CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu TBMM’de düzenlenen partisinin grup toplantısında konuştu. Konuşmasına 1972’de idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı anarak başlayan Kılıçdaroğlu, “Onların yeri kalbimiz. Siyasal idamların toplumların belleklerinde derin yer ettiğini kabul etmeliyiz. Bugün siyasal idamların olmaması, derin yarılmaların önlenmesi açısından oldukça önemlidir. Bu konuda sayın Bülent Ecevit’in çabalarını unutmamak gerekir” dedi. Partisinin cumhurbaşkanı adayı, Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin uzun yıllar öğretmenlik yaptığını vurgulayarak "Buradan vatandaşlara, öğretmenlere, velilere sesleniyorum. Sizin hâlinizden en iyi o anlar. İnce'ye sahip çıkmak zorundasınız" dedi. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın manifestosunda yer alan "yolsuzlukla mücadele" vaadini de eleştiren Kılıçdaroğlu, "Ya sen yolsuzlukla nasıl mücadele edeceksin. Devleti soydun" tepkisini gösterdi. Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısından satır başları; "HER KESİMİN CUMHURİYET GAZETESİNE SAHİP ÇIKMASI LAZIM" Günlük kızgınlıklarımızla hareket edebiliriz ama bir süre geçtikten sonra yapılan işin doğru mu eğri mi olduğunu daha sağlıklı görebiliyoruz. Deniz Gezmiş'i, Yusuf Aslan'ı, Hüseyin İnan'ı asla unutmayacağız. Onlar bu ülkenin bağımsızlığı için mücadele verdiler. Cumhuriyet gazetesi 94. yılını kutladı. Çınar gibi bir gazete. Basın tarihimizde çok rastlanan bir olay değildir. Cumhuriyet'in adını Gazi Mustafa Kemal Atatürk koymuştur. Cumhuriyet darbelere ve baskılara karşı direndiği için ağır bedeller ödemiştir, yazarları katledilmiştir, gazetecileri, köşe yazarları hapse atılmıştır. 20 Temmuz darbesinden sonra Cumhuriyet bağlamında yaşananlar 12 Eylül ve 12 Mart'ta da yaşandı. Cumhuriyet gazetesi bütün baskılara rağmen yoluna devam etmektedir. Bugün tek adam ve diktaya karşı olan her kesimin Cumhuriyet'e sahip çıkması lazım. 20 Temmuz darbesine karşı en dik duran gazetelerdendir. Cumhuriyet gazetesi yazarlarıyla beraber onurlu ve dik duruşunu hiç bozmamıştır. Gazeteyi de, yazarlarını da yürekten kutluyorum. Siyasetle dinin ayrılması gerektiğini biliyoruz. Herkesin inancına saygı duymak insan olmanın bir gereğidir. Kişilerin inancına saygı duymak bizim görevimiz. “ÇAĞDIŞI KALAN KURAN DEĞİL, ÇAĞDIŞI KALAN SİZLERSİNİZ” Bunu şunun için söylüyorum. Fransa'da aralarında geçmişte devlet yöneticisi olan bazı sanatçılar Kuran'dan bazı ayetlerin çıkarılmasını istiyor. Neymiş, çağdışı kalmış. Çağdışı kalan Kuran değil, çağdışı kalan sizlersiniz. Sizin bu tavrınız El Kaide, El Nusra, IŞİD düşüncesidir. Onlara destek veriyorsunuz siz. Bütün kitaplara saygımız var. Eğer siz inançları kullanarak terör estiren IŞİD'e, El Kaide'ye destek vermek istiyorsanız, bu söylemlerinize devam ediniz. İslam'ın barış dini olduğunu bütün dünya biliyor. İslamiyet'te liyakat, barış, huzur vardır. Siz İslamiyet'i nasıl böyle tanımlarsınız?Bunlara söylemek isterim. Bu açıklamayı yapanlar İslamiyet'in ne olduğunu bilmiyorlar. Sevgili peygamberimizin veda hutbesini okuyunuz. Tarihteki ilk insan hakları beyannamesi niteliğinde. “MUHARREM İNCE'YE SAHİP ÇIKMAK ZORUNDASINIZ” Bu ülkenin binlerce çocuğunu okuttu. Binlerce çocuğuna ders verdi, hayatı öğretti onlara. Geleceği, ufku, umudu, demokrasiyi, fiziği, matematiği, kimyayı, geometriyi öğretti. Öğretmenliğin ve öğretmenin ne olduğunu en iyi bilen kişilerden. İnce öğretmenlerin çilesini en iyi bilendir. O nedenle bütün anne ve babalara, bütün öğretmenlere sesleniyorum. Siz Muharrem İnce'ye sahip çıkmak zorundasınız.. Çünkü İnce şunu çok iyi biliyor. Muasır medeniyetin ötesine geçeceksek tek yolu