Terör şehitlerimizin sayıları maalesef günbegün artıyor. Geçtiğimiz 3-4 yıl içerisinde sadece Ankara’mızda beş büyük terör saldırısı gerçekleştirildi. Türkiye Cumhuriyeti’nin kalbi Başkentimize yönelik bu saldırılar, Ankara’mızın güven ve huzur kenti olma özelliğine darbe vurduğu gibi, ülkemizin birliğinin de sembolü olan Başkentimize yönelik stratejik bir hamle niteliği taşımaktadır. Ülkemizin kurtuluş ve kuruluş mücadelesinin önderleri tarafından kurulan Ankara Kulübü olarak yaşanan bu acı olaylara elbette duyarsız kalamazdık. Bize, Ankaralılara, Seymenlere, Bacıerenlere yakışan; Milli Mücadele döneminde olduğu gibi ülkemiz genelindeki tüm sivil toplum kuruluşlarına öncülük yapacak şekilde, bir sosyal sorumluluk projesi olan Mehmedim Projesi kapsamında şehit ve gazi yakınlarımızla dayanışma sağlamak olmalıydı. Mehmedim Projesi işte bu duyarlılığın ürünüdür. Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşında Ankaralıların, atalarımızın canıyla, malıyla göstermiş olduğu emsalsiz dayanışmanın, vatan sevgisinin bir devamıdır Mehmedim Projesi. Şehitler ve Gaziler Şehri Başkent Ankara’mızın hemşerileri olarak Bizler inanıyoruz ki; bir ülkenin medeniyet düzeyini, vatandaş olma bilincini, yurt sevgisini ve milli birliğini gösteren en anlamlı göstergelerin başında "Şehit ve Gazilere gösterilen saygı” gelmektedir.  “Mehmedim Projesi”, Şehitlik ve gazilik değerlerine duyulan saygının bir sivil toplum organizasyonudur. Bu Proje yine sivil toplum düzeyinde ülkemiz genelinde bir ilktir. Bugüne kadar sivil toplum düzeyinde hiç el atılmamış bir konudur. Bununla birlikte, bizim girişimimiz sadece bir çoban ateşidir. İnanıyoruz ki yaktığımız çoban ateşi ve dayanışma ruhu hızla büyüyecek ve tüm Türkiye’yi saracaktır. Mehmedim Projesi kapsamında Ankara Kulübü Derneği ile çok sayıda paydaşımız olan kurum ve kuruluş, aziz şehitlerimizin bizlere emaneti olan şehit ailelerine ve bu cennet vatan uğruna bedenlerinden vazgeçen kahraman gazilerimize gereken duyarlılığı, ilgiyi, saygıyı ve vefayı göstermiştir. Yine inanıyoruz ki, ülkemiz genelinde tüm kurum ve kuruluşlar ile toplum kesimlerinde Şehit ve Gazilerimize yönelik benzeri uygulamalar yaygınlık kazanacaktır. Kurtuluş Savaşımızın merkezi, Cumhuriyetimizin Kalbi Başkenti Ankara’dan doğan Mehmedim Projesi, kısa zamanda tüm Türkiye’de dikkat çekecek, halkımız gerekli duyarlılığı gösterecek ve ülke genelinde tüm vatandaşlarımızın desteğini alacaktır. Projemize büyük bir toplumsal duyarlılıkla katkı sağlayan tüm kişi ve kuruluşlara yürekten teşekkür ediyorum. Kulüp olarak birçok sosyal etkinliklerde bulunuyorsunuz. Sosyal bir kulüp olmanın faydalarını ve gereklilikleri nelerdir? Kentlilik bilinci vatandaşlık bilincinin de altyapısını oluşturuyor. Kentli olmayı, bir şehre ait olmayı, o şehri sevmeyi, korumayı anlayamamış, kavrayamamış