Kudüs’ün her inancın ortak mirası ve değeri olduğunu vurgulayan Memur Sen İl Başkanı ve Ankara Sivil Toplum Platformu (ASTP) Başkanı Mustafa Kır, Dünya ve İslam ülkelerinin Kudüs konusundaki tavırlarını eleştirdi. İslam ülkelerinin İsrail’i kınamaktan öteye geçemediklerine dikkat çeken Kır, “Eğer kınayarak bu sorun çözülmüş olsaydı, bugüne kadar bitmiş olmalıydı. Kınamak sorunu çözmüyor” ifadelerini kullandı. Memur Sen İl Başkanı ve Ankara Sivil Toplum Platformu (ASTP) Başkanı Mustafa Kır, gazetemize gündeme dair açıklamalarda bulundu. Mustafa Kır ASTP’nin faaliyetlerini, Kudüs Sorununu, güncel gelişmeleri ve Ramazan ayının bereketini anlattı. “SİVİL TOPLUM BİR ÜLKENİN EN ÖNEMLİ DİNAMİKLERİNDEN BİRİSİDİR” Sivil toplumun bir ülkenin en önemli dinamiklerinden birisi olduğunu söyleyen Kır, “Gerçek anlamda sivil toplum olmayan, sivil inisiyatifi temsil etmeyen, kurumların olduğu bir yerde yöneticilerin kendilerini düzetmesi, hatalarından vazgeçmesi mümkün değildir” dedi. ASTP’nin kuruluş aşamasından bahseden Kır, Sivil toplum kuruluşları; bunun içerisinde yardım kuruluşları, dernekler, vakıflar, birlikler ve ocaklar gibi yapılar var. Bunların hepsi birer sivil toplum kuruluşudur ve kendilerine göre amaçları var. Ama platform denilince sadece belli bir amaca yönelik kurulanıdır. Biz 2008 yılında TBMM’de başörtüsü yasağının üniversitelerde kaldırılması ile ilgili bir platform oluşturduk. Ülkemizde ve dünyada meydana gelen insan hakları ihlallerine karşı mücadele vermek ve doğru olanların yanında, yanlış olanların karşısında olmak için 42 sivil toplum kuruluşu ile bir toplantı yaptık, amacımızı açıkladık ve bir platform kurduk” diye konuştu. “YAŞANAN BİRÇOK ADALETSİZLİK İLE MÜCADELE ETTİK” Ülkemizde meydana gelen terör faaliyetleri, başörtüsü yasağı, imam hatip ve meslek liselerinde var olan katsayı adaletsizliği, 28 Şubat mağdurlarının haklarının iade edilmesi gibi konularında mücadele verdiklerinin altını çizen Kır, “Danıştay, TBMM ve değişik alanlarında basın açıklamaları, basın toplantıları yaptık. Bugünlerde de olduğu gibi Siyonist İsrail’in Gazze’yi işgalinden dolayı tepkiler verdik. Çok eylem düzenledik, mitinglere destekler verdik. Zaman zaman 200’ü aşan destekçi kuruluş sayısı ile bu şeyleri gerçekleştirdik. Süreç içerisinde özellikle 15 Temmuz FETÖ darbe kalkışmasından sonra tabiri caizse ülkemizin de kimyası bozuldu. Biz meydanlarda FETÖ’ye karşı günlerce aylarca demokrasi nöbetleri tuttuk” dedi. “ABD ELÇİLİK TAŞIMA KARARI İLE YILLARDAN BERİ KANAYAN YARAYA TUZ DÖKTÜ” Açlık, yokluk ve kıtlık neredeyse İslam ülkelerinin kaderi haline geldiğini belirten Kır, “2011 yılından beri devam eden bir Suriye bataklığı var. Keza Libya, Mısır ve Irak’taki gelişmelerde bizim her zaman kanayan yaramız oldu. Buralarda yaşananlara karşı da eylemler yaptık. İnsan hak ihlalleri söz konusu olunca hem içerde hem dışarıda bunlara karşı durduk. Yetkilileri uyararak bunları kamuoyuna duyurmaya çalıştık. Tıpkı günümüzde devam eden İsrail işgaline karşı durduğumuz ve onu duyurduğumuz gibi. Bu işgal ile birçok köy haritadan silindi. Binlere Filistinli hayatını kaybetti. Yüz binlercesi de göç etti. ABD aldığı elçilik taşıma kararı ile yıllardan beri kanayan yaraya tuz döktü. Sanki yanan bir ateşin üzerine benzinle gitti” şeklinde konuştu. “EKONOMİK VE SİYASİ İLİŞKİLER KÖKÜNDEN KAZINMALIDIR” ‘Küdüs’ün sadece Müslümanların, Yahudilerin ya da Hıristiyanların değil, bütün dinlerin evi, ortak değeri ve ortak mirasıdır’ diyen Kır konuşmasına şu şekilde devam etti: “Bu ortak miras ve değer, Siyonist Yahudiler tarafından işgal altındadır. Bu işgal bütün dünyanın gözü önünde yapılmaktadır. Dünya sadece bu durumu kınıyor. Kınamaktan öteye gidemiyor. Eğer kınayarak bu sorun çözülmüş olsaydı, bugüne kadar bitmiş olmalıydı. Kınamak