Eczacılara seslenen Kemal Kılıçdaroğlu, tıbbi donanım ve tıbbi malzeme teminindeki sıkıntılara değinerek, “Yapılması gereken milli sanayimizi güçlendirmektir. Bu ürünleri Türkiye'de üretmektir. Bunu üretmenin yolu da üniversitelerin bilgi üretmesinden geçiyor. Üniversiteleri bilgi üretmeyen bir toplumun büyüme şansı yoktur” dedi. "Meslektaşlarımıza, hastalarımıza, topluma sözümüz var" teması ile 3 gün sürecek olan "14. Türkiye Eczacılık Kongresi" Ankara’da başladı. Kongrenin açılış konuşmasını Türk Eczacıları Birliği Başkanı Erdoğan Çolak yaptı. 14. Türkiye Eczacılık Kongresi’nin açılışına katılan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise yaptığı konuşmada sağlık sektörünün sorunlarına değindi ve gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. “ECZANELER OLARAK ENDİŞE DUYUYORUZ”

  1. Türkiye Eczacılık Kongresi’nin açılış konuşmasında ilaç temininde yaşanan sıkıntılara değinen Türk Eczacıları Birliği Başkanı Erdoğan Çolak şunları söyledi:
"Döviz kurlarının yükseltilmesi, yüksek enflasyon ve faizle karakterize olan bu dönemde bazı ilaçların piyasaya kısıtlı verilmesi ve ilaç vadelerinin geri çekilmesi, ilaç temininde sıkıntıya yol açacaktır. İskontolarda azalma ve giderlerde artış ile karşı karşıyayız. Biz bu sorunun 2019 itibarıyla büyüyerek daha büyük bir mağduriyete yol açmasını bekliyoruz ve bundan da Türk Eczacılar Birliği ve halkın sağlık merkezi olan eczaneler olarak endişe duyuyoruz. Bunu da kamuoyuyla paylaşıyoruz. İlaçların temininde zorluk kuşkusuz eczaneleri etkileyen bir meseledir. Eczacı sonuçta topluma ulaştırdığı ilacı kendi öz sermayesiyle temin etmektedir. İlaç temininde zorluk aynı zamanda hastalarımızın da tedavilerinin gecikmesi veya yapılamaması anlamına gelecektir. Bizi endişeye sevk eden de asıl burasıdır. Kuşkusuz bu endişeyi paylaşan ilaç şirketleri de var. Onlar da bugün burada aramızdalar. Ancak paylaşmayanların ekonomik durgunluğun faturasını fazlasıyla eczacıya, dolayısıyla hastaya çıkarmasına mani olmak için her şeyin yapılması gerekmektedir. Biz 26 bin eczacıyla Türkiye'de ilaç ve eczacılık hizmetinin kesintisiz sürdürülebilmesi için elimizden gelen gayreti sonuna kadar sürdüreceğiz. Bununla beraber elimizden gelmeyenler konusunda hastaların sağlık hakkına, sağlık çalışanlarının güncel sorunlardan etkilenmemesi için desteğe ihtiyacımız var." SAĞLIK VE SOSYAL GÜVENLİK SORUNU İÇİN 5 PARAMETRE Erdoğan Çolak’ın konuşmasının ardından konuşmak için kürsüye gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu şunları söyledi: "Başkanı büyük bir dikkatle izledim. Elbette ki eczacıların sorunlarını da yaşanan ekonomik krizi de krizin faturasının kime çıkacağının önemli olduğunu da dile getirdi. Ben şuna inanırım. Bir sorun varsa, o sorunu çözmek için sorunun bütün parametrelerini dinlemek gerekiyor. O parametrelere göre sorunun çözümü gerekiyor. Ama sorunu nasıl çözeceğiz? Sorunu çözerken elbette ki hukukun başta anayasa olmak üzere, gelenekleri, törelerimizi dikkate almak zorundayız. Sağlık ve sosyal güvenlik