insanların vatandaşlık bilinci de düşük düzeyde olur. Biz bu anlamda Ankara sevgisini, Ankaralılık, Başkentlilik bilincini geliştirmeye çalışıyoruz. Son yıllarda üye ve takipçi sayımız kat kat arttı. Kısa zamanda Ankara’mızın en ücra noktalarına kadar bu hedeflerimizi taşıyacağız. Ankara, ülkemizin başkenti olmasına rağmen sahipsiz ve bu nedenle her alanda kronik kaybeden bir şehir. Ankara’yı yönetenlerde bu sahiplenme bilincini yeterince göremedik. Ama sahiplenmeyi yukarıdan beklemek de bir yanılgı. Hemşerilerimiz, Ankara’da yaşayan 5.5 milyon kentdaşımız Ankara’ya sahip çıkarsa Başkentimizi daha iyi konumda olacak. Başkent Ankara’mızın 5.5 milyon sahibi var. Bu söze inanıyorum, inanmak istiyorum ve bunu gerçekleştirmek içinde şahsım, yönetici arkadaşlarım ve tüm omuzdaşlarımla birlikte yılmadan, yıkılmadan gece gündüz demeden yoğun olarak çalışıyoruz. Ankara Kulübü’nün ilerleyen süreçlerde planladığı çalışmalar var mı? Öncelikle tüm ilçelerimiz yanında beldelerimizde ve köylerimizde teşkilatlanmamızı kısa zamanda tamamlamak istiyoruz. Bu amaçla önemli mesafeler kat ettik. Ayrıca, Ankara’mızın tüm ilçelerinde şubelerimiz için tarihi konak almak veya yeni konaklar yaptırmak istiyoruz… Şubelerimizin kullanımına tahsis edeceğimiz bu konakların üst katı, ilgili ilçemizi anlatan, tanıtan bir müze olacak… Alt katında ise yine o ilçemize ait yemeklerin yapıldığı bir restoran olacak. İlçelerimizdeki şube merkezlerimiz, o ilçeler hakkında çalışmalar yapan (konferans, panel, sempozyum, çalıştay, Ar-Ge, kütüphane) bir İlçe Akademisi gibi çalışmasını arzuluyoruz. Ankara’mıza ilişkin Ankara Yayınevi kimliğimizi daha da güçlendirmek ve çok sayıda Ankara Kitabı çıkarmak arzusundayız. Bilimsel faaliyetlere (kitap, dergi, araştırma) daha da ağırlık vereceğiz. Yine Ankara Müziği konusunda, müziğin her türünde çalışmalarımız var. Bu çalışmalarımızı albüm haline getirmek istiyoruz.  Ayrıca, 27 Aralık’ın 100. Yıldönümü olan 27 Aralık 2019’a yönelik büyük bir hazırlık içerisindeyiz. İnşallah o gün en az 5000 Seymen, 2000 Bacıeren ve onbinlerce Ankaralı ile 100 yıl önce olduğu gibi büyük bir tören düzenleyeceğiz. Son olarak Ankara’ya ve Ankaralılara bir mesajınızı iletir misiniz? Sevgili hemşerilerimiz şu konuları iyi bilmelerini istiyorum: Büyük Atatürk’ün iki büyük eseri vardır: Bunlardan Biri Cumhuriyet, diğeri ise Başkent Ankara’dır. Önemle vurgulamak gerekir ki Başkent Ankara Cumhuriyet’in en önemli projesidir. Atatürk, Cumhuriyet ve Başkent Ankara birbirini tamamlayan bir bütün, üçlü bir sacayağı, bir müsellestir. Biri olmadan diğerleri eksik kalır. Cumhuriyet ve Ankara öylesine birbirine bağımlıdır ki, Ankara Cumhuriyet’in ilanından 16 gün önce başkent yapılmıştır. Ankara’nın başkent yapılması, ilan edilecek Cumhuriyet için bir ön şarttır, tamamlanması gereken bir gerekliliktir. Ankara’mız