18 Mart, “hasta adamın” dirildiği, emperyalist kibrinse karanlık sulara gömüldüğü günün adı. Şimdi az geriye, Birinci Dünya Savaşı’na ve 18 Mart 1915’in Çanakkale Boğazı’na bir yolculuğa çıkalım. 1915 yılı başında Avrupa’daki mücadele, siper savaşlarına dönüşünce İngiltere’nin başını çektiği Müttefikler, Balkanlar ve Çanakkale’de, Rusya’nın da isteği üzerine yeni cephelerin açılmasını düşünmeye başladı. Müttefiklerin Çanakkale Savaşı’nı başlatmalarının temel nedenlerden biri, Boğazları düşürmekti. Böylece hem Osmanlı savaş dışı kalacak hem de mali kriz içindeki Rusya’ya yardım ulaştırılacaktı. Balkan Devletleri ise o tarihte tarafını ilan etmemiş, kararsızlık içindeydi. Yunanistan henüz savaşa girmemiş, her iki tarafla da flört eden Bulgaristan tarafsızdı. İngilizler de Almanlar da Balkanlarda üstünlüğü ele geçirmek için mücadele ediyor, Bulgaristan’ı kendi saflarına çekmek için tavizler veriyordu. Boğazlar düşerse Bulgaristan, askeri stratejide ön plana çıkan İtilaf grubuna girecekti. Bir başka açıdan yine İngilizler, Çanakkale’yi düşürdüğünde Osmanlı saf dışı kalacağı için Kanal Harekâtı benzeri harekâtlar olmayacaktı. Böylece İngiltere birçok yerde cephesini genişletmeyecek, savaş, Avrupa içlerinde sıkışacaktı. Türklerin Şubat 1915’in ilk günlerinde Süveyş Kanalı’na yaptıkları taarruzları başarısızlıkla sonuçlanınca İngilizlere, Mısır’da bulunan kuvvetlerinin en azından bir kısmını yeni açılacak Çanakkale Cephesi’nde kullanma olanağı doğdu. Çanakkale Savaşı, iki aşamalı düşünülmüştü. Plana göre, Çanakkale önce donanma ile geçilecek, donanma Marmara’ya ulaşınca arkadan kuvvet yetiştirilecek ve İstanbul işgal edilecekti. Müttefik gemileri, Deniz Savaşı planı gereği, 19 Şubat’ta Ertuğrul, Seddülbahir, Kumkale, Orhaniye bölgelerini saatlerce ateş altına aldı. Ancak Osmanlı kuvvetlerinin bölgedeki bataryalarının tamamı susturulamayınca istenilen sonuç elde edilemedi. Ertesi gün ikinci bir saldırı planlandı. Ancak hava koşulları buna izin vermedi. Bu nedenle 25 Şubat’ta ikinci bombardıman yapıldı. 7 saat süren saldırı sonrası o bölgedeki Methal Grubu olarak adlandırılan Türk bataryaları tamamen susturuldu. Müttefiklerin büyük taarruzu ise 18 Mart sabahı gemilerinin Çanakkale Boğazı’na girerek bombalarını karaya atmasıyla başladı. Boğazın o bölümündeki Türk bataryaları da karşılık verdi. Türk bataryalarının karşı atışlarında ilk isabeti Gaulois aldı ve battı. Ardından Fransız gemisi Suffren’e büyük yara verildi. Akşama kadar süren savaşta bunları Bauvet, İrresistable, Ocean izledi. Saat 19.00’u gösterirken Müttefik donanmasının, boğazı terk ettiği görüldü. Böylece Çanakkale Savaşı’nın deniz çarpışmaları Osmanlı’nın zaferiyle sonuçlandı. Ancak Çanakkale açısından yeni bir dönem de başlamış oluyordu. 18 Mart’ta geri çekilen Müttefik kuvvetleri bu kez karaya asker çıkararak bölgeyi zapt etmeye karar verdi. Peki, Müttefikler, taarruzun nedenlerinden biri olan Rusya’ya yardımı Çanakkale dışında başka bir bölgeden gönderebilir miydi? Aslında bu, pek de mümkün görünmüyordu. Çünkü Çanakkale dışında Müttefiklerin önünde Kuzey Buz Denizi seçeneği vardı. Ancak üç önemli faktörden dolayı buradan bir yardımın aktarılması zordu. İsveç ve Norveç, o tarihte tarafını net olarak ilan etmemişti. Ayrıca Alman denizaltıları ve donanması o bölgede çok etkiliydi. Kış şartlarından dolayı da deniz donmuştu. Dolayısıyla oradan yardım gönderme ihtimali yoktu. Ayrıca o bölgeden Rusya’ya götürülecek yardım, Osmanlı’nın savaş dışı kalması ve Balkanlarda hâkimiyetin kurulması benzeri unsurları hayata geçirmeyecekti.      

Editör: TE Bilisim