Partisinin TBMM’de düzenlediği grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 24 Haziran'da yapılacak olan erken seçimlerde ilk olarak 301 milletvekilini aşacağını, sonrasında da yüzde 60'la cumhurbaşkanlığı seçimlerinden çıkacaklarını ifade etti. Kılıçdaroğlu, erken seçim öncesi bütün siyasi partilere çağrıda bulunarak, “Türkiye'nin aydınlığına katkıda bulunmak zorundayız. Herkesin kendini özgürce ifade edebileceği bir Türkiye istiyoruz. Üniversiteleri bilgi üreten bir Türkiye istiyoruz. Biz vatandaşları korku içinde olan bir Türkiye değil, herkesin korkusuzca yaşadığı bir Türkiye istiyoruz. Bunları sağlamak istiyoruz, kimler bir araya geliyorsa gelsin. Birlikte hareket etmek zorundayız" şeklinde konuştu. “HAZİRAN, KARANLIĞIN AZ AYDINLIĞIN FAZLA OLDUĞU AYDIR” Klıçdaroğlu, "Bugün hava çok güzel eğlenelim", "Tatile gidelim" demek gibi bir lüksü yok. Herkes "Vatana sahip çıkmak için oyumu verdim" diyecek. Haziran ayı bir bayram ayı olacaktır. Haziran, karanlığın az, aydınlığın fazla olduğu bir aydır. Haziran, umudun adıdır. Haziran, beklentilerimizin gerçekleşeceği bir aydır. Haziran ayı, diktatörleri yolcu edip demokrasiyi getireceğimiz aydır" dedi. Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısındaki konuşmasından satır başları: “SÖZ KONUSU VATANSA, GERİ TEFERRUATTIR” Dün 23 Nisan'dı, TBMM'nin açıldığı tarihti. Büyük Millet Meclisi adı. Ben açılış konuşmasını yaparken iktidar kanadı rahatsız oldu, neden rahatsız oldular.? Ben meclisi savunuyorum, onlar tek adamı savunuyorlar. 15 Temmuz darbe girişimini fırsata çevirerek 20 Temmuz'da sivil darbe yapmanın da kötü olduğunu, izin verenlerin de çocuklarına kötü miras bırakacağını söyledim. Bana kızıyorlar niye böyle söylüyorsun diye, ben söylemezsem görevimi yerine getirmiş olabilir miyim? Önümüzde seçimler var. Bu seçimler, kişisel kavga alanları değildir. Bu seçimler, "Söz konusu vatansa, geri teferruattır" seçimleridir. Hiçbir beklentim yok. Evim var, oturuyorum evimde. Çocuklarım büyüdü. Benim derdim bayrağım, benim derdim vatanım. Vatanımda herkesin huzur içinde yaşamasını istiyorum. Geniş bir ittifakı sağlamak istiyorum. Herkes, parlamentoda yerini almalıdır. 24 Haziran'a giderken aynı değerleri savunmak zorundayız.  “DİYECEKLER Kİ "TÜRKİYE'DE DEMOKRASİ VAR" İki örnek vermek istiyorum; sayın Kaboğlu. İbrahim Kaboğlu. Dünya çapında bir akademisyen. Anayasa hukuku hocası. Pasaportuna el koydular, yurt dışında ders vermesini, uluslararası toplantılara katılmasını engellediler. Kaboğlu, uluslararası bir toplantıda başkanlık yapacaktı. Pasaportuna el koydular, " Yurt dışına çıkamasın" dediler. Yüzlerce ülkeden gelen akademisyenler bir bildiri yayımladılar. "Kaboğlu tutuklandı, aramıza gelemiyor" diye. "İbrahim Kaboğlu'nun pasaportuna da el konmuştur. Bu yüzden uluslararası panellere katılamamaktır. Başkanlık yapmak için panelde bulunması gerektiyse de, davetli olup katılamadığı 10'a yakın etkinlikte olduğu gibi, buraya da gelemeyecektir" dediler. "İsviçre, Fransa, Norveç, Hindistan, Almanya'dan birçok bilimadamı Türkiye'yi protesto ediyorlar. Dünya seni protesto ediyor. Git bak bakalım konuşabilecek misin orada? Dünyayı Türkiye'ye küstürüyorsun. İhsan Eliaçık, hakkı hukuku savunur. Güzellikten, demokrasiden yanadır. İnançların sömürülmesine karşıdır. Sevgili peygamberimiz döneminde yapılan hendek savaşlarını bir toplantıda anlatıyor. İsimsiz bir ihbarda, "hendek savaşlarını değil, Diyarbakır'daki hendekleri anlattı" dendi diye hapis cezası alıyor. 