Lider açlığı çekilen bir çağda yaşıyoruz. Dünyadaki birçok ülkede de geçmiş yüzyılda iz bırakan liderler gibi yeni isimlerden bahsetmek mümkün değildir. Liderin duruşu, öngörüsü ve hayata geçirdiği İLK’ler ve EN’ler ülkelerin gelecekteki kaderini doğru yönde etkiliyor. Bu pencereden ülkemizi ele aldığımızda Cumhuriyetin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk kaç lider iz bıraktı? Sorusuna cevap aramamız gerekiyor. Yakın tarihte Adnan Menderes, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan ilk aklımıza gelenlerdir. Türkiye güçlü bir lider yetiştirmediği için sürekli koalisyonlar hüküm sürdü. Bu istikrarsızlık gelişme ve büyümedeki en büyük engel oldu. Yakın tarihimizin kısa özeti bu… Ülkemizde son 15-20 yıla damgasını vuran Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı lider tarifinde ayrı bir yere koymak gerekiyor. Lider olunmaz, lider doğulur klasik tanımlama ile yola çıktığımızda Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki icraatlarını hatırlamak gerekir. Hiç unutmam. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı iken bir TV programına çıkmıştı. Borçlu belediye kara geçmiş ve koca kentin su sorununa akılcı bir çözüm bulmuştu. Moderatör, şu soruyu sormuştu Erdoğan’a; --Borçları ödediniz ve büyük bir bütçe ile su sorununu çözdünüz. Nasıl yaptınız bunu? Erdoğan’ın yanıtı çok netti; --Bizden öncekiler gelirleri cebe koymuş, biz aldık kasaya koyduk. İşte o tarihte Türkiye’de siyasi istikrarı sağlayacak bir liderin başarı hikayesi başlamıştı. İstanbul’u yönetmek hizmet etmek bana göre bir ülkeyi yönetmektir. O yıllarda ülkemiz lider açlığı ve koalisyon krizleriyle uğraşırken, Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları Büyük Türkiye’nin temelini atmak için dava arkadaşlarıyla Avrupa’yı da titretecek hizmet yolculuğuna çıktı. Türkiye’nin halkoyuyla seçilen ilk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, görevinin ikinci yılında, ülkeyi karanlığa mahkûm etmek isteyen darbe girişimini milletin desteğiyle önleyerek tarihe geçti. Erdoğan, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngören 2007'deki anayasa değişikliğinin ardından, 10 Ağustos 2014'teki seçimi yüzde 52'lik oranla kazandı ve 28 Ağustos 2014'te, Türkiye'nin doğrudan halk iradesiyle seçilen ilk cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti'nin de 12. Cumhurbaşkanı olarak göreve başladı. Dış güçler elbette güçlü bir ülke ve güçlü bir lidere tahammül edemedi. Tüm kirli senaryoları devreye koydular. Recep Tayyip Erdoğan önderliğindeki azizi millet direndikçe, daha da hırçınlaştılar ama her hamleleri ellerinde patladı. Çünkü Türkiye artık hasta değil ve güçlü bir lideri var. Gelelim günümüze; 16 Nisan’da Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimine hep birlikte tanıklık edeceğiz. Referanduma günler kala ‘evet’ ve ‘hayır’ cephesinde çalışmalar sürüyor. Cumhurbaşkanlık Sistemi’nin Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile bağdaştırılıp, bu yönde eleştiriler yapılması kısaca suya yazı yazmaktır. Bu altı boş ve öngörüye gebe olan propaganda tutmamıştır. Şunu iyi anlamalı ve algılamalıyız ki; 16 Nisan bir lider seçimi değildir. 16 Nisan büyüyen Türkiye’ye karşı kirli oyunlar içerisinde olan dış güçlere karşı bir mücadeledir. Bugün Recep Tayyip Erdoğan yarın başka bir lider o koltukta oturacak. Kişisel hırs ve ihtiraslarla 16 Nisan’ı değerlendirsek hataya düşeriz. Recep Tayyip Erdoğan milletin güçlü desteğiyle partiler üstü bir lider olduğunu kanıtladı. Olayı siyasi ayrımcılığa çekmekte son derece yanlıştır. Güçlü ülkeler güçlü liderlerle Dünya’da söz sahibi olabilir. Bu nedenle liderimize sahip çıkalım ve 16 Nisan’da aklıselim karar verelim.

Editör: TE Bilisim