CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM'deki grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu gündeme dair değerlendirmelerde bulunurken, gazeteciliğin sıradan bir meslek olmadığını ifade ederek “Nerede haber varsa gazeteci oradadır. O nedenle gazetecilik bir kamu görevidir" dedi. “140'IN ÜZERİNDE GAZETECİ HAPİSTE” Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuştu. Gündeme dair değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu, Türkiye'de 140'ın üzerinde gazetecinin hapiste olduğunu ifade etti. Kılıçdaroğlu konuşmasına şöyle devam etti: “Hapiste olan gazetecilerden birinin durumu daha özellikli. Ece Sevim Öztürk, 15 Temmuz darbe girişimi oldu, demokrasiye ihanet ediyordu ama arkasındaki sır neydi, bunu araştırıyor. Sen misin bunu araştıran, yakaladılar, doğru hapise! Neden korkuyorsunuz? Neden 15 Temmuz'un detaylarının ortaya çıkmasından neden korkuyorlar? Bunu araştırmayacaksın diyor, neyi araştıracak peki? Gazetecilik bir kamu görevidir. Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak hala ofiste. Biz demokrasiyi, medya özgürlüğünü savunacağız. Kendi televizyon kanalları var, açık çağrı yaptım, bizi de çıkarın diye. Biz sarayın yaptığı gibi şunu, bunu çağır demiyoruz. En muhalifini çağır, katılmayan şerefsizdir. Asla çağıramazlar çünkü halkın doğruları öğrenmesini istemiyorlar.” “GÖNLÜMÜZDE YATAN MAHKEMELERİN BAĞIMSIZ OLMASI” Enis Berberoğlu hakkında konuşan ve uzun yıllardan beri medyada çalıştığını belirten Kılıçdaroğlu, “Enis Berberoğlu şu anda hapiste. Onu ben bir demokrasi kahramanı olarak görüyorum. İktidarın isteği üzerine hapishanede tutuklu, yani esir. Hiçbir suçu yok! Ama tutuklu, hapiste, esir. Dolayısıyla Enis Berberoğlu'nu mahkum eden olay bir Enis Berberoğlu olayı değildir. Bu olmaktan çıkmıştır. Olay, Berberoğlu ailesinin olayı da değildir. Olay, bir CHP milletvekilinin tutuklu olmasından da çıkmıştır. Bir Türkiye, bir demokrasi olayıdır” dedi. Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Gönlümüzde yatan mahkemelerin bağımsız olması. Ama yok. Talimatla karar veren mahkemeler var. Bakıyor, nasıl karar verirsem sarayın gözüne girerim, yargıtay yolu açılır diyor. Böyle düşünenler hakim, yargıç değildir. Onlara yakışan en güzel unvan 'Yargıya ihanet edenler'dir. Türkiye'nin en temel sorunu yargıdır. Yargı tutsak aslında, rehin altında. Karar veremiyor. Rehin altında bir yargı olur mu?” “SEÇİLEN MİLLETVEKİLİ DOKUNULMAZLIK KAZANIR” Koca koca Yargıtay üyeleri biri hariç farklı düşünüyor. Neymiş özel hüküm varmış, geçici maddede. Ne yapsın içeride tutması lazım, bir şeye sarılması lazım. Yasama dokunulmazlığı sürekli değil. Seçilen milletvekili dokunulmazlık kazanır. Yargı dokunulmazlığının geçici olduğunu bu hakimler bilmiyor mu? Kararı beklettiler. Adli tatilin başlamasından bir gün önce karar verdiler, sonra hep beraber tatile çıktılar. O tatil size haram olsun! “YARGI İPOTEK ALTINDA” Kemal Gözler, anayasa hukukçusu. Yazısını aynen okuyacağım: "20 Mayıs 2016 tarih ve 6718 sayılı Kanunla Anayasamıza eklenen geçici 20’nci maddenin kapsamı, 20 Mayıs 2016 tarihinde “Adalet Bakanlığına, Başbakanlığa, TBMM Başkanlığına veya Karma Komisyon Başkanlığına intikal etmiş yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin dosyalardır. Bu dosyalarda kaldırılması istenen yasama dokunulmazlıkları, 3 Kasım 2015 tarihli milletvekili seçimleriyle kazanılmış olan yasama dokunulmazlıklarıdır. Zaten yasama dokunulmazlığı sürekli bir şey olmadığına ve her seçimle yeni bir yasama dokunulmazlığı başladığına göre, 26’ncı yasama döneminde yasama dokunulmazlığını ortadan kaldıran bir sebep, 27’nci yasama döneminde geçerli olamaz. Enis Berberoğlu hakkında 20 Mayıs 2016 tarihinde adı