6 yıl 3 ay hapis veriyorlar. Pasaportunu alıyorlar, İstanbul dışına da çıkamıyor. Ayrıca her hafta iki gün gidecek karakolda imza atacak. Sonra bunlar diyecekler ki "Türkiye'de demokrasi var". Recep Bey sen bunu bana değil, benim külahıma anlatacaksın. "YÖRÜKLER BİZİM ÇİMENTOMUZDUR" Hafta sonu yörüklerleydim. Haklarını helal etsinler. Ben yörük Türkmen geleneğinin ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Onlar bizim çimentomuzdur. Onlarla olmak benim için onurdur. Yörük Türkmenler, sadece Anadolu ve Trakya'dan gelmediler. Kuzey Irak'tan da, Kıbrıs'tan da geldiler. Onların gelenekleri örfleri ve adetleri hepimizindir aslında. O çadırlarda türküler söylenir, ağıtlar yakılır. O çadırlarda küçüklere masallar anlatılır. O çadırlarda kadim Anadolu kültürünün yaşatılması amaçlanır. O çadırlar Dadaloğlu'nun, Köroğlu'nun, Kuvayi Milliyecilerin çadırlarıdır. Yörüklerimiz ve Türkmenlerimiz, zulme tarihin her döneminde karşı çıkmışlar. Zulme ve baskıya karşı çıkanların benim başımın üzerinde yeri vardır. Bugün Bay Recep diyor ki "Kılıçdaroğlu gitti onlarla konuştu". Evet konuştum, baskıya karşı çıktılar çünkü. Sen tarih bilmiyorsan ben ne yapayım, tarih kitabı hediye edeyim o zaman. " SÖZÜMÜZ, GÖNLÜMÜZ DEMOKRASİDEN YANA” Biz ezber bozduk. 15 milletvekili arkadaşımız kalktı İyi Parti'ye geçti. Kümeste yakalanan tilki gibi, hep beraber saldırmaya başladılar. "Vay efendim niye bunu yaptınız" Ben senin kumpasını bozacağım arkadaş. Sen beni tanımıyorsun. Sen kumpas yapacaksın ben gözlerimi yumacağım öyle mi? Demokrasiyi sonuna kadar savunacağız. O nedenle tüm ayarları bozuldu, her türlü hakareti yapıyorlar. Sözümüz, gönlümüz demokrasiden yana. İnsan haklarından, beraber yaşamaktan yana. Benim gibi düşünmeyenlerle bir masada oturup çay, kahve içebilmeliyim. Türkiye'nin sorunlarını konuşabilmeliyim. O nedenle kumpas kurdular demokrasiye, açığa çıkardık. O yüzden kümese girmiş tilki gibi saldırıyorlar. Varsın saldırsınlar. "MUHTARLIK, DEMOKRASİNİN TEMEL TAŞIDIR" Gelelim muhtarlara. Katıldıkları her toplantıda "Muhtar başımızın tacıdır" gibi bir sürü laf söylenir. Ama bu laflar karın doyurmuyor arkadaşlar. Muhtarlık, demokrasinin temel taşıdır. Çünkü bu topraklarda yapılan ilk seçim, 1833'te Kastamonu'da yapılan muhtarlık seçimidir. Demokrasiyi bu ülkeye getirenler aslında muhtarlardır. Ve 1933 yılında ilk kez bir kadın muhtar seçiliyor. Gül Esi, Aydın'da muhtarlık yapmıştır. Ve Atatürk bu kadın muhtarımızı özel olarak ödüllendirmiştir. Demokrasiyi temsil ediyor bir kadın. Bunun kadar değerli bir şey olamaz. Madem ki muhtarlar o kadar değerli bir kurum, muhtara gerekli önemi verdiler mi? Bana sorarsanız verilmedi. Peki muhtarlık kurumunu gerçek anlamda demokrasinin ana omurgası hâline nasıl getiririz? Bugün 82 değişik kanunda ve 354 maddede muhtar adı geçer, Bunların tamamını ne ben, ne herhangi bir muhtar bilir. O zaman yapılması gereken şu; belediyenin, milletvekillerinin kanunu var mı? Var. Muhtarların neden kanunu yok? Muhtar eline alıp, bu benim kanunum diyemez mi? Biz muhtarlık kanunu taslağı hazırladık. Eksiğimiz, yanlışımız olabilir. Sizden gelen öneriler çerçevesinde bunları düzelteceğiz. Yetiyor mu? Yetmiyor. Muhtarlık seçimlerini bilirsiniz, köşede birden fazla pusula vardır. Biri alır cebine koyar, o muhtarı seçemezsiniz. Niye muhtarlar için birleşik oy pusulası getirilmiyor? Kim kimi istiyorsa gider basar. Böylece şaibeli olmaktan çıkar iş. Muhtarları bu ülkenin direği hâline getireceğiz. (Kadir GÜRHAN)

Editör: TE Bilisim