Geçenlerde bir arkadaşım, Osmanlıca bildiğim için bazı gazeteler getirdi. İçlerinden biri, 5 Şubat 1894 tarihli İkdam gazetesiydi. İçinde Ankara’yı yakından ilgilendiren enteresan bir haber dikkatimi çekti. Birlikte okuyalım: “Ankara vilayeti dahilinde ve Yozgat’ta hüküm sürmekte olan kolera illetinin önüne geçmek için Meclis-i Sıhhiye kararıyla geçenlerde Ankara’ya gönderilmiş olan Meclis-i Sıhhiye azasından saadet Vitalis Efendi Hazretleri tarafından keşide edilen telgrafnamede Kızılırmak hattı fasil (kısa duvar) itibar olunarak üç mevkide tahaffuzhaneler (korunaklar) teşkiliyle buralarda gelecek yolcular hakkında karantina icra ve kullanılmış eşya ve elbise hakkında tebhirat ve tathirat (sıcak buharla temizleme-ütüleme) ifa edilmemiş bir kimsenin Ankara cihetine geçirilmemesi ve bu tahaffuzhaneler arasındaki geçit noktalarının muhafazasıyla oralara gelecek yolcuların mutlaka bu tahaffuzhanelere uğratılması temin edilmiştir. Eskişehir-Ankara arasında işleyen tenlerin de lüzumu kadar tabip bulundurularak gereken temizlik yaptırılmaktadır.” *** Şimdi de 1894’ten 1920’ye uzanalım. Çünkü yine Ankara’da o tarihte enteresan bir olay yaşandı. Meclis’in ilk devresinde, frengi kanunu hazırlanıyordu. Meclis’teki hocalar birleşmiş, kanuna “kadınlar muayene edilemez” maddesi koymaya çalışıyorlardı. Sonunda kanun tasarısı Adliye, Şer’iye ve Sıhhiye Encümenlerinden seçilen üçer kişiden oluşan bir komisyona havale edildi. Komisyon kanunu ele alırken, Meclis Genel Kurulu’nda sürekli itiraz eden hocaların sözleri dikkate alınarak uzlaştırıcı bir yol bulundu. Maddeye, “kat’i lüzum hâsıl olmadıkça bakire kızlar muayeneden muaf tutulur” yazıldı. Komisyonda bu kelimeye onay veren, hatta memnun olan bir hoca, tasarı Meclis Genel Kurulu’na gelince yine itiraza başladı. Hoca Efendi, “Hayır, lüzum-u kat’i değil, kadınlar hiçbir zaman muayene edilemez” diye bağırıyordu. Komisyonda yer alan Bursa Milletvekili Operatör Emin Bey de bu itirazlara karşı tasarıyı müdafaa için söz aldı. Emin Bey, Hoca Efendi’ye hitaben, “Efendi Hazretleri, bu tasarıyı hazırlayan komisyonda beraberdik. Tadil ettiğiniz maddelerin hepsinde mutabık kaldık. Öyle iken şimdi itiraza başladınız. Eğer itirazda devam ederseniz, tadilleri kaldırır, maddeleri eski halinde bırakırız” yanıtını verdi. Hoca Efendi, “Terbiyesiz herif… Edepsiz, din düşmanı” diye bağırarak Emin Bey’in üzerine yürüdü. Emin Bey bir hamlede hasmının üzerine atladı ve “Sözlerini iade ediyorum” diyerek Hoca Efendi’yi yumruklamaya başladı. Genel Kurul’da bunu gören ne kadar Hoca var ise Emin Bey’in üzerine çullandılar. Onu öldüresiye tartaklamaya başladılar. Celse tatil edildikten sonra Meclis İnzibat Heyeti meseleyi tetkik etti. Emin Bey’i haklı buldu ama bu hadiseye iştirak edenlerle birlikte onu da bir celse ihraca karar verdi. Emin Bey, Meclis Başkanlığı’nın kendisini korumamasından şikâyetçiydi. Bu gibi hadiselerin bir daha olmaması için TBMM’ye düello yasa öneri sundu. Öneri, 30 Aralık 1920’deki Genel Kurul toplantısında okunarak komisyona havale edildi. Komisyon, düelloyu, şeriata ve İslam geleneklerine uymayan sakat bir adet olarak değerlendirdi. Yasa önerisi, 30 Ocak 1921 birleşiminde okunarak şu gerekçelerle ret edildi: “Lâyiha Encümeni mazbatası: Düello âdetinin lüzumu ihdas ve kabulüne dair Bursa Mebusu Operatör Emin Beyin Makamı Riyasetten muhavvel teklifi kanunisi Encümenimizce mütalâa olundu. Şeriatı garrayi Ahmediye ve ananatı kadimei islâmiyeye münafi ve şimdiye kadar sabık Meclisi Mebusanca kabul edilmeyerek reddolunan bir âdeti sakimenin milletin, yegâne hârisi din ve şeriat telâkki ettiği bu Meclisi Âlice ibdai bittabi rehini cevaz olamayacağından muvafıkı hikmet ve şeriat olmıyan teklifi mezkûrun Encümenimizce reddile Heyeti Umumiyeye arzına karar verdi.” (I. Dönem Zabıt Ceridesi, C.7, s. 436)

Editör: TE Bilisim