geçen makamlara intikal etmiş olan yasama dokunulmazlığının kaldırılması dosyasındaki talep, kaçınılmaz olarak, Enis Berberoğlu’nun 3 Kasım 2015 seçimleriyle başlamış olan 26’ncı yasama dönemindeki yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkindir. Buna ikna olmayan var ise kendisine şu soruyu sorsun: Eğer söz konusu dosya nedeniyle Enis Berberoğlu’nun dokunulmazlığı, geçici 20’nci maddeyle değil de, TBMM tarafından kaldırılsaydı, hangi dönemdeki dokunulmazlığı kaldırılmış olacaktı?" Yargı ipotek altında, rehin altında. Yine de umudumuzu kesmiş değiliz. Vicdanına göre karar veren çok sayıda hakim, savcı var. Yargının onurunu ve şerefini koruyan o insanları saygıyla selamlıyorum.” "SENİN FERİŞTAHIN GELSE BEN GERİ ADIM ATMAYACAĞIM!" “Bir de Eren Erdem arkadaşımız var. 7 Mayıs 2018 tarihinde bir iddianame hazırlanır. Olabilir, benim hakkımda da dünya kadar iddianame var. Silivri'de açıklama yapmıştım, ben Ankara'ya gelmeden fezlekem gelmişti. Çünkü saraydan emir geldi, Kılıçdaroğlu'nun sesini kesin diye. Senin feriştahın gelse ben geri adım atmayacağım! 19 Eylül 2018'e duruşma tarihi veriliyor. Sonra her nedense erkene alınıyor duruşma. FETÖ'ye üye olmamakla birlikte bilerek isteyerek yardım ettiği için. FETÖ'nün zamanında yaptığını, şimdi saray ve adamları yapıyor. Bir ipte iki cambaz oynamaz demiştim, bir cambaz düştü, diğeri devam ediyor. Erdem, hayatı boyunca FETÖ'yle mücadele etmiştir. Karşı gazetesinin sahibi bir mesaj atıyor Eren Erdem'e, bana ulaştılar, vergi borçlarını kapatacaklar, senin hakkında bazı suçlamalar yapmamı istiyorlar. Neyle suçlanıyor Eren Erdem, gizli tanığı deşifre etmekle. Allah akıl fikir versin! İfşa eden tanığın kendisi. Eren Erdem senin borçlarını ben kapatacağım deseydi gizli tanık olmayacaktı. Eren Erdem asla böyle bir onursuzluk yapmadı, onurlu duruşunu bozmadı. Yurtdışına kaçar diye tutuklandı. 2 yılda 38 kez gitti geldi. Suçlu adam kaçar, suçlu değil ki!” “VATAN, İNSAN SEVGİSİ VAR YÜREĞİNDE” “Osman Kavala, bir iş adamı. Aynı zamanda bir vatansever, insan hakları savunucusu, bir yerde insan hakkı ihlali varsa gidip ona müdahale eden yürekli bir insan. Vatan, insan sevgisi var yüreğinde. Gözaltına alındı. Neden? Neden adaletten yanasın? Tutuklanıp Silivri Cezaevi'ne gönderildi. Suçu ne; hükümet ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs. Yok ki hükümet, anayasayla kaldırıldı. Yok ki hükümet. Anayasal bir düzen de yok ki, saray düzeni var. Bununla suçlanıyor ama nasıl, ne zaman işledi o belli değil. Çünkü iddianame yok. Aylardır içeride, iddianame yok. Sonra diyecekler ki Türkiye'de adalet, hukuk, bağımsız yargı var. Ben de diyeceğim ki sen bunu benim külahıma anlat” "TÜRKİYE, TEFECİLERE TESLİM OLDU” “Üreten bir ülkede enflasyon, cari açık olmaz. Dünyada saygın bir ülkedir. Ekonomiyi tüketim üzerine inşa ederseniz üretilenleri tüketen bir ülke konumuna gelirsiniz. Nasıl geldik bu noktaya, yüksek faizler ödeyerek. Türkiye, tefecilere teslim oldu. Erdoğan, ben faizleri sıkça dile getirince rahatsızlığını ifade etti. CHP dışında bu tabloyu kimse ortaya koymuyor. 5 Nisan 2018'de yurtdışına gitmeden önce faizlerle ilgili toplantı yaptık, düşürülmesinden bahsettik, Merkez Bankası faiz artırdı diyor. E demek ki seni takmamış! Devam ediyor: Böyle bir şey olabilir mi? Böyle saygısızlık olur mu? Olmaz, doğruya doğru. Sana saygısızlık yapan adama karşı neden bir şey yapmıyorsun, tefecilerden mi korkuyorsun? 19 Haziran'da da "24'ünü hayırlısıyla atlatalım, yetkiyi verin. Ondan sonra faizle, şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz". Yetkiyi aldın, nasıl mücadele edeceğini göreceğim. Düşürürsen bu kürsüden seni öveceğim, düşüremezsen o koltukta oturmayacaksın.” (Kadir GÜRHAN)