öteden beri Türkiye'nin temel sorunlarına aday ve olmaya devam ediyor.” Sorunu akılcı politikalarla çözmek isterseniz birden fazla soruna aynı zamanda eğilmek zorundasınız. Birincisi şu: Bir ülkede yaşayan bireyler açısından sosyal güvenlik ve sağlık sorununa bakacaksınız. İki, sağlıkta çalışanlar ve onların çalışma koşulları açısından bakacaksınız. Üç, tıbbi donanım ve tıbbi malzeme açısından bakacaksınız. Dört, ilaç sektörü ve ilaç kullanımı açısından bakacaksınız. Beş, sağlık harcamaları ve sosyal güvenliğin finansmanı açısından bakacaksınız. Eğer bu 5 parametreyi bir araya getirip, sorunu çözme konusunda bir irade ortaya koymuyorsanız, sorunu çözemezsiniz. Nitekim Türkiye'nin sağlık ve sosyal güvenlikte bu sorunlarını derinleştirerek sürdürmesinin temelinde, bu 5 parametreyi eş zamanlı ele almamak yatmaktadır.” AİLE YARDIMLARI SİGORTASI “Peki sosyal güvenliğin asgari normları neyi amaçlıyor? Bir insanın doğumundan ölümüne kadar gelecek endişesi yaşamamasını güvence altına alıyor. Ona bir asgari gelir ve yaşam standardı güvencesi veriyor. Bizde uygulanmayan sigorta hangisi? Aile yardımları sigortası. Diyeceksiniz ki, önemi ne? Önemi şu, emeklilik yaşı aşamalı olarak 65 oldu. Sıradan bir asgari ücretliyi düşünün. 55 yaşında, 65 yaşında emekli olacak. Patron dedi ki, 'Senin işine son veriyorum, yerine genç birini alacağım'. Gidecek iş arayacak, bir süre işsizlik sigortasından yararlanacak. Ne kadar 8-9, bilemedin yeni yasa çıktı 10, 15 ay. Gidecek iş aramaya, patron 'Sen yaşlısın' diyecek işe almayacak. Devlet, 'Sen daha gençsin emekli olamazsın' diyecek. Nasıl geçinecek bu kişi? O zaman devreye aile yardımları sigortası giriyor, bu nedenle çok önemli.” “TIBBİ DONANIM VE MALZEME TÜRKİYE'DE ÜRETİLMELİDİR” “Bir başka önemli nokta, tıbbi donanım ve tıbbi malzeme. Bunları üretenler ve tüketenler açısından yaklaşmak gerekiyor. Bu dünyada büyük ölçüde oligopol bir piyasadır ve sınırlı sayıda firmalar bu malzemeleri üretirler. Oligopol piyasada, serbest piyasada olduğu gibi rekabet içinde fiyat ortaya çıkmaz, fiyatlar yüksektir. Yapılması gereken milli sanayimizi güçlendirmektir. Bu ürünleri Türkiye'de üretmektir. Bunu üretmenin yolu da üniversitelerin bilgi üretmesinden geçiyor. Üniversiteleri bilgi üretmeyen bir toplumun büyüme şansı yoktur.” “EŞDEĞER İLAÇ UYGULAMASINI BAŞLATTIK” “Bir dördüncü alan ilaç sektörü ve ilaçların kullanımıdır. SGK'ya Genel Müdür olduğumda eczacı arkadaşlarla sık sık konuşurdum. O dönemin Eczacılar Birliği Başkanı da aramızda. Eşdeğer ilaç uygulamasını hiç duymamıştım bana eczacılar öğrettiler. Eğer Türkiye sömürü çarkından kurtulacaksa, eşdeğer ilaç uygulamasını yapmak zorundaydık. Başlattığım zaman gelip bana, 'Acaba bunu sonuna kadar götürebilecek misin, yoksa bir  süre sonra görevden alınacak mısın?' dediler. 