önce Anadolu ihtilalının kalbi, sonra da Cumhuriyet devrimlerinin ana sahası olmuştur. Ankara, Cumhuriyetin ideallerinin en iyi gerçekleştirileceği şehir olarak kabul edilmiştir. Cumhuriyet için en uygun sosyolojik iklim, zemin, mekan ve şehirdir Ankara. Atatürk iyi bir zamanlama ustası olduğu kadar iyi de bir zemin ustasıdır… Yunus Nadi Beyle 1924’te yaptığı tarihi bir mülakatı vardır. Bu mülakatta Yunus Nadi Bey Atatürk’e sorar: Ankara’yı neden başkent yaptınız… Büyük Önder cevabında Ankara’nın başkentliği hem coğrafi, stratejik, hem de ekonomik, toplumsal, siyasal kültürel nedenlerle fennidir der. Nitekim, fenni olduğu için Cumhuriyetin ideallerine kısa sürede ulaşılmıştır. Çağdaş bir başkentin tüm kurumları oluşturulmuş, kültürel devrimler gerçekleştirilebilmiştir… Başkent Ankara Anadolu’ya örnek model, lokomotif, amiral gemisi olmuştur… Cumhuriyetin ve çağdaş medeniyetin Anadolu’daki hareketliliğin başat aktörü Başkent Ankara olmuştur. Anadolu ayağa kalkmış, yürümüş ve koşmaya başlamıştır… İstanbul merkezli tek kutuplu eşitsiz gelişme süreci, eğilimleri kırılmıştır. Ancak, Atatürk’ün erken, zamansız ölümünden sonra bu heyecan, motivasyon, idealler gevşedi, zayıfladı. Başkent Ankara hem merkezi, hem de yerel idareler tarafından unutuldu. Sahipsiz kaldı, kronik kaybeden şehir oldu. Oysa ki, başkentler ülkelerinin vitrinidir… Ülkelerine ait tüm güzelliklerin, özgünlüklerin, değerlerin sergilendiği en gözde mekanlardır. Ankara, Cumhuriyetle birlikte Anadolu’nun lokomotifi oldu. Fakat bugün lokomotif, ağır aksak gidiyor ve çoğu zamanda durgun. Her alanda kronik kaybeden şehir durumunda Ankara. Ama bilinmelidir ki, lokomotif durursa tren durur, katar durur, Anadolu durur. İşte tüm bu nedenlerle, Cumhuriyetin 100. Yıldönümüne yaklaştığımız bu yıllarda Türkiye’nin yeni bir ülke projesine, medeniyet projesine, vizyonuna ihtiyacı var. Anadolu’yu tüm zengin potansiyelleri ile birlikte yeniden ayağa kaldıracak bir bakış açısına, ülkesel bir politikaya, büyük bir umuda, ütopyaya ihtiyacı var. Bu nedenle Ankara yeniden bir dünya başkenti olarak kurgulanmalı ve buna uygun olarak ayağa kaldırılmalıdır. Zira Ülkemiz bugün tarihinin en karanlık dönemlerinden birinden geçiyor. Büyük Atatürk, nasıl milli mücadelede, Kurtuluş Savaşında tüm güçleri seferber ettiyse, bugünde böyle bir seferberliğe, birliğe, motivasyona, morale, umuda ihtiyacımız var. Ankaralıların 100 yıl önce olduğu gibi bugün de buna öncülük edeceğine inanıyorum. Hem Ankaralılık, Başkentlilik bilinciyle Ankara’mıza sahip olmalarını istiyorum. Hem de içinde yaşadığımız zor koşullarda Başkent Ankara’mızın, Baş tacı olduğu ülkemize sahip çıkmalarını. Bu amaçla da Milli Mücadelenin başlangıcının ve 27 Aralık’ın 100. Yıldönümüne heyecanla hazırlanmalarını bekliyorum. (Rozita Merve HAMİDİ)  

Editör: TE Bilisim