sorunu çözmüyor. İsrail’in yaptığı toprak gaspları ise yanında kalıyor. Bugün İsrail’e ses çıkarabilecek İslam coğrafyasında bir ülke bile kalmamıştır. Kimisi yandaştır, kimisi işbirlikçisidir, kimisi de ifade ettiğim gibi sadece kınayarak olayı nadasa bırakmaktadır. Türkiye bu konuda elbette ki üzerine düşeni yapmaya çalışıyor. Türkiye sadece İslam İşbirliği Teşkilatı’nın bir üyesidir. Bu teşkilattan çıkan Kudüs kararı ise ne şiş yansın ne kabap misali bir karardır. Türkiye bu konuda ancak kendi üzerine düşeni yaptı. İslam İşbirliğini acilen topladı. Eğer gerçekten karar alınmak isteniyorsa İsrail’in gasp ettiği topraklardan çekilmesi için BM’yi buna zorlamak ve karar aldırmak gerekir. İsrail ile ekonomik ve siyasi ilişkiler kökünden kazınmalıdır. Ancak bu şekilde bir sonuç alınabilir. Bu hem İslam ülkelerini hem de diğer dünya ülkelerini ilgilendiren bir konudur. İslam ülkeleri Kudüs konusunu bir kez daha gözden geçirmeliler.” “STK’LARA BÜYÜK İŞ DÜŞÜYOR” İsrail’in birleşik Kudüs’ü başkent olarak ilan ettiğini hatırlatan Kır, “Bunu durduracak veya engelleyecek bir şey yapabiliyor muyuz? Yapmalıyız. Bu tek başına Türkiye’nin ne de başka bir ülkenin tek başına yapabileceği bir mesele değil. Burada sivil toplum kuruluşlarına büyük bir iş düşüyor. Hem dünya çapında hem de İslam coğrafyasında biz gibi sivil toplum kuruluşlarının eylemleri sürekli ve güçlü olmalıdır. Üzülerek söylemek zorundayım; gücümüzü birleştiremiyoruz. Büyük bir zafiyet var. Güçlerimizi birleştirsek, birlikte bu olaya karşı çakabilsek, ülkelerin yetkililerini hep birlikte göreve çağırsak daha etkili bir şey yapmış olacağız” açıklamalarında bulundu. “ MÜSLÜMANLARIN DAĞINIKLIĞI İSRAİL’İ GÜÇLENDİRİYOR” Kır: “Yapılanları İsrail gücünden dolayı yapmıyor. Müslümanlar güçsüzlüğünden dolayı İsrail buna cesaret edebiliyor. Müslümanların dağınıklığından dolayı bu şeyler başımıza geliyor. İsrail, karşısında bir güç görmüyor. Yaşanan olaylar tarafımızdan o kadar çok kanıksandı ki, sadece televizyonlardan bir film şeridi gibi izliyoruz. Bunu bilen düşmanımız pervazsızca hareket ediyor. Toplam 8 milyonluk İsrail bütün dünyaya kafa tutuyor. Çünkü arkasında ABD var, ne yaparsa yapsın BM’den kendisine ceza verilmiyor.” “ÜNİVERSİTELER BU KONUDA SINIFTA KALMIŞTIR” ‘Önce birey olarak, ülke olarak empatiye ihtiyacımız var’ şeklinde konuşan Kır, şunları söyledi: “Başkalarının da empatiye ihtiyacı var. Sivil toplum kuruluşlarının dayanışma içerisinde olmaları gerekir. Aydınların da bu konuda ki görevlerini hassasiyetle yerine getirmeleri gerekir. Ama özellikle üniversitelerimiz bu konuda sınıfta kalmıştır. Sosyal konulara neredeyse hiç irtibatları yoktur. Ürettikleri bilimin kendilerine bile faydası yoktur. Oysaki, ortaya koydukları verilerle, bilimsel çalışmalarla ülkenin ufkunu açmaları gerekir. Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler ile ilgili mutlaka bilimsel veriler üretmeliler.” “RAMAZAN AYI ASLINDA BİR EMPATİ AYIDIR” Ramazan aynın hem bilimsel, hem toplumsal, hem de komşuluk anlamında birçok hikmeti bulunduğuna işaret eden Kır, “Ramazan ayı aslında bir empati ayıdır. Bu ayda ömür boyu açlık çeken kesimlerin hatırlanması gerekir. Hatta sadece bu ayda değil her zaman hatırlanmalıdır. Ramazan ayında daha çok hatırlanmalı. Zekat dediğimiz olay bu durumda harekete geçmiş olsa, yer yüzünde bir tane açlık çeken, sususluk çeken insan kalmaz. Ramazan ayı, kardeşlik ayıdır. Bugünlere yakaladığımız değerleri hatırlamamız gerekir. Kardeşlik duygularını pekiştirmemiz lazım. Bu hayırlı ayı iyi değerlendirmek gerekir. Farklı inançlara ve farklı dünya görüşlerine sahip olmamız birbirimizi yok etmemizi gerektirmiyor. Bu ayın hayırlara vesile olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı. (Kadir GÜRHAN)

Editör: TE Bilisim