Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) üyeleri Türk Telekom Müdürlüğü önünde basın açıklaması düzenledi. Kamu kurum ve kuruluşlarının özelleştirilmesine ilişkin yapılan basın açıklamasında özelleştirilen kurumların tekrar kamulaştırılması istendi. Türk Telekom Müdürlüğü önünde Özgürlük ve Dayanışma Partisi üyeleri yaptıkları basın açıklaması ile özelleştirmeleri protesto etti. ÖDP adına açıklamayı yapan ÖDP Ankara İl Başkanı Selma Güven, “Son zamanlarda Türkiye’nin en büyük özelleştirmeleri gerçekleştirildi. Türkiye’nin üretken ve en stratejik kurumları allanıp pullanarak satıldı. Bu özelleştirme süreci ise bizlere büyük bir başarı olarak sunuldu” kaydetti. “TÜRK TELEKOM İPTAL KARARLARINA RAĞMEN ÖZELLEŞTİRİLDİ” ÖDP Ankara İl Başkanlığı, Türk Telekom Müdürlüğü önünde özelleştirmeleri protesto etti. Grup adına konuşan ÖDP Ankara İl Başkanı Selma Güven, Türk Telekom’un yargının iptal kararına rağmen özelleştirildiğini belirterek şunları söyledi: “Türk Telekom, yargının iptal kararlarına rağmen, özelleştirildi. Bu özelleştirmeyi özel kılan noktalardan birisi, Telekom’un Lübnanlı Hariri ailesine teslim edilmesidir. Daha sonra gerçekleşen pek çok özelleştirmede benzerlerini görmeye devam ettik. Telekom’u satın alan Oger şirketi, borçlarını Türkiye’deki bankalardan aldığı kredilerle karşıladı. Satışın gerçekleştiği 2005’ten 2016’ya kadar geçen süre içinde Telekom 14 milyar dolar kar etmesine ve bunun 5,7 milyar doları Oger Grubuna kalmasına karşın, kredi borçları ödenme­di. 2016 yılından itibaren kötü yönetim nedeniyle şirket zarar etmeye başladı. Oger şirketi, aynı dönemde Suudi Arabistan’da iflas etti. Tüm bunlar olurken Telekom’un soygun sürecine yönelik hiçbir müda­halede bulunulmadı.” “TÜRK TELEKOM ZARAR EDİYOR” Türk Telekom, 2018 ikinci çeyrekte 889 milyon TL zarar ettiğini ifade eden Güven, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu zarar yönetim tarafından ‘kur farkı’ olarak açıklanmıştı. Haziran sonundan itibaren kurun daha da yükseldiğini düşünürsek, Türk Telekom’un zararının da arttığını tahmin etmek zor olmaz. Türk Telekom strate­jisini, Yiğit Bulut’un kur tahminlerine göre mi yapmıştır? Türk Telekom’un nasıl bir yönetim altına sokulduğunu gösteren bu örnekler aynı zamanda kurdaki farklılıkların ‘bu da geçer’ demekle ortadan kalkmadığını, şirketleri ne hale getirildiğini ortaya koymaktadır. AKP, Telekom’u o günkü değerinin çok altında bir fi­yattan sattı. Hariri’nin şirketine vergi kıyakları ile birlikte, Anayasa Mahkemesi’nin iki kez reddine rağmen Sayıştay denetimi kaldırılarak soygunun önü açıldı. Oger, ülkem­izin en stratejik kurumlarından birisi olan Telekom’u batırırken milyar dolarları istifleyip, bankalara da büyük borçlar bırakarak ülkeyi terk etti. Böylesi bir soygunun geçiştirilmesi, sorumlularının üzerinin örtülmesine asla izin vermeyeceğiz.” “ÖZELLEŞTİRMEDE ÜLKE TARİHİNİN REKORU KIRILDI” Özelleştirmelerin Eski Cumhurbaşkanı Özal’la başlatıldığını hatırlatan Güven, şunları söyledi: “Özelleştirmeler son zamanlarda ülke tarihinin rekorlarına ulaşarak sürdürüldü. Ülk­enin tüm kamu işletmeleri, yer altı ve yer üstü zengin­likleri uluslararası sermayeye devredildi. Her özelleştirme süreci, ekonomik bir başarı olarak sunuldu. Özelleştir­melerin sonucunda, kamunun yükünden kurtulacağı ve Türkiye ekonomisinin güç kazanacağı ileri sürüldü. Türkiye ekonomisi üretimden kopmuş, özelleştirme ile kamunun birikimleri tasfiye edilmiş ve sıcak para girişine bağlı zayıf bir ekonomi haline gelmiştir. Telekom’da özelleştirme ile başlayan süreç özelleştirmelerin ülke ekonomisine verdiği zararın acı bir özetidir. Bugün, SEKA’nın yokluğunun ya da TEKEL’in yokluğunun nasıl sonuçlar ürettiğini hep birlikte yaşıyoruz. Türkiye’yi bugünkü krizin içine sürükleyen faktörlerden birisi özelleştirmeler olmuştur.” Güven açıklamasını şöyle sürdürdü: Ekonomi kesinlikle bağımsızlaşmalıdır. Özelleştirmeler yoluyla kamunun elinden çıkarılan başta enerji, iletişim ve ulaşım olmak üzere tüm stratejik kurumlar, fabrika ve üretim alanları yeniden kamulaştırıl­malıdır. Ülkemizin bağımsız bir ekonomiye kavuşabilm­esinin, doların tahakkümünden kurtarılabilmesinin ve kendi ayakları üzerinde duran bir ülke haline gelebilmesi, ancak kamusallaşmayı eksen alan bir anlayışın sonucu gerçek olabilir.” (Onur BİNGÖL)