Kalkınma Atölyesi, 2004 yılında sosyal kalkınma çalışmaları yürütmek isteyen bir grup gönüllü genç tarafından kurulan bir örgüt. Çocuk işçiliği, yoksullukla mücadele, yaşlılık, mevsimlik gezici tarım işçileri gibi çeşitli program ve projeler uygulayan Kalkınma Atölyesi’ni, Çocuk, Gençlik ve Yaşlılık Programı Yöneticisi Sinem Bayraktar ile konuştuk. Öncelikle Kalkınma Atölyesi Kooperatifini tanıyabilir miyiz? Kooperatif, mülkiyeti, sermayesi, fikirleri ortaklaşa olan ve yönetimi demokratik olarak gerçekleştirilen bir girişim aracılığı ile ortak ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçları ve hayalleri gerçekleştirmek için gönüllü olarak bir araya gelmiş insanların kurduğu bir organizasyondur. Tarihsel sürece bakıldığında yapabilmenin bir başka seçeneği olarak kooperatifler her zaman önemli roller üstlenmişlerdir. Bu anlamda da Kalkınma Atölyesi, 2004 yılında sosyal kalkınma çalışmaları yürütmek isteyen bir grup gönüllü genç tarafından yapabilmenin bir başka seçeneği olarak kooperatif örgütlenmesiyle kurulmuştur. Çocuk işçiliği, yoksullukla mücadele, yaşlılık, mevsimlik gezici tarım işçileri, arıcılığın toplulaşması gibi çeşitli program ve projeler uygulayan bir örgütüz. Bilindiği gibi “kalkınma”, her dönemde “yoksulluğu” gidermek ve toplumun refah düzeyini yükseltmek için, ülke ve siyasi tercihlere göre değişen politika ve stratejiler benimsenerek gerçekleştirilmektedir. Refah seviyesi daha yüksek bir yaşam ve daha eşit bir paylaşımı amaçlayan bu çabalar öngörülen hedefleri sağlayamamakta, yoksulluğun azaltılması ve dengeli kalkınma istenilen düzeyde gerçekleştirilememektedir. Kalkınma Atölyesi Kooperatifi, ülkemiz kalkınmasında böyle bir boşluğu doldurmaya ve her ölçekteki projelerin sürdürülebilir, tekrarlanabilir ve başarılı olmasına katkı sağlamak amacıyla kurulmuş bir kuruluştur. Çalışma sistemi, örgütlenme yapısı, deneyimlerin paylaşılmasına yönelik birlikte üreten ve paylaşan bir geleneğin oluşturulması ve bu kapsamda kültürel bir oluşum ortaya koymayı öngörmektedir. Neden dernek ya da vakıf olarak değil de kooperatif olarak kuruldunuz? Türkiye’de örgütlenme olarak çok fazla seçenek yok. Sivil alanda var olmak isteniliyorsa bunun için ise dernek ve vakıf bulunuyor. Kooperatif ise biraz daha ortada yer alıyor. Bizim atölyemizin kuruluşuna gelecek olursak Kalkınma Atölyesi’nin kurucuları Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) Adana’da bir çalışmaya katılıyor.  Adana’daki pamuk işçiliğinde çalışan çocukların durumu konuşulduktan sonra bundan çok etkileniliyor ve bunun üzerine bir şey yapılması gerektiği konuşuluyor. Bir süre bir eylem gurubu gibi hareket ettikten sonra proje dosyası oluşturuluyor. Kurumlarla da görüşülmeye başlanılıyor ve kapısını açan kurumlardan birisi de İngiltere Büyükelçiliği oluyor. Ve böylelikle çalışmalara başlanılıyor. O dönem ise kar amacı gütmeyen bir grup olarak çalışmaya devam etmek isteniliyor. Ama dernek ve vakıf bunu karşılayacak konumdaki örgütlenmeler olmadığından vakıf olarak örgütlenmeye karar veriliyor. Bu aşamada uluslararası kooperatifçilik ilkeleri gözden geçiriliyor. Türkiye’de kooperatifçilik bir ticari sicildir. Kalkınma Atölyesi kar amacı gütmek istemediğinden ‘sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaz’ maddesi değiştiriliyor. Bu bizi kar amacı gütmeyen kooperatife dönüştürüyor. Misyonumuz da bu noktadan sonra sosyal kalkınma oluyor. Kalkınmayı sadece ekonomik kalkınma olarak düşünmemek lazım. Sosyal kalkınma diye bir kavram da var. Bundan dolayı Kalkınma Atölyesi