Medya okuryazarlığı, yazılı ve yazılı olmayan formatlardaki basın yayın organlarının mesajlara ulaşma, bunları çözümleme, değerlendirme ve iletme yeteneği olarak tanımlanmaktadır. Ülkemizde, Tv karşısında geçirilen zamanı şöyle bir düşündüğümüzde bu dersin okullarda niçin okutulmak istendiğini daha net anlayabilirsiniz. Medya okuryazarlığı, medya karşısında etkiye en açık, en hassas grubu oluşturan çocukların, medya ile ilgili doğru soruları sorup doğru yanıtları bulabilmesini amaçlamaktadır yani medyada gördüğü iletileri doğru algılayıp, yorumlayabilen, yaşadığı çevreye ve ülkesine duyarlı çocukların yetişmesini sağlamaktır. Araştırmalarıma göre; psikologlar, pedagoglar ve iletişim bilimciler kitle iletişim araçlarına- medyaya maruz kalmayı bir risk faktörü olarak görmekte. Hal böyle olunca medya okuryazarlığı dersi burada kalkan görevini üstleniyor. Şöyle bir düşündüğümüzde çocuk hayatı sadece ders kitaplarında veya okulda öğrenmiyor. İç içe olduğu bir hayat her gün öyle ya da böyle izlediği televizyon , saatlerce zaman geçirdiği bir sosyal medya var. Önceki yazılarımda da belirttiğim gibi artık eski nesil oyuncaklar, oyunlar ,aktiviteler yok. Artık 3-4 yaşındaki bir çocuğun elinde bile Ipad var. Her ne kadar vizyonu ailesi ve eğitimiyle şekillense de medyanın ve medya içeriklerinin de bu pasta diliminde payı oldukça fazla. İzlediği çizgi filmden dolayı kendini balkondan atan, çizgi film kahramanını kendi yerine koyup ölümle burun buruna kalan sayısız çocuk var çünkü her iletişim ürünü gösterdiğinin çok üzerinde anlam taşımakta ve bununla tüketicisini istenilen yönde yönlendirmektedir. Çocukların ekranda izlediğini, "gerçeklik" ve "kurgu" bakımından ayırt etme becerisini de kazanacakları Medya Okuryazarlığı dersinde, medyanın olayları ve olguları nasıl ve neden belli yönleriyle yansıttığı çocuklara net bir şekilde anlatılmaktadır. Gelgelelim asıl meseleye, medya okuryazarlığı tartışmalarını geride bırakan ve uzun yıllar tartışılan bir konu vardı. Medya okuryazarlığını kimler vermeli? Eğitimciler mi İletişimciler mi? Bir İletişim Fakültesi Gazetecilik mezunu olarak bu sorunun yanıtını çok açık görüyorum. Çünkü; bu dersi verecek kişiler 4 yıl İletişim alanında eğitim gördükleri için doğrudan iletişim işinin hem etik, hem teknik hem de felsefesine çoktan vakıftır! İletişimci, eğitimi boyunca Medya Okuryazarlığı dersinin içeriğini her manada analiz etmekte, ayrıntılı olarak görmektedir. Kitle İletişim Kuramları, Medya Okuryazarlığı, İletişim Etiği, Yeni Medya gibi dersler herhangi bir eğitim bilimcinin kısa bir eğitimle alabileceği, uzmanlaşabileceği alanlar değildir. Sözün özü, Matematik dersini beden eğitimi öğretmeni veremeyeceğine göre, neden medya dersini başka branştan bir öğretmen versin ki? Aslolan medya okuryazarlığında çocuğun psikolojisinin derinliklerine inmek değil, bir şeylere daha erken gözünü açmak ve farkındalığını önceden arttırabilmektir...