Dünyanın en büyük hurda plastik ithalatçısı olan Çin, Ocak 2018’den itibaren hurda plastik ithalatını yasakladı ama Türkiye özellikle Avrupa'dan plastik atık ithalatını artırıyor. Türkiye’deki geri dönüşüm tesisleri ne yazık ki yetersiz, çevre ve insan sağlığı ciddi bir tehdit altında. OECD, 2015 yılında Türkiye’de toplanan çöplerin sadece yüzde 1’inin dönüştürülebildiğini raporladı. TÜİK verilerine göre ise 2016 yılında 31 milyon ton atık toplanmasına karşın, bu atıkların sadece yüzde 9,8’i dönüşüm tesislerine gitti. Bu iki ayrı istatistik, tehlikeyi bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Tehlike yalnızca ülkemiz ve vatandaşlarımızla sınırlı değil. Özellikle plastik atıkla ilgili şu veriler, dünyamızın ne kadar büyük bir kirlenmeye maruz kaldığının kanıtı niteliğinde: Her yıl yaklaşık 12 milyon ton plastik denizlere karışıyor. Bugün okyanuslarda beş trilyon plastik parçası bulunuyor. Kirlilik kaynağı atıkların çoğu ürün ambalajları. Deniz kuşlarının yüzde 90’ı, deniz kamplumbağalarının yüzde 30'dan fazlasının midelerinde plastik gözlemleniyor. Sorun sadece market poşetini ücretli yapıp, sarfiyatı azaltmakla çözülmüyor. Her yıl en az 8 milyon ton plastik denizlere ve okyanuslara gidiyor. 20 yıl içinde plastik üretiminin en az iki katına daha çıkması tahmin ediliyor. Dünya denizlerinde 150 milyon ton plastik atık dolaştığı tahmin ediliyor. Bu korkunç büyüklük kontrol altına alınmazsa 2025 yılı sonunda her 3 ton balığa karşılık 1 ton plastik atık olacak. Artık plastik balık yeriz. 2050 yılına gelindiğindeyse toplam olarak balıklardan daha fazla plastik olacak. Balıklar plastik tükettiklerinde çoğunlukla ölmüyorlar yalnız ölmemeleri plastiğin onlar için zararlı olmadığı anlamına da gelmiyor. Himalayalar’da küçücük bir ülke olan Bhutan’ın bir yöneticisi şöyle demişti: “Sizin kendi atıklarınız dönüp dolaşıyor bizim ülkemizin bitki örtüsünü değiştiriyor, kabul edemeyiz”. Toplumların tüketim kültürü baştan aşağı değişmedikçe, bu sorun katlanarak büyüyecek ve ne yazık ki yarın çok geç olacak..!

Editör: TE Bilisim