odağına İnsan Hakları Beyannamesini koyar. Bunun altında ise en dezavantajlı grupların hak ihalelileri ve riskleri ile ilgili çalışmalar yer alıyor. Bu yöntemle başlayıp 16 yıldan beri alanda çalışmalar yapıyoruz. Kalkınma Atölyesi’nin esaslarını neler oluşturuyor? Kalkınma Atölyesi olarak bazı ilkelerimiz var. Bunlardan birisi de hiç çalışanımızın olmaması. Gönüllülerimiz var ama buradan bedavaya gönüllü olarak insanları çalıştırdığımız da düşünülmesin. Gönüllülüğü de profesyonel olarak yapmaya çalışıyoruz. Eğer ki kısmi süreli bir kişi bizimle çalıştıysa onun emeğini hak ettiği şekilde muhakkak veriyoruz. Şunu da eklemek gerekir ki belki de en önemlisi Kalkınma Atölyesi’nde kesinlikle hiyerarşi kavramı yoktur ve herkes eşit olarak kabul edilir. Dil, din, cinsiyet, ırk gibi hiçbir konuda kesinlikle ayrımcılık gözetmeyiz. Çalışma modeliniz ne şekilde devam ediyor? Çalışma modelimiz ise şu şekilde: Mutlaka alana gidilir ve alanda çalışılır. Orada sorun ve ihtiyaç tespit edilir. Beraberinde çözüm de tespit edilir. Hak ihlalleri ile ilgilenen örgütlere ya da kuruluşlara gidildiğinde ise onlara çözümle gidilir. Yani alana gidip sorunu tespit ettikten sonra durum tespiti yapıp, model oluşturuyoruz. Şunu da söylemeliyim ki biz uygulayıcı değiliz. Biz sadece sorunu alanda tespit edip ona çözüm hazırlıyoruz. Sonrasında ise hazırladığımız çözümleri örgütlere ya da kurumlara sunuyoruz. Ya da kurumlar veya örgütler gelip bizden soruna ilişkin projeler istiyorlar. Ayrıca işe kişi değil kişiye iş buluyoruz biz. Mesela mevsimlik tarım işçiliğinde çocukların çalışmasını önlemek için birçok yasa var, birçok örgütün mücadelesi var. Ama değişen hiçbir şey yok. Konuyla ilgili projeyi hazırlayıp kurumların kapılarını bizim çaldığımız da oluyor. Birçok atölyeniz bulunuyor. Biraz da atölyelerinizden bahsedebilir misiniz? Öncelikle kurulan atölyelerimizin isimleri şöyle: Eğitim Atölyesi Çocuk Hakları Atölyesi Yaşlılık Atölyesi Kalkınmaya Katkı Verenler Atölyesi Barış ve Kalkınma Atölyesi Gençler İçin Kooperatifçilik Hareketi Atölyesi Arı Dostu Kent Atölyesi Sosyal İnovasyon Atölyesi Atölye çalışmaları 2017 yılında başladı ve hepsi de fikir atölyesi. 2017 yılının öncesinde ise çeşitli programlarımız vardı ve biz bunun üzerine yarı bağımsız atölyeler kurmak istedik. Atölyeler ise kurulurken mümkünse bağımsız, sonrasında ise tüzel kişilikler olarak ayrılabilecekleri şekilde kuruldular. Şuan aktif olanlar ise Çocuk Hakları Atölyesi ve Eğitim Atölyesi. Diğerlerinin aktif olmamasının sebebi de insan kaynağının olmamasından kaynaklanıyor. İleriye yönelik planlarınız neler? Kalkınma Atölyesi olarak bizim yurtdışına açılma çabamız var. Ama yurtdışı bizim için batı değil, doğu. Şuan doğudaki ülkelerle göç platformunun içine girmiş durumdayız. Çünkü biz komşu ülkelerle bazı şeylerin ortaklaştığını ve birbirimize deneyimlerimizi aktarmamız gerektiğini düşünüyoruz. Suriye’nin savaştan sonraki dönüşüm sürecinde Türkiye’den yardım sağlanacağını düşünüyoruz. Şuan somut bir şey olmasa da bu konuyla ilgili fikirlerimizden birisi bu. Yapmayı düşündüğümüz bir diğer şey ise atölye çalışmalarımızı daha aktif hale getirmek. Kadın hakları üzerine bu konuyla ilgili çalışmalar yapıyoruz. İşçi haklarından başlayıp konuyla ilgili toplumsal cinsiyet konusunu detaylı şekilde çalışmayı düşünüyoruz. Eklemek istedikleriniz var mı? Son olarak ise bize kendimizi ifade edebilmemiz için böyle bir fırsat sundunuz. Bunun için Güçlü Anadolu gazetesine teşekkürlerimizi sunuyoruz. (Türkan ÇATAL YILDIZ)

Editör: TE Bilisim