eğitim. Öğretmenleri baş tacı yapmayan bir toplumun geleceği karanlıktır. “MUHARREM İNCE SARAYLARIN DEĞİL, BU MİLLETİN EVLADIDIR” Muharrem İnce sarayların değil, bu milletin evladıdır. Ayrıca tek adamlığa oynamıyor. "Geleceğim, tek adam olacağım." Yok öyle bir şey. "Ben demokrasiye, güçler ayrılığına, parlamenter sisteme inanıyorum" diyor. O halkına inanıyor. Kendisini seçtik, beyefendide şafak attı. "Vay efendim nasıl olur." Senden çok çok çok daha iyi olur. Ne kadar başarısız olduklarını bütün millet görüyor. Eskiden CHP yüzünden oldu diyorlar. Baktılar CHP iktidarda değil. Halk da buna inanmadı. Meclis'te istediğin kararı alıyorsun, CHP senin neyine engel oluyor? Şimdi değiştirdiler. Dış güçler bunları yapıyor. Sen dış güçlerin oyuncağı mısın? Onurlu duramıyor musun, dik duramıyor musun? Hangi dış güçler? Dış güçler oyun oynuyorsa Kemal kardeşine haber ver, hemen yanında oluruz. “BU UYGULAMALAR YÜZÜNDEN TÜRKİYE BU HALDE” Şimdi sizlere 8 madde sayacağım. Bu uygulamalar yüzünden Türkiye bu halde: Bir, devlette liyakat sistemi yok edildi. Dış güçler mi yok et dedi? Devlete en düşük sınıf şefliktir. Üniversiteyi bitirmek, sınava girmek lazım. Ama başbakan olmak için ilkokul diploması yeter. Liyakat budur. Müsteşar olmak için bunlar da yetmiyor, devlette en az 12 yıl çalışmak giriyor. Bunlar ne yaptı, liyakatı bitirdiler, sadakat dediler. Devlet temellerinden sarsıntı geçirdi. İkinci neden, liyakatı yok edince devlet yönetimi keyfileşti ve kişiselleştirildi. Millet saraya bakıyor, ne yapacağım diye. Sarayın telkiniyle oraya gelmiş. Dolayısıyla tek belirleyici odak saray. Ne Merkez Bankası, ne DDK.  Üçüncü neden, sarayın tek belirleyici olması bürokrasinin çalışma düzenini yok etti. Eskiden kurallar dahilinde yürürdü. Almanya'da 4 ay 5 ay hükümet kurulmadı ama bürokrasi tıkır tıkır çalıştı. Kimse Almanya'nın beka sorunu var demedi. TEOG kalkacak, Milli Eğitim Bakanı mı söyledi. Hayır, saraydaki zat dedi. Eğitimci misin, yok. Bir sabah kalktı TEOG'u kaldırıyorum dedi. Dört, sarayın aşırı yetkilendirilmesi sorunu çözmüyor arkadaşlar. Sorunlara kaynaklık yapıyor. Güçler ayrılığı tümüyle yıkıldı. Bütün yetkileri bana verin, ben meseleleri çözerim. Türkiye bugün bu örneği yaşıyor. Devletin temelleri derinden sarsılıyor. Bugün beka sorunu varsa, bir kişiye verilen yetki fazlalığından.  Beşinci neden. Dış politikada "Yurtta sulh, cihanda sulh" kuralımız vardı. Irak'la da, Suriye'yle de, AB'yle de hiçbir derdimiz yoktu. Türkiye saygın ve örnek bir ülkeydi. Orta Doğu'da bir sorun olduğu zaman kapımızı çalarlardı. Bugün kabile reisleri bile kafa tutuyor Türkiye'ye. 30 milyar dolar Suriyelilere harcadı. Ne oldu, itibar sahibi mi olduk? Saygın bir ülke mi olduk? Para yok diye ağlıyorlar, senin yüzünden geldi Suriyeliler. Yarın öbür gün bunlar yeraltına kayacaklar. Geçinmeye çalışıyor bunlar. Bizim vatandaşımız vergi verir, o dükkan açar vergi ödemez. Yanına doktorunu al, ben gerçekleri söyleyeceğim.  Altıncı neden. Vatandaşla devlet arasında güven olursa o ülkede huzur olur. Eğer ihbar mekanizması izlenecek politikalarda belirleyici unsur olarak öne çıkmışsa vay o devletin ve o milletin haline. Kimin kimi ihbar ettiği belli değil. Ne diyordu, Ağustos 2016'da. "Bildiklerinizi ihbar edin, gereğini yapalım." İhbarla devlet yönetilir mi? Herkes birbirinden korkuyor. Ya bana FETÖ'cü derse, ya bana IŞİD'li derse. Devletin saygınlığı vardır, gider bakar devlet. Hukukun üstünlüğü çerçevesinde. Devletin en tepesindeki kişi "İhbarla yöneteceğiz" derse orada beka  sorunu çıkar. Yedinci unsur. Devleti ağır ağır çürüten yolsuzluklar. Yolsuzluklar AKP yöneticileriyle en ağır şekilde gündeme geldi. (Kadir GÜRHAN)

Editör: TE Bilisim