'Kararlıyım sonuna kadar götüreceğim' dedim. Eşdeğer ilaç uygulamasında eczacılar sayesinde bu uygulamayı başlattık ve sonuna kadar götürdük. Bugün Türkiye ilaç tüketiminde dünyada 16. sırada ve kesinlikle ilaç sanayisinin de gelişmesi lazım. Bunun için de üniversitelerin bilgi üretmesi lazım. Bir acı haber, İran üniversitelerinin ürettiği bilgi sayısı, Türk üniversitelerini son 2 yıldır geçiyor. O zaman dönüp şu soruyu sormak zorundayız, 'Nasıl oluyor da bizim üniversiteler bilgi üretmekte sürekli geriye doğru gidiyor ve hangi üniversiteler bizim önümüzde duruyor?'” “HAPİSHANELER TIKA BASA DOLU” “Sorunların çözümü demokrasi ortamında olur. Demokrasi ortamında insanlar düşüncelerini özgürce dile getirirler. Bazen iktidar sahiplerinin, bazen de muhalif kesimin hoşuna gitmeyebilir ama sonuçta doğru doğrudur. Özgürce tartışma ortamında doğru yolu bulma gücümüz vardır. Bunun için hukukun üstünlüğü, düşünce özgürlüğüne sınırlama getirmeme, yargının bağımsız olması, hakimlerin açıkça tehdit edilmemesi, medyanın baskı altına alınmaması, Türkiye'nin bir çadır devletine dönüşmemesi gerekiyor. Çok tipik bir örnek vermek isterim; hapishaneler tıka basa dolu. Gazeteciler, milletvekilleri, avukatlar, öğrenciler, herkes var. Güçlü olanların tamamı dışarıda, hak arama gücü olmayanların tamamı içeride. Parası olanların tamamı dışarıda, parası olmayıp, avukat parası bile ödeyemeyecek olanların yüzde 99.9'u içeride.” “MERKEL BİR TELEFON EDİYOR…” Bir başka gerçek daha var, dışarıdan müdahalelere boyun eğen bir Türkiye var. Bu benim ağrıma gidiyor. Merkel bir telefon ediyor, gazeteciyi bırakıyor. Üstelik o gazeteciyi bıraktığınızda bir başka mahkemenin tutuklama kararını da eline tutuşturuyorsunuz. Gelen özel uçakla biniyor ve Almanya'ya gidiyor. Trump telefon ediyor, papazı rahatlıkla serbest bırakıyorsunuz. Çıkacağını 1 gün önceden Amerikan yetkilileri açıklıyor. Başka? Macron telefon ediyor, gazeteciyi serbest bırakıyorlar. Başka? Suudi Kralı telefon ediyor, Türkiye'de cinayet işleyenler rahatlıkla ellerini kollarını sallayarak dışarı gidiyorlar. Ağrıma giden budur. Demokrasi eğer gerçekten bu ülkede sağlıklı işleyebilseydi ve korku egemen olmasaydı, Türkiye'nin ayağa kalkması lazımdı. Türkiye bir çadır devleti değildir. 'TÜRKİYE'NİN ÇADIR DEVLETİ GÖRÜNÜMÜNDEN KURTULMASI LAZIM' 1940'larda, 1990'larda bırakın cinayet işlemeyi, konsolosluklarda yapılan eylemler dolayısıyla konsoloslukların etrafı çevrilmiş, cinayet işleyen birisi Türkiye'de yargılanmış, cinayeti özendirenler yine konsolosluğun etrafı çevrilerek teslim alınmış ve yargılanarak mahkum edilmişlerdir. Amerika'da konsolos eşini arabadan atarak yaraladı diye yakalanır ve tutuklanır. Kanada'da eşine kötü davrandı diye başkonsolos alınır ve yargılanır. Bizde geliyorlar, cinayet işliyorlar, boğuyorlar, parçalara bölüyorlar, ellerini kollarını sallayarak yurt dışına çıkıp gidiyorlar. Ve Suudi Kralı telefon edip teşekkür ediyor. Niçin? Türkiye'nin çadır devleti görünümünden kurtulması lazım. Kongrenin açılışına, meslek örgütlerinin yanı sıra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel, AK Parti ve MHP'den milletvekilleri ile Sağlık Bakanlığı'nın çeşitli kurumlarından temsilciler katıldı. (Türkan ÇATAL YILDIZ)    
Editör: TE Bilisim